Birkaç yıl boyunca sürekli alışveriş yaptığınız bir bakkal ya da marketten ürünlerini beğenmediğiniz, fiyatlarını pahalı bulduğunuz, sizi kazıkladığını düşündüğünüz için veya herhangi başka bir sebeple alışveriş yapmayı bıraktığınız için bir gün sokakta o bakkalın, marketin sahibi tarafından vurularak öldürüldüğünüzü düşünün.
Bir zamanlar en yakın dostunuz olan bir kişiyle herhangi bir sebepten dolayı aranızın bozulduğunu ve arkadaşlığınızın bittiğini; daha sonra başka bir arkadaş edindiğinizi, onunla kahveye, maça, balık tutmaya gittiğinizi öğrenen eski arkadaşınızın bir gün evinize gelip "madem ki benimle arkadaşlığını bitirdin, başkasıyla da arkadaş olmayacaksın" diyerek sizi defalarca bıçakladığını düşünün.
Arkadaşlarınızla eğlenceden ya da gece vardiyasında çalıştığınız işinizden dönerken önünüze çıkan biri(leri) tarafından hem gasp edilip hem de dövüldüğünüzü ve bu olayı duyan polis dahil herkesin "O saatte orada ne işin vardı? Sen de öyle parası olan biri gibi giyinmeseydin" dediğini düşünün.
Yaşadığınız veya doğduğunuz şehrin insanlarının bir şirkette yönetici olamayacağının hatta çalışmaması ve okula gitmemesi gerektiğinin söylendiğini, sebep olarak ise "yüzyıllardır böyle olageldiğinin" öne sürüldüğünü düşünün.
Ne kadar rahatsız edici değil mi? Üstelik de çok saçma. Bu saçma ve rahatsız edici örnekler çoğaltılabilir ve kadınların hayatta yaşadıkları sorunlara uyarlanabilir. Son cümle garip geldi değil mi? Çünkü aslında bu bahsedilenler kadınların hayatta yaşadıkları gerçek sorunların farklı durumlara uyarlanmış halleri…
Aslında insanlara, daha doğrusu erkeklere kadınların önemini sorsak, eminim ki çok güzel sözler söylenecektir. "Kadınlar çiçektir", "Kadınlar anamız, bacımız, yârimizdir", "Kadınlar bize Allah'ın emanetidir", "Cennet anaların ayakları altındadır." Kadınların tek özelliği ve tek önemi bunlar mıdır?
Kadınlar erkekler için niçin önemlidir? Anne, kız kardeş, sevgili, eş oldukları için mi? Eğer öyle ise annesini hiç görüp tanımamış, kız kardeşi, teyze veya halası ve de sevgilisi olmayan bir erkek için kadının bir önemi olmaması gerekmez mi? Bize Allah'ın emaneti olmasalardı ya da cennet annelerin ayaklarının altında olmasaydı ne olacaktı? Mesela herhangi bir dine inanmayan birisi için bunlar da önemsizdir. O halde o kişi için kadın da mı önemsizdir? Peki bir kadın için kadınlar neden önemlidir? Kendisi kadın olduğu için mi yoksa bununla bağlantılı olarak birisinin annesi, kardeşi, sevgilisi, eşi, kızı olduğu için mi? Çeşitli din referanslı sözlerle övüldüğü için mi?
Aslında erkekler için de kadınlar için de verilmesi gereken doğru cevap "insan olduğu için" olmalı. Çünkü biyolojik, fizyolojik ve psikolojik farklılıklarımız olsa da hepsinden önce "insan" olmamız sebebiyle aynı türün mensuplarıyız.
İnsanız ve aynı türe mensubuz ama doğuştan gelen farklılıklarımız binlerce yıl içerisinde bizim toplumsal yaşamlarımızdaki rolleri de farklılaştırdı. Fiziksel farklılıklar beslenmek ve hayatta kalmak amacıyla güçlü av hayvanlarının yakalanması veya yüz yüze savaşılması gereken dönemlerde çok önemliydi ancak dünya o zamanlardan beri çok değişti ve gelişti. Her geçen gün de artan bir hızla değişmeye devam ediyor. Bütün bu değişimler hayatlarımızı bireysel olarak olduğu gibi toplumsal anlamda da dönüştürüyor. Değişenlerden birisi de toplumsal cinsiyet rolleri.
