Tek parti döneminde CHP'nin İslamcı Başbakanı Şemsettin Günaltay İsraili tanıyan ilk anlaşmayı 1949 yılında imzalamıştı.
İsraili tanıyan 18.nci hükümetin üyelerini biraz inceleyelim.
Cumhurbaşkanı : İsmet İnönü ( Diğer anlaşmalarda Celal Bayar'ın imzası vardır.)
Başbakan : Şemsettin Günaltay
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı : Nihat Erim
Devlet Bakanı : Nurullah Esat Sümer ( Selanikli sabetayist asıllıdır. Ayverdi ailesinin yakın akrabasıdır. )
Devlet Bakanı : Cemil Sait Barlas ( Gazeteci-Yazar Mehmet Barlas'ın babasıdır.)
Dışişleri Bakanı : Necmettin Sadık Sadak
Adalet Bakanı : Fuat Sirmen ( CHP milletvekili Sefa Sirmen'in amcasıdır.)
Milli Savunma Bakanı : Hüseyin Hüsnü Çakır
İçişleri Bakanı : Mehmet Emin Erişgil
Maliye Bakanı : İsmail Rüştü Aksal
Milli Eğitim Bakanı : Hasan Tahsin Banguoğlu
Bayındırlık Bakanı : Hasan Şevket Adalan ( İzmirli sabetayist asıllıdır. Erol Simavi'nin akrabasıdır. Adalan'ın kayınvalidesi Erol Simavi'nin teyzesidir.)
Ekonomi ve Tic. Bakanı : Vedat Dicleli (Ziya Gökalp ve Cahit Sıtkı Tarancı'nın akrabası olur. Pirinççioğlu ailesinin kızları Kadriye Pirinççioğlu ile evlidir. Öge ailesininde akrabasıdır.)
Sağlık Sosyal Yardım Bakanı : Kemali Bayazıt
Gümrük ve Tekel Bakanı : Fazıl Şerafettin Bürge
Tarım Bakanı : Ali Cavit Oral
Ulaştırma Bakanı : Kemal Satır
Çalışma Bakanı : Reşat Şemsettin Sirer ( Sabetayist asıllıdır. Üsküp eşrafından olan bu aile 1924 mübadelesi ile gelenlerden. Org. Kazım Özalp'ın kızı Neriman Özalp Sirer ile evlenmişti. Bu aile Moralı ailesi ile de akrabadır.)
Ticaret Bakanı : Mustafa Münir Birsel (Sabetayist asıllıdır. Üstad Mason'dur. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Cem. Yayınlarından. Gazeteci Murat Birsel'in büyük amcasıdır.
Şemseddin Günaltay, Meşrutiyet döneminde İslamcı-İttihatcı; mütarekeden sonra İttihat ve Terakki'yi yargılayan komisyonda; Cumhuriyet'in ilk yıllarında Cumhuriyetci, Kemalist, Demokrat; 1960 İhtilali'inde oluşturulan Kurucu Meclis üyesi; İhtilal'den sonra CHP'nin İstanbul Senatörü olmuştur. Onun tüm bu görevleri bir potada toplayabilmesi oldukça ilginç bir durumdur. Bu sürece paralel olarak zaman içerisinde gerek fikirlerinde, gerekse eserlerinde önemli ve köklü değişiklikler olmuştur. Şemsettin – Suphiye Günaltay çifti kızı Behine Günaltay'ı, Bulgar-Türk mirzalarından Şibay sülalesine mensup Sabir Can Efendi – Hayat çiftinin oğulları Esat Sabit Şibay ile ile evlendirmişti.
