Kudüs, Yahudiler ve Müslümanlar kadar Hıristiyanlar için de kutsal bir şehirdir. Çünkü İslam ve Yahudilik gibi Hıristiyanlığın da kökleri Kudüs'e dayanır.
Kudüs, Hıristiyanlara göre Hz. İsa'nın çarmıha gerilerek öldürüldüğü ve ardından dirilip Allah katına yükseldiği şehirdir. Ayrıca Hıristiyan inancına göre Hz. İsa'nın Mesih olarak tekrar yeryüzüne ineceği ve cennetin krallığını ilan edeceği şehir de Kudüs'tür.
Hz. İsa hakkındaki kaynaklar, Beytüllahim'de doğduğunu, Nasıra'da peygamberlik tebliğine başladığını ve Kudüs'te öldüğünü söylemektedir. Ölümü konusu İslam ve Hristiyanlık'ta farklı anlatılır.
İslam'a göre Hz. İsa çarmıha gerilmemiş, çarmıha gerilmeden önce Allah katına yükselmiştir. Çarmıha gerilen Allah tarafından Hz. İsa'ya benzetilen hain havaridir.
Hıristiyanlığa göre ise Hz. İsa çarmıha gerilip öldürülmüş, öldükten 3 gün sonra dirilmiş ve 40 gün boyunca havarileri arasında yaşadıktan sonra Allah katına yükselmiştir.
Kudüs'te Hıristiyanlar için en kutsal mekânlar, Zeytindağı, Via Dolarosa (Çile yolu), Kutsal kabir kilisesi ve doğuş kilisesidir.
Zeytindağı
Zeytindağı, 3 semavi din açısından da kutsal bir dağdır. Mescidi Aksa'nın karşısında yer alan Zeytindağı, Kudüs'ü panoramik olarak en iyi görebileceğiniz yerdir. Ayrıca Falih Rıfkı Atay'ın bir romanının da ismidir.
Zeytindağı 3 semavi din için de mesihin yeryüzüne ineceği yerdir.
İslam inancına göre Hz. İsa, kendisini idam etmek isteyen Roma askerlerinden kurtulup Zeytindağı'na gelmiş ve Zeytindağı'ndan göğe yükselmiştir. Nisa suresinin 157 ve 158. Ayetlerinde Hz. İsa'nın göğe yükselişi şöyle anlatılmaktadır:
Bu, bir de inkârlarından, Meryem'e büyük bir iftirada bulunmalarından ve: "Meryem oğlu İsa Mesih'i, Allah'ın elçisini öldürdük" demelerinden ötürüdür. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü. Ayrılığa düştükleri şeyde doğrusu şüphededirler, bu husustaki bilgileri ancak sanıya uymaktan ibarettir, kesin olarak onu öldürmediler, bilakis Allah onu kendi katına yükseltti. Allah Güçlü'dür, Hâkim'dir.
İslam açısından Zeytindağı'nın kutsal olmasının diğer nedeni ise Rabiatül Adeviye ve Selmani Farisi'nin mezarlarının Zeytindağı'nda olmasıdır.
Hıristiyanlık ve Yahudilere göre ise Zeytindağı, Mesih'in yeryüzüne ineceği yerdir. İnanışa göre Mesih, zeytindağına inecek ve Zeytindağı ile Kudüs surları arasındaki Kidron vadisinin üstüne kurulacak bir köprüden geçip Kudüs surlarındaki ''Golden gate'' yani altın kapı olarak adlandırılan kapıdan geçecek ve Kubbetü's Sahra'daki muallâk taşı üstünde tahtını kurup cennetin krallığını ilan edecektir.
Mesih'in Zeytindağı'na ineceğine inanıldığı için Zeytindağı'nın eteklerinde Yahudi Mezarlığı vardır. İnanışa göre burada gömülü olanlar, Mesih geldiğinde onu ilk karşılayacak kişiler olacaktır.
