İnsan 25 yaşına adım adım giderken sevdiği herkesten soğur mu? Evlendiğine yahut doğduğuna ne bileyim misal yaşadığına, nefes aldığına sayar söver mi? Hangi yaş bizi gerçeklerle yüzleştirir tam manasıyla. İnsanların samimiyetsizliğine ve ya benliğimizin gittikçe samimiyetsizleştiğini hangi yaşa gelince farkederiz? Benim için bu 23 mesela yada 22 olabilir heralde.
Git gide soğuruz git gide kaçarız, nefretimiz hızla artar herseye karşı. İnadına mücadele falan bunlar palavra bitip tükeniriz bunu anlarız. Bir insanın ne kadar kötü olabileceğini anlarız. Yada anlayamadığımız için bu karmaşa emin değilim. Israrla su yuzune vuran yanları, ısrarla karşımıza set ören çarpışları...
Hani dıyor ya şair; “ben bu cağdan etimle, kemiğimle nefret ettim” diye sahi ne güzel demiş. Tüm duygularım, tüm düşüncelerim, tüm benliğimle nefretten ibaretim. Ne yazık ki herkese, herşeye, her düzene, her düzeneğe. Ben de nefretten ibaretim Sevgili Zarifoğlan lütfen tut kollarımdan götür beni gittiğin o iklime. Ellerini ellerime dola ve çek benide bu nefret silsilesinin içinden. Demişler ya hani cehennemi yaşamadan şair olamazsınız diye. Ben cehennemi yaşıyorum. Ama şairde olmak istemiyorum. Bu insanlığa bu bile fazla. Bunu düşünüyorum. Tek bir cümlem, tek bir mısram olmasın bu herşeyden yoksun olan ruhsuzluklara. İyilerin yanında da kötülerin karşısındada olmak değil niyetim. Çek götür beni gittiğin iklimlere. Götür götürebildiğin yere.