Şibay ailesi Tataristanın Kazan bölgesinden gelmişlerdi. Esat beyinde kardeşi Halim Sabit Şibay (1883- 1946), İttihat Terakki'nin modernist İslamcı ve Türkçü-İslamcı yazarlarındandı. İttihat ve Terakki'nin mali desteğiyle, İslam Mecmuası'nı çıkarmıştı. II.Meşrutiyetten sonraki yıllarda hutbelerin Türkçe okunmasını ilk teklif edenler arasında o vardı. Bu çizgisi onun muhafazakar İslamcı çevreler tarafından bazen ağır bir biçimde eleştirilmesine yol açmıştı. (Ali Birinci, Tuba Çavdar, Halim Sabit Şibay", TDV İslam Ansiklopedisi, C. 15, İstanbul-2004, s.336.)
Şemsettin Günaltay düşünceleri ve fikirleri ile İslamcıdır. Hatta Günaltay ve Halim Sabit Şibay o dönem Hilmi Ziya Ülken'in tabiriyle " Sarıklı Türkçü" ünvanı ile adlandırılmışlardı. 1914' den sonra İstanbul Üniversitesinde İlahiyat Fakültesi dekanlığına atanmıştı. Ankara İlahiyat Fakültesi ve İmam Hatipler onun Başbakanlığı döneminde açılmıştı. İslamcı-Türkçü Şemşettin Günaltay 14 Ocak 1949'da Başbakan oldu. Türkiye Cumhuriyeti'nin 14. Başbakanı sıfatıyla tek parti devri Cumhuriyet Halk Partisi'nin son hükümet başkanlığına seçilmiştir. Çok değil 2 ay sonra İsrail Devletini tanıyan ilk anlaşmayı o imzaladı. Günaltay'ı, anlaşmayı imzalayacak bu sağ duyuya iten kökleri miydi acaba?
Türkiye yaklaşık bir yıl sonra 9 Mart 1950'de Tel-Aviv'de elçilik açmış, ilk elçisini de 1952 yılında göndermiştir. Türkiye'nin tanıma kararı aldığı İsrail Devleti, 29 Kasım 1947 tarihli kararla sınırları belirlenmiş olan İsrail'di.
Böyle bir kabineden İsrail'in tanınması kararının çıkması bizleri şaşırtmamaktadır..Atalarının 2000 yıldır beklediği özlemin tezahürünü gösterdiler. Olayın ilginç yanı İsraili ilk tanıyan anlaşmanın mimari Günaltay İslamcıydı.. İslamcı kimliğin o dönemki etiketi, kendinden sonraki İslamcılarında emsalini teşkil etti. İleride en koyu İsrail karşıtı islamcılar Günaltay'ın modelini izleyeceklerdi.
Muhafazakar Menderes
İsrail ile ilişkileri ilk derinleştiren isimdi.
Menderes-Bayar ikilisinin başında olduğu Demokrat Parti'de sabetayistlerin yoğunluğu artık biliniyor. O dönem Fatin Rüştü Zorlu İsrail elçisi Eliyahu Sasson ile düzenli görüşmeler yapıyordu. The Guardian gazetesinin 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black'in yazdığı İsrael's Secret Wars: A History of Israel's Intelligence Services (İsrail'in Gizli Savaşları : İsrail Gizli Servisleri'nin Tarihi) adlı kitap Sasson-Zorlu (Zurlu) gizli görüşmelerini açığa çıkarmıştı. Sasson Mossad casusuydu ve Ankara'yı İsrail'in istihbarat merkezi yapmıştı. Menderes Hükümeti ile İsrail arasındaki gizli ilişkiler bu kitapta ilk ortaya çıkmıştı. ( Ian Black, İsrael's Secret Wars: A History of Israel's Intelligence Services (İsrail'in Gizli Savaşları : İsrail Gizli Servisleri'nin Tarihi), Grove Press, Newyork-1992, p. 81-187 )
1958 yılında imzalanan Türk-İsrail anlaşması Ortadoğu ve bölge dengeleri açısından büyük önem arz etmektedir. İsrail Başbakanı David Ben Gurion ile Başbakan Adnan Menderes arasında 29 Ağustos 1958 tarihli 'gizli zirvenin' ardından imzalanan anlaşmayı çok az kişi gördü. Sadece 10 kişilik üst düzey askeri ve sivil yönetici anlaşmadan haberdar edildiği anlaşma bugüne kadar Türk kamuoyundan sürekli olarak saklandı. Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) hala böyle bir anlaşma olmadığını savundu. Buna karşın İsrail Milli ve Askeri arşivlerinde bu anlaşmaya ilişkin çok sayıdaki arşiv belgesi bulunuyor. Anlaşmaya İlişkin ilk detaylar 1979'da Tahran'daki ABD Büyükelçiliği baskınında ele geçirildi. Evraklarda Türk istihbarat teşkilatı MAH (MİT'in eski adı), İran istihbarat teşkilatı SAVAK ve İsrail istihbarat teşkilatı MOSSAD arasında 1958 yılında 'Trident' adı verilen bir işbirliği anlaşması imzalandığını ortaya çıktı.