Bu yüzden Zeytindağı'nda bir mezara sahip olmak isteyen bir Yahudi, büyük bir servet ödemek zorundadır. Zeytindağı'ndaki Yahudi mezarlarının yönü Mescid-i Aksa'ya doğrudur ve Yahudi mezarlarının üstü mermerle kaplıdır. Yahudi inancına göre mezara gül bırakmak, pagan inancı olduğu için yasaktır ve hakaret sayılır.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde sahte Mesih iddiaları çoğalınca Kanuni Sultan Süleyman, Kudüs surlarındaki altın kapıyı kapatmış ve kapının önüne Müslüman mezarlığı yaptırmıştır. Böylece Mesih iddialarının önüne geçmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman'ın altın kapı önüne Müslüman Mezarlığı yaptırmasının nedeni ise Yahudi inancına göre kohenlerin mezar üstünden geçememesidir. İnanışa göre yeryüzüne inecek olan Mesih, Hz. Harun'un soyundan gelen bir kohen olacaktır. Kanuni Sultan Süleyman, kapının önüne mezarlık yaptırarak Yahudi inancındaki mesihin altın kapıdan girişini engellemiştir.
Kutsal Kabir Kilisesi
Hıristiyanlar için Kutsal kabir kilisesi en kutsal mekânlardan biridir. Çünkü Hıristiyan inancına göre Kutsal kabir kilisesi, Hz. İsa'nın çarmıha gerildikten sonra gömüldüğü yerdir. Hz. İsa'nın burada gömüldüğüne inanıldığı için ismi''kutsal kabir kilisesidir''. İngilizcedeki karşılığı "Holy Sepulchre" dir.
Kutsal kabir kilisesinin diğer ismi ''Diriliş kilisesidir''. Çünkü Hıristiyanların inancına göre Hz. İsa, kutsal kabir kilisesine gömüldükten 3 gün sonra dirilmiş ve 40 gün boyunca havarilerinin arasında yaşadıktan sonra göğe yükselmiştir.
Kutsal kabir kilisesini inşa ettiren kişi ise Roma İmparatoru Konstantin'in annesi Aziz Helena'dır. 326 yılında Kudüs'e gelen Helena, Kudüs'te 2 önemli kilise inşa ettirmiştir. Bunlardan biri Hz. İsa'nın mezarını simgeleyen ''kutsal kabir kilisesi'', diğeri ise Hz. İsa'nın doğuşunu temsil eden ''doğuş kilisesidir.''
Hz. Ömer, Kudüs'ü fethettiğinde kendisine namaz kılacağı bir yer gösterilmesini istediğinde şehrin ileri gelenleri, kutsal kabir kilisesinde namaz kılabileceğini söylediler ama Hz. Ömer bu teklifi reddetti. Çünkü kutsal kabir kilisesinde namaz kılarsa kilisenin camiye çevrileceğini, bu yüzden Hıristiyanların kilisesine dokunmak istemediğini söylemiştir.
Bunun üzerine Hz. Ömer, kilisenin dışında, kiliseye yakın bir yerde namaz kılmıştır. Bugün Hz. Ömer'in namaz kıldığı yerde Ömer Camisi vardır. Camiiyi yaptıran kişi ise Selahaddin Eyyubi'dir. Camiinin avlusunda Hz. Ömer'in Kudüs halkına hitaben yazdığı ferman vardır.
Kutsal kabir kilisesine giden yol ise Latince ''Via Dolorosa'' olarak adlandırılmaktır. Yani çile yolu
Hıristiyan inancına göre Hz. İsa, sırtına çarmıhını yükleyerek bu yoldan yürümüş ve kutsal kabir kilisesinin olduğu Golgota tepesine geldiğinde çarmıha gerilmiş ve buraya gömülmüştür. Via Dolarosa yaklaşık 450-500 metre uzunluğunda olup 14 bölümden oluşmaktadır. 14 bölümden sonuncusu kutsal kabir kilisesidir.
