"Sabah uyandıysan, o gün güzel bir gündür."
Bir süredir her gün bu sözü kendi kendime söyleyerek güne başlıyorum.
Belki bir şarkı sözü, belki bir şiirin dizesi aklımda kalan...Belki de bilinçaltım söyletiyor, bilmiyorum.
Mademki hayat eve sığıyor, mademki yeni bir güne uyandım, o halde tehditi fırsata çevirmek lazım
Uykunun dışındaki günümü üç bölüme ayırdım. Başlangıç belli, ucu açık...
Öncelik okulla ilgili çalışmalarım… Canlı yayın için hazırlık yapmam lazım. Günün en güzel bölümüne… Çocuklarıma ekran karşısında geçirdikleri her anı değerli kılmaya çalışmalıyım. Orada sıkıntı yok...Daha önce okulda ve evde yaptığım her şeyi şimdi uzaktan eğitime göre teknoloji kullanarak yapıyorum.
Okul yayını için konu anlatımı videoları çekmeliyim...İşte bu çok zor...
Ders materyalleri hazır, okula gider gibi değilse de giyinip kuşanmış, giriş metnimi kafamda kurmuş, ekran karşısına geçmişim. Üç iki bir, kayıt!
Aaa o da ne, sesim çıkmıyor! Tekrar üç iki bir kayıt! İnsanın kendi görüntüsü karşısında konuşması ne zormuş meğer!
Bir süre kendi kendimle mücadele ettikten sonra bu aşamayı geçtim. Artık bakışlarım normal, sesimi kontrol edebiliyorum. En zor bölüm tamamdır. Kendimi Richard Bach'ın martısı Jonathan gibi hissediyorum. Başardım!
Çekim devam ediyor. Tam planladığın bölümün ortasındayım, aşağıdan veya yukarıdan, gümm diye bir ses... Çekimde olduğunu unutup sağına soluna bakarken, "Hay Allah!" diyor, başa dönüyorsun. Üç, iki, bir...
En acısı da artık sona geldin, bitirmek üzeresin; birden dilin dolaşıyor saçma sapan bir ek getiriyorsun ya da doğu batı diyeceğine kuzey güney diyorsun. Dizilerin kamera arkası gibi.
Burası sözün bittiği yerdir. Artık başa dönecek gücün kalmamıştır. O zaman kahve molası iyi gelir.
15 dakikalık bir çekim için bir de bakarsın ki üç saat geçmiş. Birinci etap koşuldu.
İkinci etap, zorunlu değil; canın isterse...
Evi, Amerika'yı yeniden keşfeder gibi keşfe çıkabilirsin. Elektrik süpürgesiyle, paspaslarla, fırçalarla yeniden dost olmak lazım. Ahhh X kızımız! Neredesin? Seni çok özledik.
Pasta, börek, çörek bildiğim şeyler. "Ben de ekmek yapmayı denesem mi acaba?"
Kardeşten tarif alınır, uygulamaya geçilir. Son derece başarılı. Başarmış olmanın hazzıyla arkadaşlara yapılan ekmeklerin fotoğrafları gönderilir, tebrikler kabul edilir, gururla...
Günün üçüncü bölümü; okuma yazma öğrendiğim günden beri hayatımdaki en güzel, en sevdiğim bölüm... Kitaplarım ve ben...
Bir süredir aklıma takılan bir şey vardı, okumaya dair... Kütüphanemdeki kitaplarıma bakıp bakıp bir hesap yapıyordum aklım sıra. Sanki ömrümden haber almışım gibi...Ne büyük yanılgı!
"Diyelim ki" diyordum, "20 yıl daha yaşadım, 20 yıl 240 ay eder; her ay 2 kitap okusam 480 kitap...480 kitap nedir ki?" Böyle küçümsemiştim kendimce. Oysaki yarınların ne getireceğini kim bilebilir ki? Sanırım dersimi aldım. Artık bu hesabın bir önemi olmadığını covit 19 öğretti bana.
Şimdi günün üçüncü bölümünde okumak için sıraladıklarımı okuyorum telaşsızca; uyanırsam eğer, hayatı eve sığdıracağım güzel bir güne başlamak için...