Küçükken bir çift kırmızı ayakkabım vardı. Daha yeniydi diye evin içinde giyip, atlayıp, zıplardım. Hevesimi alamadan parçalandı. Hiç unutamadım.
Bir gün ilkokulda öğretmenimiz sağlıklı beslenmek üzerine konuşuyordu. Cips, kola vb. ürünlerden bahsedip, tüketmememizi öğütlüyordu. Beni tahtaya kaldırdı. Senin yanakların kırmızı nasıl besleniyorsun anlat bakalım demişti. Domates, peynir, zeytin vs. çocuk aklımla sıralamıştım hepsini. Nasıl da mutlu olmuştum kırmızı yanaklı, örnek öğrenci gösterilmekten. Öyle ya sağlıklı yanak, sağlıklı kalp kırmızı olmalıydı!
Çocukluğuma döndüm çıkamadım ama psikolojik sorunlarım yok hani. Mesela; hanginiz inkar edebilir ki kırmızı kurdeleyi göğsünüze takmak uğruna nasıl da okumayı söktüğünüzü? Kurşun kalemin yanında, kırmızı kalemin hep bir ayrıcalığı oldu yalan mı? En süslü yazıları kırmızı ile yazmadınız mı?
Eskiye dair hatırlanacak en kötü kırmızı, fotoğraflardaki gözlerimiz olsa gerek. Olsun o da gülümsetiyordu. :)
Sevdalılara kırmızı kurdele ile söz keser, bohçaları kırmızı ile bağlarız biz. Gelin kızların ellerine kına yakar, başını ille de kırmızı ile örteriz. Kapıdan çıkmadan da beline bağlarız kırmızı kurdeleyi. Bir düğüne, bir doğuma altın takarken kırmızı kurdele iliştiririz iğnesine.
Koçların tüylerini kırmızıya boyarız Allah'a kurban ederken. Yiğitlerimizin saçına sürdük kınayı, vatana kurban verirken.
Çok da ince ruhluyuzdur hani. Bir tane de olsa, yarine kırmızı gül vermemişimiz yoktur.
Tan yeri ağarmadan, al'acakaranlığı romantik buluruz. Gün batımının kızılını izleriz el ele.
Kırmızı meyveleri bile daha çok severiz sanki. Çilek mevsimi gelsin diye gün sayar, kirazdan kulağımıza küpe yaparız. Narın tanelerinden sebep, bereketli olduğuna inanırız. Yahu, daha karpuz keseceğdik diye bir deyim geliştirdik.
Tavşan kanı çay olmazsa olmazımızdır.
Mavi değil, kırmızı huy bende. Sırt çantam eskiyince ille de kırmızı olmalı diye karış karış dolaştım her mağazayı. 80,00 TL'ye zar zor cepli ve kırmızı bir çanta buldum. (Kiminin çerez parası, kiminin üç dört günlük yevmiyesi) Olsun be ya! Ne derler "Abe kırmızı olsun üç kuruş fazla olsun!"
Mazhar abi şapkasız çıkmaz ama ben yağmurlu havada kırmızı şemsiyemsiz çıkmam abi!
Yıkayınca, bir cinayete kurban gitmişim gibi kızıla boyuyor ortalığı ama yine de vazgeçemiyorum saçlarımın kırmızısından.
Bir kadına en çok da kırmızı ruj yakışır. Çirkin kadın yoktur, kırmızı ruj sürmeyen kadın vardır.
Bana da yakışır ama kabul etmeliyim ki en çok da biber gazı karşısında direnen kadına yakışmıştı kırmızı elbise.
Bunları saçmalarken bir yandan da rahmetli Neşet babadan Al yanak türküsü çalıyor. Kaşıkları alıp oynayasım geldi.
Şimdilik buraya kadar diyelim.
..............
..............
Kısaca;
Kırmızı özlemdir,
Kırmızı sıhhattir,
Kırmızı sevdadır,
Kırmızı adet, gelenek, görenektir,
Kırmızı romantizmdir,
Kırmızı değerdir,
Kırmızı güzel olandır,
Kırmızı asalettir,
Kırmızı en özel günlerin, en özel anların ifadesidir,
Kırmızı tutkudur,
Kırmızı gururdur.
Kırmızı, hayatımızın olağan akışı içinde küçük küçük şeylerde dahi gizli bir güçtür.
Bu topraklarda kırmızı gücünü; her bir karışına akmış şehit kanından ve al bayraktan alır. Al bayrak ise yine hayattan ....
Son olarak; KIRMIZI KUTSALDIR!