By Kartal Yolcu on Pazar, 09 Ağustos 2020
Category: Tarih

KULAK MİSAFİRLİĞİ

KADIN PARTİSİ, YA DA "KADIN OLMANIN GÜNAHI

Dün Moda'da çay mekanında otururken komşu masada oturanların biraz da yüksek sesle neşeli sohbetlerine kulak misafiri oldum. 

Yan yana iki masa, birinde 3 diğerinde 2 kadın sohbetteler. Bilirsiniz kadınların erkeklerden bir farkı var ise, o fark birbirleriyle kısa zamanda rahat iletişim kurabilmeleridir.
İki ayrı masadaki kadın topluluğu, daha önceden birbirlerini tanımamalarına karşın kısa zamanda sohbet edebildiler. 

Konu şöyle; 2 kişilik kadın grubu CHP için çalışan kadınlar, diğer masadaki 3 kişilik grup ise "Kadın Partisi" yöneticileriydi. İlk sohbette konu siyaset idi. CHP li kadınlar, "Kadın Partisi" adında bir parti olduğundan bihaberdiler. Ve onlara tuhaf gelen dile getirdikleri husus ise partilerin "kadın kolları" ya da "kadın örgütleri" varken, adı "Kadın Partisi" olan bir partiye ne gerek vardı?... Kadın partisi yöneticileri ise "Kadın Partisi'ne neden gereksinim duyduklarını, tüm kadın yapılanmaları ve diğer tüm siyasi partilerle iletişim halinde olduklarını anlattı biraz…
Evet ülkemizde seçimlere girmeyen sembolik bir "Kadın Partisi" var 2014 yılında bu yana. Ancak Türkiye Cumhuriyetinde "Kadın Partisi" adında bir parti, Cumhuriyetimizin CHP den önce kurulmuş ilk partisidir. 

Orada lafa girip, onlara şunları söylemek isterdim(Ama lafa girmeye çekindim);

Nezihe Muhiddin (Tepedelengil)... Adını duymuş muydunuz?

1889 yılında İstanbul'da Kandilli'de aydın bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Osmanlı döneminde kızların öğrenim görmesinin ne anlama geldiğini biliyorsunuz zaten. Bu Tük kızı, evinde özel öğrenim görür. Farsça, Arapça, Almanca, Fransızca öğrenir. İlk romanını (Şebâb-ı Tebah /Kaybolan Gençlik) 1911 yılında yayımlanmıştır. Hayatı boyunca 20 roman, 300 kadar öykü, piyes, operet, senaryo kaleme almış, Goethe ve Edgar Allen Poe gibi dünya yazarlarından çeviriler yapmıştır.

İşte bu kadın öncülüğünde, daha Cumhuriyet ilan edilmemişken 1923 yılında on üç kadın tarafından "kadınların siyasi hakları için" bir kadın şurasının toplanması çalışmaları yapılmıştır...

İşte bu Şura'da "Kadınlar Halk Fırkası (KHF)"adıyla siyasi bir parti kurma kararı alınmıştır ve partinin programı da dönemin basında yer bulabilmiştir. Daha Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) kurulmadan, KHF kuruluş çalışmalarını tamamlayıp kuruluş dilekçesini vermiştir. (CHF'den 2 ay önce)

Aslında bu haliyle KHF, Cumhuriyetimizin ilk siyasal partisi olmuştur. Ancak, kuruluş dilekçesine sekiz ay sonra ret yanıtı gelmiştir. Çünkü o dönemde hala geçerli olan Osmanlı dönemine ait yasalar vardır. Bu yüzden dilekçelerine "1909 tarihli seçim kanuna göre kadınların siyasi temsilinin mümkün olmadığı" gerekçesiyle izin verilmemiştir. 

(Bu harekete izin verilmemesinin asıl nedeni Ataerkil bir toplum ve onların siyasetçileri, 1909 yasaları bahane isteselerdi o anda anında değişirdi. Ancak buna bakarak ilk Cumhuriyet meclisini de kınamamak gerek: Dünya üzerinde böyle bir şey vaki değildi zaten)

Hikayemize dönelim;

Ancak KHF yılmamış, "Türk Kadınlar Birliği (TKB)" adı altında faaliyetlerine başlamışlardır. Bir de 1924 yılında, 18 sayı sürdürülebilen "Türk Kadın Yolu" isimli dergi de çıkartmışlardır.

Her ne kadar Cumhuriyet kurulmuş Osmanlı bitmişse de, o yıllarda "Osmanlı zihniyeti" devam ettiğinden, bu yapının, CHF içinden, "kadın" milletvekili olma girişimleri sonuçsuz kalmış, hatta alay konusu edilmiştir... (Kadınlar meclise girip manto modası mı tartışacaklar diye yapılan alaylar, cinsiyetçi aşağılamalar vs vs)

(Bu alaylar sadece milletvekilleri siyasetçiler arasında olmadı. O dönemin aydınları, yazarları, bugün büyük yazar ve değer gördüğünüz o Cumhuriyet aydınlarının hemen hemen hepsi cinsiyetçi alaylara yazılarıyla katıldılar) 

O günlerde, sadece erkeklerden oluşan seçmenlerle, "kadınlara seçme seçilme hakkı" veren bir oylama, bir referandum yapılsa, bu oylamada sonuç %1 bile kadınlar lehine olamazdı. 

Bildiğiniz gibi 5 Aralık 1934 günü Meclis, "kadınlara seçme ve seçilme hakkını" veren kanun değişikliğini kabul etmiştir. O gün dahi(5/12/1934) yurt genelinde oylama yapılsa taş çatlasa %2-3 ancak kadınların lehine çıkardı. Çünkü Toplum zihniyet olarak hala Osmanlı ve Müslüman. Ne demek kadın yönetici, ne demek kadın milletvekili? Mümkün değildi.

Cumhuriyeti kuran kadronun elit kesimi, başta (Atatürk olmak üzere) tepeden inme, halka sormadan yapılan bir yasa ile kamuoyu dikkate alınmadan bu konuyu diğer ülkelerden önce çözmüştür. 

Temel hak ve özgürlükler konusunda, cahil, salak olan halka danışılmaz ve sorulmaz. Böyle ülkelerde yenilikler ve devrimler sadece "elit" "seçkin" kesimlerce "zorla" yapılır.
Toplumu hazırlamak zaman kaybıdır. Seçkini, geniş aydın kesimi olmayan halkın burnu boktan çıkmaz. Ucuz cehalet sevgisi üzerinden siyaset yapılarak, cehalete övgüler düzülerek, salaklığın ferasetini göklere çıkararak bok çukurunda debelenen devletlerden olursunuz...

Hikayemize tekrar geri dönelim. 

Bu ülkede ataerkil toplum Nezihe Muhiddin'e (deyim yerindeyse) kafayı yedirtmiştir. 1934 yılına kadar TKB'nin çok zorlu yılları olmuş ve bu zorluktan da en çok Nezihe Muhiddin etkilenmiştir. Hakkında uydurulan bir takım iddialar ona hayatını zehir etmiştir yaşamını da 1958 yılında yitirmiştir.

Konuyu merak eden olursa bir kitap önerisi:
-Kadınsız İnkılap/ Nezihe Muhiddin, Kadınlar Halk Fırkası, Kadın Birliği'... Yazarı: Yaprak Zihnioğlu

Bir de yorum kısmına [tahtaPod.com: aşağıya] bir video koyuyorum. Bu videoyu izlemenizi tavsiye ederim

Related Posts

Leave Comments