SARI İSTASYONLARDA AYRILIKLAR.. HÜZÜNLER... YALNIZLIKLAR...
#Banliyö ; dilimize Fransızca'dan geçmiş bir terim anlamı,bir kentin çevresinde bulunan ve kentle sıkı bağlantıları olan yerleşim birimi demek.
Türkçede yörekent, güncel deyimiyle varoş bölgeleri diye de adlandırılıyor.
Banliyöler bir ölçüde kentin işgücünü sağlayan insan yığınlarının yaşadığı yerler. Banliyöleri kente bağlayan en önemli ulaşım yolu 19.Yüzyıl itibarıyla trenlerdi ve bu trenlerede adını veren Banliyöler...
Ben bir banliyö semtinde #Küçükçekmece'de doğdum, büyüdüm. Bizim banliyö trenimiz Halkalı'dan başlayıp Sirkeci'ye kadar uzanıyordu benim çocukluğumda, babamın çocukluğunda ise tren Florya'ya kadar gelirmiş.
Banliyö treni bizim dünyaya açılan kapımızdı.
Halkalı ıssız yabancıydı bize sonbahar alacasıydı, kanarya göçmen mahallesiydi belki sıcaklığına sebepte buydu.
Soğuksu hep soğuktu, belki kelime ve hayat dağarcığımızın yetersizliğinden ismiyle müsemmaydı hafızamızda, gerçi 87 kışı sert geçiyordu altı delik ayakkabılarımız kar suyunu çekiyordu..
Küçükçekmece özlemlerimizin sevgimizin köklerimizin olduğu semt, kışın sabah işe giden işçilerin ağızlarından çıkan buğu bile ısıtıyordu semtimizi.
Menekşe trene kaçak binip geldiğimiz ilk yüzdüğümüz sahil... Atatürk'e köşkündeki yalnızlığından başlamıştı hayranlığımız.
Florya istasyonunda zenginliği tanıdık güzel kadınların parfüm kokusuylada burda tanıştık.
Yeşilköyde sosyeteyi, asaleti, nezaketi insanların trene binerkenki hallerinde gördük.
Bakırköy hep cıvıl cıvıldı, ticareti tanıdık işportada bayram çikolatası satarak,hep kalabalıktı istasyonu, ilk limonata ile sosisliyi burda yedik... Veliefendide beşte kalan bahis kuponları değildi, hayatta hiç altıyı bulamamıştı banliyönun çocuğu..
Sonra hep sırayla banliyö semtleri, işçileri kentlere taşıyordu tıklım tıklım trenlerle...
Samatya bazısına küçük Paris,bazısına ise soğuk hastane odasında inleyen yavrusunun sesiydi.
"On tane yara bantı bir liraaa bu yara bantını heryerde bulamazsınız bulsanızda bu paraya alamazsınız,akacak kan damarda durmaz dursada bir işe yaramaz" seyyar satıcılar; iğne iplik,çam sakızı... Yeşilköy'lü teyzeden işportacıya azar "yeter kuzum başımız şişti".
Bilet kontrol memuru Tilki Selim girdimi vagona şeytan gibi,yakalarsa biletsiz,halkalıda tuvaletleri yıkatıyor... tuvaletlerde hep kirliydi..
Yolculuk sarsıntılı ama hızlı uzar gider Sirkeci garına kadar, Sirkeci adeta Türkiye binbirçeşit renk,insan,ses ve Eminönü'nden gelen balık kokuları..
Banliyölerde insanlar sabah erken kalkar işçidir geneli, koşarak giderler 7.15 trenine, patronun asık suratını çekmeyelim diye..
Zeytinburnu'nda acı bir ses, bir anne trenin altına atlar!! Nedeni bilinmez ardında yavruları çığlık çığlığa...
Banliyö treninin sesi acıdır, yüksektir; hayata karşı tüm çığlıklarımızı bastırır.. ve bu ses tüm bir hayat kulaklarımızda beynimizde çınlar durur.