Bugüne kadar severek yaptığım, çalıştığım okullları yuvam, öğrencilerimi evlat bilip mutlu olduğum öğretmenlik mesleği , hemşirelik, ebelik ve öğretmenlik üçlüsü içinden gönüllü seçimdi.
Çünkü benim bulunduğum kasabada (Ardahan) lise yoktu erkek çocuklarına vilayette (Kars) ev tutulur bu şekilde yüksek öğrenime geçişleri sağlanırken, kız çocukları için bu seçenek kapalıydı.
Kızların önünde üç seçenek vardı. Ya yatılı hemşire, ebe, öğretmen okulu sınavlarını kazanıp meslek edinecekler. Ya da evde oturup çeyiz hazırlayıp evleneceği taliplerini bekleyeceklerdi. Ben birinci guruptaki şanslılardandım. Her üç okulunda sınavlarına girmiş kazanmış ama öğretmenliği seçmiştim.
Bu seçimimi erken kaybettiğim babama borçluyum. Okul hayatıma başladığım günden itibaren "Kızım okuyacak öğretmen olacak" der dururdu. Sınavları kazandığımı göremedi ama ben onun isteğini tercih ettim.
Mesleğimi severek yaptım. Ben öğretmenliği, çalışırken öğrencilerimden öğrenmeye başladım.
Her geçen yıl anladım ki öğretmenlik çalışarak öğreniliyor.
Ve öğrenmenin sonu yok.
Kırk altı yıl çalıştım ama halada öğrendim diyemiyorum.
Başladığım günden, ayrıldığım güne kadar.
Çalıştığım yıllardan değil öğrencilerimden öğrendiğim çok şey var.