Kutsal kabir kilisesinde sadece Hz. İsa'nın mezarı yoktur. 1. Haçlı seferi sonrası Kudüs krallığını ilan eden Kudüs kralları I. Baudouin, II. Baudouin, III. Baudouin, IV. Baudouin, V. Baudouin, Godefroy de Bouillon ve Fulk'ûn mezarları da kutsal kabir kilisesindedir.
1187 yılında Selahaddin Eyyubi, Kudüs'ü fethettikten sonra 1192 yılında kutsal kabir kilisesinin anahtarlarını Müslüman bir aileye vermiştir. Bunun nedeni Ortodoks ve Katolikler arasındaki anlaşmazlıktır. İki taraf da kutsal kabir kilisesinin anahtarına sahip olmak isteyince Selahaddin Eyyubi, anahtarları Müslüman bir aileye vererek orta yolu bulmuştur.
Doğuş kilisesinin anahtarları ise Kanuni Sultan Süleyman döneminde Katolik papazlara verilmiştir. 1630 lu yıllarda ise kapının anahtarları Katoliklerden alınıp Ortodokslara verilmiş, Sultan Abdülmecid dönemine kadar Ortodoksların elinde kalmıştır.
Sultan Abdülmecid döneminde Rusya ve Fransa, anahtarların kendilerinde olması için padişaha baskı yaptı. Ruslar, anahtarın Ortodokslara verilmesini istiyordu. Fransa ise Katoliklere
Bunun üzerine Sultan Abdülmecid, 1852 yılında kilisenin kilidini değiştirerek anahtarı Müslüman bir aileye vermiştir.
Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı eserinde anahtarın hikâyesini şöyle anlatmıştır:
"...Zeytindağı'nın tepesindeyim. Lut denizine ve Gerek dağlarına bakıyorum. Daha ötede Kızıldeniz'in bütün sol kıyısı, Hicaz ve Yemen var. Başımı çevirdiğim zaman Kamame Kilisesi'nin kubbesi gözüme batıyor; burası Filistin'dir. Daha aşağıda Lübnan var, Suriye var. Bir taraftan Süveyş Kanalı'na, öbür taraftan Basra Körfezi'ne kadar çöller, şehirler ve hepsinin üstünde bizim bayrağımız! Ben bu hudutsuz imparatorluğun çocuğuyum.
...Kamame Kilisesi'nin Hıristiyan milletler arasında taksim edilmiş olduğunu bilirsiniz, içerisinin her parçası ve bütün kilisenin her hizmeti bir başka cemaatindir. Bu cemaatler yalnız anahtarı pay edememişlerdi. Onun için Kamame'nin anahtarı bir hocanın elindedir. Bütün bu kıt'alarda biz işte bu hocanın vazifesini yapıyoruz: Ticaret, kültür, çiftçilik, sanayi, binalar, her şey Arapların veya diğer devletlerindir. Yalnız jandarma bizim idi; jandarma bile değil, jandarmanın esvabı.
...İsa'nın mezarı, üstünü temizlemenin sevabı pay edilemediği için toz toprak içindedir. İpi koparak düşen çanı hiç kimse kaldırıp yerine takamaz. Beytüllâhim Kilisesi de böyle idi: Enver Paşa kilise camlarının niçin kırık bırakıldığını sorduğu zaman, masraf etmek sevabını milletlerin paylaşamadığını ve her teşebbüsün arkasından kan ve kavga çıktığını söylemişlerdi. Başkumandan, kiliseyi bir jandarma müfrezesi ile sardırdı ve kilisenin pencerelerine yeni camlar ancak öyle takılabildi.
Kamame Kilisesi'nin en büyük günü ateş günüdür: İsa'nın ruhunun göğe çıktığı gün! Karargâh gençleri, hepimiz, bu büyük günü görmeğe karar vermiştik. ...Evvelâ tıknaz bir hoca efendi, anahtar bekçisi ile selâmlaştık.