Türkiye ile İsrail arasında 23 Şubat 1996 tarihinde Askeri Eğitim İşbirliği anlaşmaşı Çiller hükümeti döneminde imzalanmıştı. Erbakan`ın Başbakanlığında kurulan 54. Hükümet ise bu anlaşmadan üç ay sonra; 28 Haziran 1996 tarihinde iktidara gelmiştir. Refahyol hükütmeti ise 28 Ağustos 1996'da İsrail ile Savunma Sanayi İşbirliği ve Uçakların Modernizasyonu ile ilgili anlaşmaları imzalanmıştı.
Türkiye – İsrail ilişkilerine en büyük tepkiyi İslami kesim göstermişti. Bu kesimin özellikle Filistin'e karşı besledikleri sempati bu görüşü daha da kuvvetlendirmiştir. Özellikle İslami basında yer alan birçok haberde iki ülke ilişkileri tenkit edilmiş ve Türkiye'nin Ortadoğu'da İsrail'le değil Araplarla İşbirliğine gitmesi gerektiği yorumları yer almıştı. 1996 – 1997 yılları arasında Başbakanlık yapmış ve bu kesimin öncüsü olan Refah Partisi lideri Necmettin Erbakan'da iktidara gelmeden önce benzer söylemleri dile getirmiştir. Erbakan daha da ileri giderek Türkiye'nin hem Yahudilerle hem de Batı ile olan ilişkilerini eleştirmiş ve İslam ülkeleri ile her alanda bütünleşmeyi savunmuştur. Bu nedenle iktidara geldiğinde özellikle İsrail tarafında endişe oluşturan, İslami ağırlıklı Refah-Yol hükümeti, beklenenin aksine İsrail'le normal ilişkiler yürütmüş ve bu konuda var olan politikayı değiştirmediği gibi, bu dönemde İsrail'le ilişkiler daha da ilerlemiştir.
Koalisyon protokolü ve Erbakan'ın demeçleri İsrail ile anlaşmayı devlet sorunu olarak değerlendireceğini göstermiştir. 1997 yılının ilk yarısında bir dizi çoğu askeri işbirliği ile ilgili ve bu anlaşmaların büyük bir bölümü kısa Erbakan iktidarı döneminde imzalanmıştı. (John M. Mamikos, "looking back to see forwards: Israel-Turkey defense relations", RİES research paper, No:39 Temmuz 1997)
Aynı şekilde görüşmelerine daha önce başlanan Serbest Ticaret Anlaşması bu hükümet sırasında Meclis'ten geçirilmiştir. Yine iki ülke arasında savunma alanında bilgi transferini ve teknisyen ve araştırmacıların karşılıklı eğitimini öngören Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşması, 28 Ağustos 1996'da imzalanmıştır. Belki diğerleri kadar ilgi çekmeyen ancak çok daha önemli bir husus da Refah Parti'li bazı milletvekillerinin çeşitli vesilelerle İsrail'i ziyaret etmeleri ve Ankara'da yapılan İsrail'in kuruluşu kutlamalarına katılmaları olmuştur. (Meliha ALTUNIŞIK : "Türkiye-İsrail Fırsatlar Sınırlılıklar", Görüş Dergisi(Tusiad) Ekim-Kasım 1998)
Genel Kurmay ikinci başkanı Çevik Bir, "Türkiye ve İsrail bölgenin iki demokratik ülkesidir ve biz bölgeye demokrasilerin nasıl beraber çalışabileceğini göstermeliyiz" diyerek İsrail'e yönelik yakın ilginin altını çizmişti.
