Bugün toplum olarak şikayetçi olduğumuz(en azından bir kısmımızın! - ki buna da şükür!) bir sürü sosyal, kültürel, ekonomik ve ahlaki yozlaşmalar yaşanmaktadır.
Özellikle son zamanlarda gittikçe yoğunlaşan, Cinayet, Kadına (erkeğe ve dahi hayvana da) şiddet, taciz-tecavüz, hırsızlık, kapkaç, trafik magandalığı, terör... gibi; düzgün yaşayan ve iyi insan-iyi vatandaş olmaya çalışan insanlara yaşamı iyice zorlaştıran toplumsal olayların çözümünü arayacaksak, bunların nedenlerini de araştırmak gerekir.
Bana göre; "Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti'nin Dönüştürülmesi Projesi" 12 Eylül 1980 darbesi ile vizyona girmiştir!.. Hatırlayınız; bugünkü yerli dizilerin yanında çok masum kalacak olan "Dallas", "Flamingo Yolu" gibi dizileri!.. İlk başlarda evde ailece bu dizileri izlerken bazı sahnelerde hangimizin yüzü kızarmıyordu?Koskoca ülkede acaba kaç kişi "Linda Gray"in canlandırdığı "Sue Ellen Ewing" karakterini tasvip ediyordu? Veya "Morgan Fairchild"in canlandırdığı "Constance" rolünü? Yaptığı kötülükler yüzünden Dallas'ın J.R. (Ceyar) Ewing'i ile Flamingo Yolu'nun Sherif Titus'ına diş bileyen, hani bir tenhada kıstırsa Allah yarattı demeyip eşek sudan gelene kadar dayak atacak bir sürü insan yok muydu? ...vb.
Peki sonra ne oldu arkadaşlar?
Yavaş yavaş alıştık!.. Sue Ellen'in veya Constance'ın açık sahnelerinde artık yüzlerimiz kızarmamaya, Şerif Titus'ın veya Ceyar'ın yaptığı kötülükler, entrikalar bize iyi gelmeye başlamıştı!Neden acaba?Çünkü onların her biri Türk Toplumu için birer dönşüm katsayısıydı! Birer Dönüştürme Atıkları idi!Bizi de dönüştürmeye başlamışlardı!Sonra başka enstrumanlar da vardı dönüştürme için!
Hepinizin hatırladığı;
"Benim Memurum işini bilir"
"Anayasa'yı bir defa delmekle bir şey olmaz"
"Çalıyor ama çalışıyor"
"Deli oğlana söyleyin akıllı dursun" (Bu sözler bir terör örgütü liderine söyleniyordu!)
Gibi sözler acaba tesadüfi miydiler?
TV'deki Boğaz Köprüsü'nü "satarım-sattırmam" tartışmalarını hatırlayanlar şimdi tabloyu daha net görebiliyorlar mı acaba?
Rahmetli Necdet Calp desem kaç kişi hatırlar?
Geçelim diğer sosyal ve politik olaylara; Alevi-Sünni, Sağcı-Solcu diye Ahmet'e de Mehmet'e de silah verip birbiriyle kavga ettiren, yetmeyince her yerde bombalar patlatıp Ülkeyi kan gölüne çevirip sonra darbe yapınca olayları bıçak gibi kestiren, "Bir Sağ'dan, bir Sol'dan astık!", "Asmayıp da besleyelim mi?" diyerek bu milletin pırıl pırıl bir kuşağını yok eden Ş...... %92 oy almadı mı?
Sonra maçın 2. devresinde Emperyalistlerin oyuna soktukları tarikat ve cemaatler, milletin ve devletin can damarlarına nüfuz ederek kanını emmeye bu dönemde başlamadı mı?
Bütün bunlar olurken yüce Türk Milleti ne yapıyordu?
Ne yapacak?
"Ballı lokma tatlısıııı aman hadi hayırlısııı" diye zırlayan müzikle coşuyor, meydanlarda tepiniyor,
"Honki ponki toni nok Çalona bimbo bori rok Muşi muşi hubobo kozi zok Çiki çiki şayne tiki tak tok .....Hiç bir anlamı yok bu sözlerin Sadece rahatlamak için söyledim" Diye saçma sapan şarkılar dinliyordu!..
