Oğuz ili göçünü çekip yürümediğin yol var mı?
Evini tutup oturmadığın yurt var mı?" diyor bir Türkmen atasözü. Hakikaten Orta Asya bozkırlarından Anadolu yaylalarına kadar Türkmenlerin yurt kurup oturmadıkları yer, at sürüp geçmedikleri yol, hayvanlarını otlatmadıkları yayla, suyundan içmedikleri ırmak neredeyse yok. Türkmenler, bozkırın taş, toprak, su gibi bir parçası. Türkmenler, bozkır imparatorluklarının da kurucuları. İran'da, Irak'ta, Suriye'de, Azerbaycan'da, Anadolu'da kurulan devletlerin tamamı Türkmenlerin eseri. Bu devletlerin sadece kurucu unsuru değil aynı zamanda ordusu, halkı, vergi vereni veya isyancısı da. Bazen "savaş makinesi" bazen de "vergi ünitesi", ama her durumda bozkırın kadını ve efendisi olarak : "Beylik, her zaman Türkmenlik ve Yörüklük edenlerde kalsın" diye.
Osmanlı Devletinde nüfusun önemli bir bölününüm teşkil eden ve hayvancılıkla geçimlerini temin konar-göçer Türkmenler, sürülerine otlak bulmak maksadıyla mevsimden mevsime yaylak ve kışlakları arasında daimi olarak hareket ettiklerinden zamanlarının önemli bir bölümünü değişik yerlerde geçirmek zorunda kalırlardı. Konar hale geçecekleri zaman çadırlarını köyler, harabeler veya eski iskan bölgeleri yakınına kurarlar, kışın ise kasabaların civarında bulunmayı tercih ederlerdi. Fakat, Türkmenlerin yaylak ve kışlakları öteden beri belirli bölgelerden ibaret olduğundan kendi bölgeleri dışında yaylamaları veya kışlamaları da pek hoş karşılanmazdı. Zira, bunlar özellikle göç hareketleri sırasında yerleşik reayanın ekinlerine ve çayırlarına büyük zararlar vermekten çekinmiyorlardı.