Tarih 28 Ağustos 1996. Türk Hava Kuvvetleri`nin elindeki F-4 ve F-16 uçaklarının modernizasyonu ile Türkiye ile İsrail arasında bir anlaşma imzalanmıştır. Türk-İsrail yakınlaşması, 1996-97 yılları arasında iktidarda bulunan ve Başbakanlığını Necmettin Erbakan'ın yaptığı Refahyol-DYP koalisyon hükümeti döneminde İsrail'in politikaların eleştirilmesine rağmen kesintiye uğramadan sürdürülmüştür. Hükümetteki memnuniyetsizliğe rağmen modernizasyon programı ve askeri eğitim anlaşması devam etmiştir. Erbakan muhalefetteyken, "iktidara geldiğimizde İsrail anlaşmasını yırtıp atarız" derken, Başbakan olduğu dönemde ilk müzakereleri Ana-Yol koalisyonu döneminde gerçekleştirilen Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasını çok gizli kalması koşuluyla imzalamıştır. ( Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Türkiye'nin Uluslararası Konumu, Küre Yayınları, İstanbul-2001, s.244 )
Kitabında bir dönem Erbakan hükümetine İsrail ile gizli anlaşmalar yaptığı gerekçesiyle eleştiren, bugünkü Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu, 30 Haziran 2010 tarihinde İsrail Ticaret Bakanı Ben Eliezer ile Brüksel'de gizli bir toplantı yapmış, TBMM'de gizli görüşmeyi ayrıntılandıran Davutoğlu, toplantının gizli olmasını İsrail'lilerin istediğini belirterek, "İsraillilere temel taleplerimizi yüzlerine doğrudan ve net şekilde söylemek için bu görüşmeyi yaptık" demiştir. ( Davutoğlu TBMM'de 'gizli görüşme'yi anlattı. Hürriyet / 12 Temmuz 2010 )
1996 yılında imzalanan askeri eğitim ve işbirliği anlaşmasıyla başlatılan stratejik ilişki, AKP hükümeti döneminde istikrarlı bir şekilde derinleşti. Çoğu askeri ve ekonomik irili ufaklı 60'a yakın anlaşmanın mali tutarı 1 milyar doları aştı. Özellikle AKP döneminde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1-2 Mayıs 2005 tarihleri arasında İsrail'i ziyareti sırasında dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun ile İsrail Başbakanı Ehud Olmert tarafından Kudüs'te imzalanan 'Sinai Ar-ge Alanında İşbirliği Anlaşması' bulunuyor. Bu anlaşmaya göre, Türkiye ve İsrail şu anda; bilişim, lazer ve optik, mekatronik, gıda, tarım ürünleri ve tarımsal genetik, ileri malzeme teknolojileri, yenilenebilir enerji, nanoteknoloji, aero-dinamik ve uzay teknolojileri, biyoteknoloji ve sulama teknolojisi alanlarında işbirliği yapıyor.
