Dün memleketi Malatya'ya Al Bayrak sarılmış tabutla geldi Songül Yarbay, çok sevdiği anacığı kardeşleri, yakınları, tanıyan herkesin yanında, zamanında o kahpe kumpası kuranlara alkış tutanlar, ihracına sevinenler de oradaydı.
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Mehmet Akif Ersoy
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Yarbay Songül henüz 41 indeydi, çok fazla hayali, çok fazla amacı ve yaşayacak günleri vardı...
Babasız büyümüştü Songül, adı gibi ailesinin de son Gülüydü. Malatya'da başlayan hikayesi başarılı bir kariyerle çocukluk hayali olan askerliğe ulaşmıştı.
Türkiye'nin ilk kadın ilçe jandarma komutanıydı ama memleketine geldiğinde evin küçük kızıydı hala, şalvarını giyip tarlada bahçede çalışır anacığına yarenlik ederdi.
"Nasıl olsa subay oldum, yeter" demedi, başarılı yüksek lisansı ve mesleki kariyeri nedeniyle 1 yıl da erken terfi aldı ve artık Yüzbaşı Songül Yakut'tu.
Görev yaptığı bütün noktalarda "önce kadın" dedi, kardeşleriyle birlikte kendisini yetiştiren anacığı gibi bütün kadınlar vatana millete faydalı evlatlar yetiştirsin , kendilerini geliştirsin, ezilmesin, eğitim alabilsin diye uğraş veriyordu.
Her şey yolundaydı, geleceği parlak, hedeflerine emin adımlarla ilerleyen bir subaydı, ta ki o lanet terörist örgüt ağlarını örene kadar...
Düzmece Balyoz davası kapsamında aniden görevden uzaklaştırıldı Songül Yakut. Kimseler ne olduğunu bile anlamamıştı, sırf birilerine boyun eğmeden görevini yaptığı için, kayıtsız şartsız bu memleket uğruna, gelecek uğruna uğraş verdiği için görevden alınmıştı
Yılmadı, bu hain teröristlere karşı dimdik ayakta durdu, sadece anacığından sakladı bu hali, babasından sonra yalnız başına dimdik duran anacığını üzmek istemedi. Hukuk mücadelesi çetindi, uzun sürdü ama sonunda hak yerini buldu Songül komutan görevine iade edildi. O süreçte bir vesileyle tanıdım bu güzel insanı...
Umutsuzluğun zerresi yoktu üzerinde "anamız da babamız da memleket, memleket de ölmeyecek" diyordu. Kendi derdi yetmez gibi yardımına ön ayak olduğu işlerin asla duyulmasını istemiyordu. Umutsuz bir kısım çocuk için de gizli kahraman oluvermişti Songül komutan...
Görevine iade edilmesinin ardından kardeşleriyle anacığına bir ev aldılar, herkes huzurluyken bütün çevresi görevinden kendi isteğiyle ayrılmasını istedi, bu hainlerin peşini bırakmayacağını, yine olmadık işler açacağını defalarca söylediler ama kararından dönmedi. 15 Temmuz'un hemen öncesinde Şırnak'a tayin oldu artık yarbaydı, çevresinin "gitme" telkinlerine karşı "Bayrak dalgalanan her nokta benim vatanımdır" dedi ve gitti.
Şırnak'a gitmeden önce anacığıyla vedalaştığı günlerde "bunlar sizi de yıldırmaya çalışacaklar" dedim "o iş o kadar kolay değil" dedi...
Yaz izninde desteğe vesile olduğu çocukları ziyarete gitmek üzere söz aldık...
Geçtiğimiz haftalarda haberci Nazlı ÇELİK'in Şırnak'ta askeri üs bölgelerini konu aldığı haberinin görüntülerinde Songül Yarbayımızı da yanında gördüm, içten içe gurur duydum yakın çevreme bahsettim...
31 Mayıs günü o kara haberi duyduğum anda anlam veremediğim şekilde içime düşen sızı öncekilerden çok daha fazlaydı...
Bölgede görevde olan tanıdık subay, astsubay arkadaşlar geldi aklıma, hızlıca zihnimde taradım. İnşallah hiç kimseye zarar gelmemiştir diye duaya başladık, haliyle yoğun telefon ve mesaj trafiği başladı...
İlk aklıma gelen isimlerin iyi haberini aldık ama helikopterin infilak ettiğini kurtulan olmadığını söylediklerinde yıkıldık.
Haberi veren arkadaşım mesaj bölümüne yazdıkça içimin yangını daha arttı önce Tümgeneral Aydoğan Aydın sonra Albay Oğuzhan Küçükdemirkol, Albay Gökhan Peker yazdı bu kahramanların isimlerini Binbaşı Koray Onay, Yüzbaşı İlker Acar, Yüzbaşı Nuri Şener, Başçavuş Mehmet Erdoğan, Uzman Çavuş Zeki Koç, Pilot Yüzbaşı Serhat Sığınak, Pilot Üstteğmen Abdülmüttalip Kesikbaş, Başçavuş Fevzi Kıral, Uzman Çavuş Hakan İncekal takip etti.
Acının tarifi yok, ismen bildiğim veya tanıdığım selamlaştığım kişilerin varlığı kor etti...
İsimleri yazan arkadaşım ardından bir mesaj daha yazdı "Abi, ne denir bilmiyorum ama başımız sağ olsun hep bahsettiğin Songül Yakut Yarbayımızı da kaybettik"...
Önce zaman durdu, sonra mekan durdu ...
Kendime gelemeden Aydoğan Paşamızın yıllar önce yazdığı ağıt düştü ekranıma ,
"....Soğuk namlular elimizde,
yürüyorken dağlara.
Şehitlerden selam geldi,
savaşan tüm sağlara...."
Demek ki şehitlerin selamı tatlı geldi hepsine, yanlarına varıp bu yana selam vermeye gittiler...
Dün memleketi Malatya'ya Al Bayrak sarılmış tabutla geldi Songül Yarbay, çok sevdiği anacığı kardeşleri, yakınları, tanıyan herkesin yanında, zamanında o kahpe kumpası kuranlara alkış tutanlar, ihracına sevinenler de oradaydı.
Sadece memleketi değil değil bütün memleket eğer varsa olan haklarını sonuna kadar helal etti ama rahmetli o alçaklara helal etti mi? Allah bilir...
Songül komutanım, yardım ettiğiniz noktalar boynumuzun borcudur, nefes aldıkça boşlamayacağız ...
Kahraman komutanlar, Mekanınız cennet, kabriniz nur olsun.
Rabbim geride kalanlara sabırlar versin...
Oğuzhan Dulkadiroğlu