Peki bu gerçekten öyle mi?Kısaca İslam Tarihine bakmak bunun aslında böyle olmadığını bize gösteriyor. Bu konuda üç tane örnek vermek istiyorum (elimden geldiğince vereceğim. Yanlış bilgiler verirsem düzeltin);
İmam Gazali İslam aleminin en önemli şahıslarındandır. Kendi döneminde İslam devletleri güç kaybediyor, Selçuklu devleti ise yükseliyor, genişliyordu. Bunun yanı sıra İslam düşünürleri arasında çeşitli ayrılıklar vardı. Bunların en önemlisi Aklın Vahiy'ten önce geldiği fikriydi. (bu fikir de dayanağını Kuran'dan alıyordu. )Bunun üzerine Gazali aklın vahiy karşısında aciz olduğunu, hakka varmanın kalple, tasavvufla olacağını öne sürdü. Çünkü Selçuklu Yönetiminde yaşıyordu. Selçuk hanedanlığı kurulduğundan beri Merkezileşme çabasındaydı (Selçuklu hanedanıyla - Türkmen boyları arasındaki ilişkiler incelendiğinde Selçukluların "soydaş"larına pek de merhametli davranmadığı anlaşılır.) Bu merkezileşme çabasının dini dayanağı Gazali oldu. Yıllar geçtikçe Gazali Merkez-Sünni ideoloğu haline geldi.
İbn Teymiye'yi ele alalım; Kendisi Moğol istilası zamanında yaşadı. Moğollarla aktif olarak mücadele etti. Devletin dini kurallara bağlanması gerektiğini savundu. Tasavvuf gruplarının Moğollara desteğini gördüğü için Tasavvuf karşıtı oldu. Zaten temel olarak Peygamber ve Kuran-ı Kerim dışında her şeye karşıydı.
Son olarak Yunus Emre'yi ele alalım. Şiirlerinde mistik aşkı, tarihi, dini konuları esas aldı. Dizelerinde Tanrıyla bir olduğundan, peygamberlere vahiy indiğinde onlarla olduğundan bahsetti.
Sonuç olarak; Din diğer değerler gibi değişime açıktı. Kutsal kaynaklar her çağ başka bir şekilde yorumlanabilir Çünkü İnsan algısına bağlıdırlar. O yüzden "Gerçek" dinden bahsedemeyiz.
Berat Şendil
İmam Gazali İslam aleminin en önemli şahıslarındandır. Kendi döneminde İslam devletleri güç kaybediyor, Selçuklu devleti ise yükseliyor, genişliyordu. Bunun yanı sıra İslam düşünürleri arasında çeşitli ayrılıklar vardı. Bunların en önemlisi Aklın Vahiy'ten önce geldiği fikriydi. (bu fikir de dayanağını Kuran'dan alıyordu. )Bunun üzerine Gazali aklın vahiy karşısında aciz olduğunu, hakka varmanın kalple, tasavvufla olacağını öne sürdü. Çünkü Selçuklu Yönetiminde yaşıyordu. Selçuk hanedanlığı kurulduğundan beri Merkezileşme çabasındaydı (Selçuklu hanedanıyla - Türkmen boyları arasındaki ilişkiler incelendiğinde Selçukluların "soydaş"larına pek de merhametli davranmadığı anlaşılır.) Bu merkezileşme çabasının dini dayanağı Gazali oldu. Yıllar geçtikçe Gazali Merkez-Sünni ideoloğu haline geldi.
İbn Teymiye'yi ele alalım; Kendisi Moğol istilası zamanında yaşadı. Moğollarla aktif olarak mücadele etti. Devletin dini kurallara bağlanması gerektiğini savundu. Tasavvuf gruplarının Moğollara desteğini gördüğü için Tasavvuf karşıtı oldu. Zaten temel olarak Peygamber ve Kuran-ı Kerim dışında her şeye karşıydı.
Son olarak Yunus Emre'yi ele alalım. Şiirlerinde mistik aşkı, tarihi, dini konuları esas aldı. Dizelerinde Tanrıyla bir olduğundan, peygamberlere vahiy indiğinde onlarla olduğundan bahsetti.
Sonuç olarak; Din diğer değerler gibi değişime açıktı. Kutsal kaynaklar her çağ başka bir şekilde yorumlanabilir Çünkü İnsan algısına bağlıdırlar. O yüzden "Gerçek" dinden bahsedemeyiz.
Berat Şendil