By Mehmet Alp on Pazartesi, 13 Mart 2017
Category: Yaşam

GURBETÇİ

Merak etmeyin, bu satırları ajitasyon amaçlı yazmıyorum.
Artık herkesin bildiği ama (biz gurbetçiler de buna dahil) bir çok kişinin üzerinde düşünmediği bu gerçeğe bir de kendi açımı sunmak için yazıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni temsil edenlerin 'gurbetçi' macerası başladığından beri bizleri bir çok konuda ihmal ettiği ve bunun gerek buradaki vatandaşlarına karşı adil olmadığı gerekse devlet için müthiş fırsat ve imkanların kaçırıldığı kanaatinde olduğumu defalarca yazdım.

Dolayısıyla, Allah var, yapılan bence yanlış ve eksikleri son 15 yıla, tek bir hükümete yüklemek asla doğru ve adil olmaz.

Yine de ben son 15 yılı sorgulamak istiyorum, bunun sebebi de gayet basit.
Son 15 yıldan evvel, hükumetler yurt dışındaki vatandaşlarıyla yetersiz veya yanlış ilgilenmiş olabilir. Ama diğer yandan da amiyane tabiriyle bu kadar ortalıkta hindi gibi kabarıp 'biz şöyle yaptık, biz şöyle yaptık' diyerek dolanmadılar.

Küçük yaştan beri bana devletim için çalışmam, çabalamam gerektiği öğretildi. Burada Almanların beni evvela Mehmet Alp olarak değil Türk kimliğimle göreceklerini onun için davranış bilgi ve duruşumla Türkiye'yi, Türk'ü temsil ettiğim söylendi. Belki bunun içindir hiç bir zaman 'Devlet bize yardım etmiyor' söyleminden haz almadım. Ama madem konu açıldı (ki açan ben değilim), madem son zamanlarda gurbette benim ve benim gibi 3 milyon insanın varlığı hatırlandı, ben de sormak istiyorum;

15 senedir neredeydiniz?
15 senedir gurbetçi için ne yaptınız?

Burada ki bizlerin karşı karşıya olduğu hangi sıkıntılardan haberdarsınız?
Öyle gelip 'Asimilasyona Hayır' nutukları atmak kolay, benim çocuklarımın asimile olmaması için, asimile olmazlarsa harcanmamaları için hangi girişimde bulundunuz?

Evet yurt dışında yaşayan Türklerin eğitim seviyesinde eski nesillere nazaran gözle görülür bir artış olduğu doğru, lakin tüm yabancılar arasında yine en geride kalan grup Türkler. Buna karşı hangi politikayı ürettiniz, hangi Alman / yabancı makamlarla ne görüşmelerinde bulundunuz?

Bu eğitim sıkıntısı anaokulu yaşında başlıyor. Çocuklarımız 4 yaşında anaokuluna başlayınca evimizde Türkçe konuşulduğu için yeterli Almanca bilmiyorlar. Bunun üzerine anaokulları çocuklarımızı konuşma gelişiminde gecikme / eksik var gerekçesi ile 'gelişim engellilerine destek kurslarına' gönderiyor. Bu çocukların okul dosyasında kalıyor ve bir çok zaman eğitim hayatında engel olarak ortaya çıkıyor. 

Çocuğu bu zorluğu yaşasın istemeyen anne baba va anaokulundan önce ya da en geç anaokulunda sıkıntıyla karşılaşınca evde sadece Almanca konuşmaya başlıyor ve çocuk en küçük yaştan Türkçe'den uzak yetişiyor.
Ne oldu 'Asimilasyona HAYIR' nutukları?

Almanya'da şehirlerde genel olarak anaokulu eksikliği var. Bu sadece Türklerin muzdarip olduğu bir durum değil. 'Benim vatandaşım bu sıkıntıyı çekmesin ve Alman toplumuna sağlıklı uyum sağlayarak orada başarılı olsun' diye hiç buradaki yetkililerle ortak ana okul sıkıntısını çözmeye çalıştınız mı örneğin?

Almanca eğitim veren, Alman çocuklarının da gidebileceği ama Türk çocuklarına sahip çıkılabileceği böyle bir girişimin hem burada yaşayan Türklerin istikbali için hem de mevcut durumlarında sağlayacağı prestij için ne kadar faydalı olabileceği hiç aklınıza geldi mi?

Lüzumsuz yerle yaptığınız ve senenin 9 ayı sinek avlayan havaalanları kadar değeri yok mu burada ki vatandaşların?
Bu eğitim hayatının en başından bir örnek, tüm eğitim hayatı için yapılabilecekleri saymaya kalksam kitaplar yazılır.

Başka bir konuya da değinmeden yapamayacağım. Almanya'da ırkçı terör örgütü seneler boyunca 10 vatandaşımızı katletti. Alman yetkililer her yöne araştırma yaptılar ama nedense olayların arkasında ırkçı bir motif olduğu akıllarına gelmedi. Hatta öldürülen vatandaşlarımızın ailelerine merhumlar için hangi mafya hangi uyuşturucu işine bulaştıkları bile soruldu. Oysa burada ki Türkler bunun arkasında yabancı düşmanlığı olma ihtimali neden düşünülmüyor diye her zaman düşündük. 

Gerçi iş işten geçip olay Almanya'da patlak verince yanılmıyorsam mahkemeye gözlemci göndermişsiniz. Ama vatandaşlarımızın yabancı düşmanlığı ile karşılaşınca ve değişik sebeplerden Alman yetkililer tarafından hak ettikleri desteği göremedikleri durumlar için hangi çözüm ürettiniz. Var mı bir telefon numarası arayabileceğimiz ve ararsak bize gereken desteği veren?
Var mı beraber çalıştığınız avukat büroları, hukuk danışmanlık hizmeti?

