Bir arkadaşım Instagram hikayesinde Oğuzhan Uğur'un programından kısa bir bölüm paylaşmış. Programla ilgili herhangi olumsuz bir durum söz konusu olmadığı için isim verdim.
Çok genç bir arkadaşımız diyor ki:
"Ben 19 yaşındayım gezip tozmam gereken bir yaşta burada siyaset konuşmak ağrıma gidiyor." Cümle tam olarak bu olmayabilir, ama bu minvalde... Ve alkışlanıyor.
Konuşmanın devamı nasıl geldi, bunu bilmiyorum. Kısmen hak vermiyor da değilim, ama umarım devamı bunu desteklememiştir. Çünkü 18 yaşında oy kullanılan bir ülkede 19 yaşında siyaset konuşmalı ki oyunu kime verdiğinin farkında olsun.
O kardeşimize ve onun gibi düşünenler varsa, hayat tecrübesi onlardan çok daha fazla bir eğitimci olarak onlara birkaç şey söylemeyi görev addediyorum.
Öncelikle;
"Ey Türk Gençliği,
Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir." diye başlayan "Gençliğe Hitabe"deki gençlik sizsiniz. Sizin yaşınızda başlıyor o muhafaza ve müdafaa eylemi. Ondan önce çocuksunuz çünkü.
O yaştaki tek amacınız sadece gezip tozmak olursa; okumadan, araştırmadan, analiz sentez yapmadan nasıl muhafaza ve müdafaa edeceksiniz? Buradaki okumadan
kastım okuduğunuz okulun dersleri değil. Yaşam deneyimi kazanmanızı sağlayacak kültürel okumadan bahsediyorum. Sadece basılı yayınları da kast etmiyorum. Hayatı, evreni okumaktan bahsediyorum. İslam'ın ilk emrindeki "oku" bunu anlatır zaten değil mi?
Sonra; 19 yaşında gezip tozmalısınız tabi ki ama tek işiniz bu olmamalı. Hayata hazırlanmaya ne zaman başlayacaksınız ne zaman sorumluluk alacaksınız?
Maalesef ki kişi başına düşen yıllık geliri bilmem kaç dolar olan bir ülkede doğmadınız siz. Eğer baba parası yiyen bir avuç ailenin çocuklarından biri değilseniz, siz zaten 1-0 yenik başladınız hayata. Ne yazık ki mücadele etmek zorundasınız. Öncelikle kendi geleceğiniz için... Öyle dolçe-vita yok size.
19 Yaşında Oğuzhan Uğur'un programına gidiyorsanız o kültürel birikime de sahip olacaksınız. Oğuzhan Uğur da dünden bugüne Oğuzhan Uğur olmamış. Google'dan bakın, neler neler yapmış, biz adını duymadan önce. O da şu anda genç bir insan.
Benim kuşağım öğretmen okulu mezunları mahkeme kararıyla büyütülmüş yaşlarımızla doğuda, batıda, kuzeyde güneyde...Köy okullarında kendimizden 3-4 yaş küçük çocuklara öğretmenlik yapan çocuk öğretmenlerdik. Okulumuzun boyasını badanasını yapan, sobasını yakan, köylüye rol model çocuklar olarak öğrencilerimizle büyüyen bir nesildik biz.
Üniversitelerin yaz okullarında lisanslarımızı evli ve çoluk çocuk sahibiyken tamamladık.
Biraz gerilere gidelim. Çanakkale'ye giden 15'lilere, hepsi şehit olduğu için mezun veremeyen okullara ne dersiniz?
Daha daha gerilere gidelim; Fatih İstanbul'u fethettiğinde 21 yaşındaydı.
Ve Mustafa Kemal Atatürk… Öğrencilik yılları dışındaki bütün yaşamını cephelerde ve Türk Cumhuriyetini çağdaş uygarlıklar seviyesine çıkarmanın mücadelelerini vererek geçirdi.
Sizler de Mustafa Kemal'in "Küçükhanımları ve Küçükbeylerisiniz."
Bir sözünde sizlere seslenirken şöyle der:
"Küçük Hanımlar, küçük Beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız."
Ve Gençliğe Hitabe'nin sonunda:
"Ey Türk İstikbalinin Evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur." Der Mustafa kemal Atatürk
19 yaş tam da hayata bir uçtan başlama zamanıdır. Gezme tozma da aralarda
çeşni olsun.