Ve şimdi arkasından timsah gözyaşı döktükleri rahmetli Neşet ERTAŞ ise, kıskanç karı-koca sanatçılar kendisine tek kanal TV'de yer vermedikleri için, ekmek parası kazanmak üzere Almanya'daki kardeşinin yanına gidip düğünlerde saz çalıyor, "Ah Yalan Dünya" diye kaderine isyan ediyor, adeta çektiği ızdırabı yüzümüze haykırıyordu!
Ama nerde onu anlayacak yüz?
Evet, toplum adeta bir su değirmeninde öğütülür gibi yavaş yavaş öğütülüyor, dönüştürülüyordu!
Ama kimse farkında değildi! Nazım'ın dediği gibi, "Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda. Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında!"
TV'de her gün, kalemi gözümüze sokan şişman zat, "Sanayi toplumu olacağııız!
Avrupa Ekonomik Topluluğuna gireceğiiiz! (AB'nin o zamanki adı)
Her şeyi özelleştireceğiiizz!
Pastayı büyüteceğiiizz!.." diye hançeresini yırtarcasına bangır bangır bağırırken, zaten üretmeyi, çalışmayı pek sevmeyen bir topluma, kolay yoldan para kazanma imkânları da çok cazip gelmeye başlamıştı.
Milletin bağrından, "Kır şişeyi dön köşeyi" diye bir Atasözü bile doğmuştu!
Acımasız Emperyalizmin Baronları, "Bu adam ekonomide önümüzü açtı" diye halkı gaza getiriyorlar, haraç mezat satılan devlete-millete ait ekonomik değerleri kapışıyor, vampir gibi milletin kanını emiyorlardı.
Ben de o zaman şöyle demiştim; "Önümüzü bilmem ama arkamızı sonuna kadar açtı, ileride göreceksiniz!"
Ve bugün halâ olup biteni göremeyen varsa onlara söyleyecek bir şeyim yoktur.
Teşvikler, Destekler, Krediler, ..vs. derken, çiftini çubuğunu, hayvanını bırakan şehre akın etmeye başlamıştı!
Kredilerle borçlanarak alınan Renkli TV, Telefon vs. ile coşmuştu bi kere millet!
Tabi bu yoğun göçlere hazırlıksız yakalanan kentlerimiz hızla Gecekondu Kentler'e dönüşmeye başlamış, Hazine arazileri talan edilmiş, "Kentin Varoş Semtleri" tabiri lügatimizde yerini almaya başlamıştı!Ben, ağaç dikerek üniversiteye okumak için gittiğim yeni yapılan Lisemizin bahçesinde, geldiğimde Gecekondu bittiğini görünce, "Okumakla iyi mi ettim kötü mü?" diye kendime sorular sormaya başladım!
Çünkü bir süre sonra "Gecekondu Affı" ile bu alanlar hızla rant kapısı olmuşlar, benim rüyamda göremeyeceğim servetler, devlet malı-yetim malı olan araziler yağmalanarak elde edilmişti!
Ayrıca bu Gecekondulaşma nedeniyle alt-üst yapı sorunları, kültürel çatışmalar, kapkaç-hırsızlık, cinayet gibi adi suçlarda artışlar ve benzeri toplumsal sıkıntılar ortaya çıkmaya başlamıştı.
Ama ne Gam?
Rahmetli Ciguli'nin "Çalgıcı Karısı Binnaaazz!" şarkısıyla zevkten göbek atıyor, Küçük Emrah filmleriyle de Duygusal ruhlarımızı tatmin ediyorduk!
Bir sonraki aşamada kültürel dönüşümün çiçekleri açmaya başlamıştı! Gelin-Kaynana programları, Evlenme programları, Biri bizi gözetliyor, Yok sizi gözetliyor, ..vb.
Peki sonra ne oldu?
Ben bundan sonrasını yazmayacağım! Sıra dışı bir insan olarak yazımı da sıra dışı bir şekilde burada bitiriyorum! Herkes günümüzde yaşadıklarını düşünerek yazının sonunu kendine göre bağlayabilir, olayları kendince yorumlayabilir.