Bugün geldiğimiz noktada entelektüel, çağdaş, modern olmanın zorunluluğunu görmekteyiz.
Modernite kavramı giyim, yaşam tarzı vs. olarak algılanmamalı.. Batı'nın 500 yıl önce yakaladığı aydınlanma çağını "Doğu'nun batısı, Batı'nın doğusu" olarak henüz yakalayamamız olmamız sizce de ne acı değil mi? Üreten değil tüketen bir toplum olma yolunda hızla ilerlediğimizi göremiyor muyuz? İktisattaki kilo hesabını çoğunuz bilirsiniz. Ama ben kısaca bahsetmek isterim. Bir kilo Mercedes mi daha pahalıdır yoksa bir kilo Apple marka cep telefonu mu? Elbetteki bir kilo cep telefonu daha pahalıdır. Tüketen bir toplumdan üreten bir topluma tekrar geçmek istiyorsak en hızlı geçiş bilim ile olacaktır. Bilimsel gelişimleri takip etmek değil bilimsel geçişi sağlamaktır aslolan.. "El oğlu" bizim dümenimize bakmaz, kendi dümenine bakar. Sizden 5 ton domates alır karşılığında bir tane cep telefonu verir. Bilimsel gelişmelere izin vermek zorundayız. Hayvancılıktan vazgeçtik, dönmek mecburiyetindeyiz. Tahılı azalttık, ekmek mecburiyetindeyiz.
Gelelim soruma, entelektüel olmak zorundayız ağabeyler, ablalar.. Entelektüellik babet çorap, yırtık pantolon giymek değil tam tersi milli olmak bunları giymemek de değil.. Prof. Dr. Özgür Demirtaş Hocanın "Evrensel olmayan milli olamaz." söylemi tamda burada devreye giriyor ve kendisine yürekten katılıyorum. Oturduğun yerde başarıya ulaşamazsın, perdeleri kapattığın zaman dışarıyı göremezsin, pencereden bakmadan yağmurun yağıp yağmadığını göremezsin. Gelişmelerin habercisi olalım, gereğini yapalım. Takipçisi olmayalım. Takipçi psikolojisinden ayrılmak zorundayız. Kafa yapısı itibariyle entelektüel olmak zorundayız, yenilikçi, bilimi amaç edinmiş bir toplum olmak mecburiyetindeyiz. Bunun yanında geleneklerini, milli duygu ve duruşlarını da göz ardı etmeyen bir toplum..
İşte benim inandığım Büyük Türkiye budur!