"Kur'an'da müminlere önerilen orucun da cahiliye döneminde tutulduğunu görüyoruz. Kureyş kabilesinin çeşit vesilelerle oruç tuttuğu. Aşure günü yememek, içmemek ve kadınlarla cinsel ilişkiden, çirkin söz ve kelam etmekten uzak durmak suretiyle oruç tuttukları. Cerir b. Abdillah el-Beceli'nin Halit b. Erta el-Kelbi ile münaferetinde kendilerinin bir ay oruç tutmuş olmalarıyla övündüklert, Nabiğa el-Ca'di'nin ve aynı şekilde Hz. Peygamber ve cahiliye Araplarının/Kureyş'in Aşure günü oruç tuttukları ifade edilir."
Şimdi ben bu alıntıyla, bizdeki "Oruç olgusunun" bir Arap geleneği olduğunu söylediğimde İslam'a saldırmış ya da eleştirmiş mi oluyorum. ? Hayır... Bu bir gerçek ve tüm ilahiyatçılar da bilir bunu Onlar bu konuyu Orucun uygulanması ile ilgili ayetleri de "nas-vakıa", "vahiy-coğrafya" ilişkisi üzerine yazdıklarıyla açıklayabilir.
Dahada detaya girersek "Kur'an verilerinin, kendi çağıyla ve İslam öncesi inanç. ibadet ve kültürle ilişkisinin onaylandığının bir ifadesi" olarak yine bir akıl yürütme ile açıklanabilir. Bu kısım, ilahiyatçıların işi ve son derece değerli ilahiyatçılarımız var.
Bu kısım ile tartışmıyorum ve hatta ilahiyatçıların bu konudaki açıklamalarını "gerçekleri reddetmeden bir akıl yürütme süreci ile açıklamalarını takdire şayan" bulurum... Her alanda akıl yürütme tartışma şart. Tartışılmayan yerde, Taliban olur, El Kaide olur, IŞİD olur.
Yalnız yaşadığımız bir kültürel erozyon var. Oruç çocukluğumun orucu değil. O kültürel dayanışma, bu vatandaki bir inancın "birliktelik hali"ni oluşturma olgusu tam bir erozyona uğradı.
Önce toplu iftarlar ile başladı bu erozyon: Falan şirketler falan politik yapılarla birlikte şatafatlı sofralar kurularak bir güç gösterisi haline geldi. Sonra bu toplu iftarlar, vatanları için can feda edenlerin istismar edilecekleri alanlar haline dönüştü.
Burada da durmadı Bu toplu iftarlar "falan siyasi yapıyı, filan felsefi bakış açısını ya da toplumsal hareketi isim vererek kınayacak arenalar haline geldi. Yani İZM ler arenasında dans eden sirk maymunları ne yazık ki alkışlandı. Bu erozyon toplumun "çocukluğumun ahlakını" bozdu. Güçlü olanın güç gösterisi alkışlandı, mazlum olan ezilen ise yuhalandı.
Müslüman kesimden bir kaç cılız ses haricinde kimse bu ahlaksızlığı, erdemsizliği kınamadı eleştirmedi hepsi korktu sindi.
İşte kınadığım Kureyş ya da Arap geleneği değil, Arap geleneğinin İZM haline gelmesi aşaması ve bu İZM in eleştirilmez kutsallık haline gelmesi. İZM yürütücüsü lidere Elçi konumunda kutsallık atfedilmesi.
Hepsi biliyordu, benim yaşadığım çocukluk oruçlarının soyluluğunu, o güler yüzlü Ramazanların erdemini hepsi biliyordu. Ancak mantık şuydu Müslümanlarda: "ahlaksızsa ahlaksız yeter ki benden yana, ben destekleyeyim o da beni arpalasın" . Ailecek yada komşularla içilen bir tas tarhana çorbasının erdemi yerine, Ahlaksızlığı tercih edenlerin zerre kadar bir "öte dünya hesap korkusu" olduğunu düşünmüyorum.
Yani bunların dili, görüntüsü Allahlı, yürekleri beyinleri Allahsız. Ne yazıktır ki yürekleri Allahlı olanlar, yürekleri Allahsız olanları eleştirmiyor kınamıyor da özü sözü ile Allahsız olup evrensel insanlık değerlerini savunanları eleştirmeye kalkıyor. 21 yüzyılın İslam aleminin sorunu din bilgisi kıtlığı, ibadet vs değil. Bilmedikleri hiç bir şey yok, İslam aleminin ahlaksızlık sorunu var.
Anlatabildim mi?