İsterdim ki bütün yurtta, bütün okullarda İlkokul yıllarımın coşkulu 23 Nisanları yaşansın, salgın bile engel olamasın.
...
O zamanlar, görevlerimiz aylar önceden belirlenirdi. Evimizde o heyecan haftalarca yaşanırdı. Annem babam nasıl ki her dini bayramda yeni kıyafetler alır, diktirirse; 23 Nisan'da da öğretmenimizin verdiği göreve göre kostüm diktirirdi.
Kocaman bir maket uçağın içinde yanımda bir pilotla tören yerinden geçerken, herkes bana bakıyor sanırdım. "Dik durun" derdi öğretmenimiz. "Türk Çocuğu dik durur."
Mavi ketenden diktirilen hostes kostümüm ve babamın kendi elleriyle yaptığı şapkam bugün gibi aklımda...Bir de kırmızı beyaz organza elbisem...
Köylerde, Ankara'nın gecekondu semtlerindeki okullarda da çalışırken aylar önceden başlardı hazırlıklarımız. Sümerbank basmalarından velilerimizle birlikte diktiğimiz kostümler, halk dansları için bize destek olan gönüllü arkadaşlar, askeri birliklerden sağladığımız müzisyen askerler...Hepsi ayrı bir heyecan ve çabaydı. Milli Mücadele Yıllarını yaşatma heyecanı ve çabası...
Çok da eğlenirdik bu hazırlıklar sırasında. Okullarımız düğün evi olurdu.
O günlerin heyecanını yaşarken çok güzel anılar biriktirdik.
Neyi kutladıklarının bilincindeydi çocuklarımız .Kutladıkları bayramın neden çocuklara armağan edildiğinin sorumluluğunu yüreklerinde hissederlerdi. Sadece "Çocuk Bayramı" değil, "Milli Egemenlik Bayramı" olduğunun farkındalardı.
Şimdi de istiyorum ki milli egemenliğin içini boşaltanlara inat, atalarının verdiği milli mücadele yıllarını öğrensinler. Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin nasıl atıldığını bilsinler.
Bir tarihte bir arkadaşımla "Cepheden Mektuplar" yazmıştık günümüze gönderilmiş gibi. Öğrencilerimize o yılların nasıl yaşandığını biraz somutlaştırabilmek adına... Sonra da kendi yazdığımız mektupları okurken önce kendimiz ağlamıştık.
Hücrelerinde hissetsinler o yılların acılarını. Üzülsün, ağlasınlar. En insani duygularını yaşasınlar. Bazı yaş grupları için zaman ve mekan algısı henüz gelişmemiş olabilir. Masal gibi dinlesinler biraz da. Zamanı gelince taşlar yerine oturur.
Çocukluk ve öğrencilik yılları dışındaki tüm yaşamını cephelerde geçiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kendilerine emanet ettiği cumhuriyete sahip çıkma bilinciyle büyüsünler. Zaman dediğin nedir ki, bir varmış, bir yokmuş! Doğruluk pazarında yalanın da satıldığı şu fani dünyadan göçüp giderken, gözlerimiz açık gitmeyelim.