14 Ocak 2009 Milli Gazete'nin haberine göre AKP hükümeti, kapatma davasından sonra Mayıs ayından itibaren İsrailli bir firmaya 3,8 milyar dolar ödeme yaptı. 2008 Nisan'ında kapatma davası açılınca Mayıs ayından itibaren GAP'a 4,6 milyar dolar para aktarıldı. Bu paranın sadece yüzde 90'ı bir İsrailli şirkete gitti. Bu şirket, GAP'ın bütün sulama ihalesini kazanmış şirket. Firmanın ismi, Dankner Tavura. Kapatma davasından sonra İsrail lobisini yanına çekmek isteyen iktidar, Tavura'ya hak ediş olarak, 3,8 milyar YTL ödedi. Göksel'e göre, GAP'ta 7 konsorsiyum iş yapıyor. Ve bunların hepsi, İsrail-Türk konsorsiyumu. Anlaşmalar Demirel'in Cumhurbaşkanlığı döneminde 2001'de yapılan ihaleler sonucu ikili anlaşmalarla yapıldı. Bütün finansman İsrail'in, ancak müteahhitliği Türk firmalar yapıyor. Göksel, bu konuda şu çarpıcı değerlendirmeyi yapıyor: "AKP, İslamcı olduğunu iddia ediyor. Ama İslami değerlerle ilgili konularda sadece hamaset yapıyor. (Milli Gazete – 14 Ocak 2009)
2000'li yılların başında iki ülke arasındaki ticaret hacmi bir milyar dolar civarındayken, AKP hükümeti döneminde iki milyar doları aştı. Bu rakama savunma sanayi işbirliği kapsamında yapılan askeri harcamalar dahil değildi. Türkiye İsrail'e milyarlarca dolarlık tank ve savaş uçağı modernizasyonu işi yaptırdı. Pilotsuz savaş uçakları, Avram füzeleri, gece uçuş sistemleri satın alındı. Ankara'daki Devlet İstatistik Kurumu rakamlarına göre, İsrail Türkiye'nin 17'nci en büyük ihraç pazarı. İsrail'in geçen yıl 1,04 milyar dolarlık mal sattığı Türkiye ise, bu ülkenin 8'inci büyük ihraç pazarı.
Şu anki gündemde İsrail devlet istatistik kurumundan yapılan açıklamaya göre, İsrail'in Türkiye'ye ihracatı yüzde 32 artarak 811.8 milyon dolara yükseldi. Aynı dönemde Türkiye'nin İsrail'e ihracatı ise yüzde 30 artışla, 1.04 milyar dolara çıktı. Ancak son bir yıl içinde yaşanan bu olaylara karşın, en azından ilk yedi ayda ekonomik ilişkilerin bu ortamdan zarar görmediği anlaşılıyor. ( BBC Türkçe Çeviri- Hürriyet / 20 Ağustos 2010 )
Şimdi siz böyle bir organizasyonun içerisinde İsrail'e tavır almaktanmı bahsediyorsunuz. 60 yıllık süreci gözlemlediğimizde İsrail'e karşı çıkan hükümetler bile İsraille ilişkileri dahada derinleştirmişlerdir. Bu anlamda AKP'nin İsrail karşıtı söylevleri de samimi değildir. Bu çıkışlar Hükümetin iç dengeleri muhafaza etme amaçlı politikalarıdır.
Türkiyenin en ateşli İslamcıları ve Anti siyonistlerinin iktidarında İsraille ilşkiler zirve yapmıştır. Aslında onların İsrail karşıtlığı saftirik İslamcı seçmenin oyunu almak için yapılan bir manevradır.Unutmayın!
Bugün Türkiyede Kürdo-Sabetayist Babanlar ve Bedirhanların nesilleri, Selaniklileri Sabetayistleri tasfiye etmektedir. Bugünkü sistemin içindeki bu savaş İçimizdeki İsrail'in savaşından başka birşey değildir.
Kaynakça:
1)(İsrail'in Gizli Savaşları : İsrail Gizli Servisleri'nin Tarihi), Grove Press, Newyork-1992, p. 81-187 )
2) (Ali Birinci, Tuba Çavdar, Halim Sabit Şibay", TDV İslam Ansiklopedisi, C. 15, İstanbul-2004, s.336.)
3)(Soner Yalçın, Efendi - Beyaz Türklerin Büyük Sırrı, Doğan Kitapçılık, İstanbul, 2007, s.368)