Hep geliyorsunuz, bizden bir şey istiyorsunuz.
Söz konusu devletim olunca bence herkesin hizmet etmesi de vatandaşlık vazifesi. Ona da eyvallah.
Ama devletin de vatandaşına hizmet götürme gibi bir vazifesi yok mu? Ben mi yanılıyorum?

Burada 3 milyon Türk var. Bizim vatanımızla alakadar kaygı ve korkularımızın yanı sıra bir de sadece buraya has sıkıntılarımız ve dertlerimiz var.
Bunların hangi birine çözüm ürettiniz?

Sakın bana 'Size seçim hakkı verdik' demeyin. Zira onu bizim için değil kendiniz için yaptığınızı herkes biliyor.

Alman parlamentosu sözde ermeni soykırımını oylayacağı haftalar öncesinden belliyken, gıkınız çıkmayıp son gününe bizi Berlin'e yığmak mı bizimle alakadar tüm bildiğiniz?
Burada şu hükümetin, bu hükümetin değil, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'nin menfaati için sergi düzenleyebilecek kaç ressam, konser verebilecek kaç müzisyen, kitap yazabilecek kaç edebiyatçının yetişmesinde katkınız var?

Diaspora bunun içindir, algı yönetimi böyle yapılır.
Vatandaşını haklı haksız sokağa dökmek en kolayı. Tabi sokağa çıkıp elin polisinden coplanan siz olmadığınız için hava hoş değil mi?

Sahi Rotterdam'da dayak yiyen onca vatandaş ne için dayak yedi?
Ne için sokaklardaydı?

Hollanda'nın geri çevirdiği uçağa benim devletimin dış işleri bakanı, Türkiye'nin hangi dış işleri meselesini konuşmak için binmişti?
Suriye politikası mı görüşülecekti? AB ile yapılan mülteci anlaşması mı yoksa AB masalının müzakerelerini mi devam ettirmek istiyorsunuz?

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı gurbetçi ailelerin hangi ihtiyacını konuşmak için Hollanda'daydı?

Söyleyin bunu bana, makul bir cevap verin, isterse yanımda kimse olmasın, elime Türk Bayrağını alıp sokağa çıkacağım.

Ama devletimin hukuk devleti sıfatının yok olmasına yol açacak bir oylamayı sırf iktidarınızın işine geldiği için desteklemem.

Kim çıkıp elin adamından dayak yerse yesin, ben devletin her türlü imkanını kendi çıkarlarına kullananlara alet ettirmem kendimi.

Şimdi biliyorum, Türkiye'de olan bir çok kişi, 'gavurun (!)' ekmeğini yediğim için 'gavuru (!)' savunduğumu söyleyecek, ama yok öyle bir şey. Elin adamı kimseye ekmek hediye etmiyor burada. Neye sahipsem, ne başardıysam bileğimin gücü, alnımın teriyle başardım. Canım da dahil sahip olduğum her şeyi vatanıma feda etmeye razıyım ama kimse kusura bakmasın, bırakın elin bir çalışırken benim yabancı olduğum için on çalışarak başardıklarımı, günahımı bile vatanımda dikta rejimi meşrulaşsın diye vermem.
Bizi sırf yurt dışında yaşadığımız için hor gören ve tuzumuzun kuru olduğunu düşünenler gelsinler buraya, aynı şartlarda bizim gibi yaşayıp, Türklüklerini ve imanlarını korumaya başarsınlar, sonra konuşalım.

Ben maddiyattan bahsetmiyorum; verin bize bize burada sahip olduğumuz imkanları, örneğin işe girerken hangi partiden olduğum, bir dayımın olup olmadığının önem taşımadığı bir ülke olsun Türkiye, fikirlerimi hür ifade edeceğim, hakaret etmediğim sürece her türlü erk ve makamı eleştirebileceğim, rüşvet vermeden alnımın teriyle ekmek paramı kazanabileceğim, vatanımın ekonomik imkanları kendi taraftarlarına peşkeş çekilen değil, ihalelerde adam kayırılan değil, adil ve adaletli bir ülke olsun, gelmezsem o zaman konuşun!

Hiç kimsenin benim boynumu bükmeye, beni el aleme küçük düşürme hakkı yok.
Yaptıklarınızla sadece benim gibi gurbetçileri harcamadınız. Sahip olduğunuz makamların arkasına sığınarak devletimin itibarini zedelediniz!

Ve son olarak devlet ve iktidar nedir bilmeden yanlış bir milliyetçilik anlayışıyla sokağa dökülen gurbetçi vatandaşıma da bir sözüm var.

Öyle elin hukuk düzenine güvenerek elin memleketinde hükümetine, tarihine, kültürüne hakaret etmek kolay.
Tabii ki ne Almanya'nın yaptığından, ne de Hollanda'nın yaptığından memnunum. Aksine utanç duyuyorum.
Ama benim onlardan zaten bir beklentim yok. Lakin onlara bu rezilliği yapacakları zemini sunulmamasını devletimi temsil edenlerden beklemek sadece hakkım değil, aynı zamanda vatandaş olarak vazifem!

Yani uzun lafın kısası;
Ben gurbetçiyim. Türk'üm, Türk vatandaşıyım.
Seçimden seçime, referandumdan referanduma hatırladığınız,
ekonomiyi batırınca cebindeki Avro'ya göz diktiğiniz gurbetçi benim.
İşiniz tıkırındayken unuttuğunuz, hatta alay ettiğiniz gurbetçi!
Ve anladım ki, işinize geldiği için gözünüzü kırpmadan harcayabildiğiniz gurbetçi!
O benim işte!


Mehmet Alp

Related Posts

Leave Comments