Her değişim ve dönüşümde olduğu gibi elbette bu değişim ve dönüşümü yakalayamayan, anlayamayan, anladığı halde karşı duran, itiraz edenler var. Üstelik bunlar her toplumda, her kesimde, her statüde karşımıza çıkabiliyorlar. Mesela bir akademisyen, bir siyasetçi, bir sanatçı bile bu değişime ayak uyduramamış olabiliyor ve kadının siyasette olmaması gerektiğini, birçok alanda artık çok da önemli olmayan fiziksel farklılıkları gündeme getirebiliyor, sevdiği kadına şiddet uygulayabiliyor, kadınları aşağılayabiliyor, susturmaya, baskılamaya çalışabiliyor. Üstelik bunu yapanlar sadece erkekler de olmuyor. Kendisi de bir kadın olduğu hâlde saydığım davranış ve tavırları gösterenlere veya o şekilde davranan erkekleri haklı görenlere rastlayabiliyoruz.
Kadınlar günümüzde yaşadığımız dönüşüme rağmen ülkemizde hâlâ çok fazla sorun yaşamaya devam ediyorlar. Bu sorunların başında da şiddet geliyor. Kadınlar şiddet görmeye devam ediyor, daha doğru bir ifadeyle kadınlara şiddet uygulanmaya devam ediliyor. Hem de en baştaki örneklerde okuduğunuz bahanelerle. Kendisini aldatan eşi veya sevgilisinden ayrıldığı için, ayrıldıktan sonra başkasıyla görüştüğü için, gece sokakta yürüdüğü için, kıyafeti uygunsuz(!) olduğu için, "kadın olduğu" için…
Burada hemen belirtmem gerekiyor ki şiddet denildiğinde akla fiziksel anlamda zarar vermek gelse de şiddet kavramı bundan çok daha geniş bir anlam ifade ediyor. Yani bir kadını elle veya bir eşya ile dövmek, itip kakmak, kesici-delici aletle veya ateşli silahla yaralamak ve öldürmek elbette şiddet olarak görülüp biliniyor ancak bir de şiddet gibi görülmeyen şiddet var ki bunu da gözden kaçırmamak lazım.
Bir kadına karşı rızası olmadan cinsel eylemde bulunmak cinsel saldırı ya da cinsel şiddettir ve bilinenin aksine bu durum evli olduğunuz kişiye karşı yapıldığında da şiddet kapsamındadır. Yani bir kadın ilişkiye girmek istemediği halde, çocuk yapmak istemediği halde mecbur bırakılıyor, istemediği bir ilişki türüne zorlanıyorsa bunun adı cinsel şiddettir.
Farkına varması daha zor olan şiddet türlerinden biri psikolojik, diğeri ekonomik şiddettir. Kadının sürekli aşağılanması, yaptığı yemeğin beğenilmemesinden tutun güzel olmadığının söylenmesine kadar hor gören, diğer kadınlarla karşılaştıran davranış ve sözler kadının kendisine güveninin kaybolmasına sebep olacak psikolojik şiddet unsurlarıdır. Kadının geliri yoksa, "bu eve ekmeği ben getiriyorum, ben ne dersem o olacak" tarzındaki tavırlar, evin ve kendisinin ihtiyaçlarını karşılaması için para vermeyip kadını sindirme, kadının çalışmasına engel olma veya çalışıyorsa kazancını elinden alma, ailesinden miras kalan para ve malı sahiplenme gibi davranışlar da ekonomik şiddet örnekleridir.