...İsa'nın ruhu, eğer bugün içinden çıkmış olduğu yere inerek bu sahneyi görseydi, kim bilir patriklerini hangi oduna çakardı? Daha biz arabamıza binmeden, kilise kapısının dışında sönmüş mumların ilk piyasası kuruluyor ve Müslüman hoca kilise kapısını kapamak için anahtarını hazırlıyordu..."
Kutsal Kabir kilisesindeki Merdivenin hikâyesi
Kutsal kabir kilisesinin avlusuna girdiğinizde eğer çevreye dikkatli bakarsanız üst pencerelerden birinde küçük bir merdiven görürsünüz. Bu merdivenin hikâyesi kısaca şöyledir:
Sultan Abdülmecid döneminde Katolikler ve Ortodokslar arasında kilise anahtarı konusunda kavga çıkınca, Sultan Abdülmecid, anahtarı Müslüman bir aileye vermeye karar vermiştir. Sultanın fermanı kilise avlusunda okunduğu sürede kilise penceresini temizleyen Ermeni bir hizmetçi, işini bırakıp fermanı dinlemek için aşağı iner.
İşte o günden beri Ermeniler, o merdiven sayesinde kutsal kabir kilisesinde haklarının olduğunu iddia ederler. Sultan Abdülmecid döneminden beri orada duran merdiven, zaman zaman çürümeye bağlı olarak değiştirilse de her zaman aynı yerde durmaktadır.
Kutsal Ateş Ayini
Hıristiyanların kutsal kabir kilisesindeki en önemli ayinlerinden biri kutsal ateş ayinidir. Ortodoks Hıristiyanlar, her sene Paskalya bayramından önceki Cumartesi günü, Via Dolorosa dan törenle geçip kutsal kabir kilisesine gelirler.
Kiliseye bir papazın önderliğinde girildikten sonra Hz. İsa'nın mezarının olduğu bölüme girilir ve mezarında bulunan kutsal ateşle mumlar yakılır. Herkes elindeki mumu, kutsal ateşle yakmak için birbiriyle yarışır. Çünkü Hıristiyan inancına göre bu ateş, gökten inmiştir.
Herkes elindeki mumu kutsal ateşle yaktıktan sonra çanlar çalınıp dualar okunur. Törenin bitiminden sonra ise mumlar söndürülür.
Hıristiyanlar için kutsal kabir kilisesindeki diğer önemli yer ise Hz. İsa'nın naaşının yıkanıldığına inanılan tahtadır. İnanışa göre Hz. İsa, çarmıha gerildikten sonra cesedi bu tahtanın üzerine yatırılıp yıkanmıştır. Kutsal kabir kilisesine gelen Hıristiyanlar, Hz. İsa'nın cesedinin yıkandığı tahtaya ellerini, yüzlerini sürerek kutsandıklarına inanırlar.
Tüm Milletler Kilisesi
Zeytindağı eteklerinde inşa edilen tüm milletler kilisesinin diğer adı ''Acı kilisesidir''. Hıristiyan inancına göre Hz. İsa, Roma askerleri tarafından yakalanmadan önce kilisenin inşa edildiği yerde bulunan ızdırap taşının üstüne oturmuş ve burada ağlayıp son duasını etmiştir.
Hz. İsa'nın ızdırap çektiği ızdırap taşının olması nedeniyle diğer adı acı kilisesidir.
Tüm milletler kilisesi, 4. Yüzyılda yapılan bir Katolik şapelinin temelleri üzerine inşa edilmiştir. 746 yılında depremde hasar gören şapel, 1345 yılında tamamen terk edilmiştir.
Şapelin temelleri 20. Yüzyılda yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda bulunmuştur ve şapelin temelleri üzerine 1919-1924 yılları arasında kilise inşa edilmiştir.
Kilise 12 Katolik ülkenin maddi yardımıyla yapıldığı için ismi tüm milletler kilisesidir.
BARIŞ ATAGÜN