Kadının anne-babası tarafından eğitim almasının engellenmesi, erken yaşta ve/veya istemediği kişiyle evlendirilmesi, öğretmeni veya üniversitedeki akademisyen tarafından tacize uğraması, işe alınma ve işte yükselmede kadın için sorunlar yaşaması gibi durumlar evlenmeden önce ailesinin evinde, okulda, işte yaşadığı ve fiziksel olmasa bile psikolojik, ekonomik, cinsel şiddet örnekleridir.
Peki ne yapmalıyız? Mesela kadınlar bu konuda ne yapmalı? Kadınların egemen olduğu bir dünya mı kurmalı? Erkekleri mi aşağılamalı? Yukarıda saydığımız ve sayamadığımız birçok ciddi sorundan bahsetmeyip her ne kadar yanlış bir kullanım olsa da alışkanlıktan kaynaklanan "bayan" kelimesi kullanımına mı odaklanmalı? Yoksa dili de kapsayan ama zihniyeti önceleyen bir hassasiyet mi geliştirmeli? Dünyayı erkeklere düşman olarak değil, toplumsal cinsiyet eşitliğine inanan erkeklerle el ele vererek mi dönüştürmeye çalışmalı?
Erkekler ne yapmalı bu sorunla ilgili? Yukarıda saydığımız kadın övücü sözleri mi tekrarlamalı? "Kadın benim hayatımda bulunan anne, bacı, sevgili, eş, kız olmadıktan sonra özgür, bunlardan biriyse özgür değildir" mi demeli? Kadın haklarını savunan bir erkeğe kılıbık, kadın yalakası vs." gibi sıfatlar mı yakıştırmalı? Yoksa önce kendi zihniyeti, dili ve davranışlarını sorgulamaktan başlayarak, çevresindeki kadın algısını değiştirmeye mi çalışmalı? Kadınları sıfatlarından ayrı olarak önce birer insan olarak görüp erkeğin sahip olduğu bütün haklara sahip olduğunu mu kabullenmeli?
Günümüzde kadın, erkeğin öğrendiği her şeyi öğrenebiliyor, erkeğin yaptığı her sporu yapabiliyor, sadece evi yönetmekle kalmayıp şirket, parti ve ülke yönetebiliyor, bilim ve teknoloji üretebiliyor, erkek işi denilen birçok işte çalışabiliyor. Demek ki kadın ve erkek arasındaki fizyolojik farklılıklara rağmen kadın, erkeğin olduğu alanlarda da olabiliyor. Üstelik belki bir istisna sayılabilecek ağır fiziksel güç gerektiren mesleklerde bile teknoloji kullanımının artmasıyla, kadınların o işleri de yapması mümkün hâle geliyor.
Kadın olalım erkek olalım, fark etmeksizin bize düşen kadının toplumdaki yerinin erkekle aynı seviyede olduğunu bilmek, kabul etmek ve bunu hayatımızın her alanına yansıtmak olmalıdır. Kadına karşı şiddet veya ayrımcılığın önlenmesinde elbette kanunlar, cezalar bazen teşvik eden bazen de caydıran önlemler olarak düşünülmelidir ancak "sadece" pozitif ayrımcılık hedefleyen yasalarla veya "sadece" kadına şiddetin cezalandırılmasıyla bu sorunu çözmenin mümkün olmadığını anlamamız gerekiyor.
Ailelerden başlayarak, toplumun her kesiminin kadın-erkek eşitliği, kadının toplumdaki yeri gibi konularda mutlaka ve mutlaka eğitilmeli, kadına karşı herhangi bir şiddet türünü uygulayan ve/veya bu şiddeti olumlayan, destekleyen bireylerin cezalandırılmasının yanı sıra sosyolog, psikolog, sosyal hizmet uzmanları tarafından da rehabilitasyona tabi tutulmalıdır.
Son olarak belirtmek gerekir ki kadına karşı şiddet aslında toplumdaki genel şiddet eğiliminin de bir göstergesi, bir parçasıdır ve şiddet davranışları ile topyekün mücadele etmek, kadına karşı şiddetin de azalmasına katkıda bulunacaktır.