Geçen gün paylaştığım bir gazete haberiydi: Bankaların 11 aylık net kârı bir önceki döneme göre %46'lık bir artış göstererek 35 milyar TL olmuştu. (Banka dediğiniz, neticesinde yasal tefeci demektir). 2016'da kredi kartı harcaması 109 milyar, çekilen toplam kredi 1 trilyon 800 milyar TL.
Bu haberi son yılların vergi rekortmenleriyle harmanlamak gerekir. Son yılların kurumsal vergi rekortmeni ilk 10'nun 8'i bankalar. Bu işin uzmanı havalarında değilim ama yedi cihana malûm olun şudur ki, ithalat/ihracat rakamları sürekli ithalat lehine fark yaratıyor. Sanayi yatırımları her yıl biraz daha düşüyor. Sanayi yatırımları sürekli düşer, vatandaş sürekli borçlanırken, iktidarın iddiası odur ki gelişmişlikte en manyak ülkeler arasına giriyoruz.
Oysa;
1. Bu sadece kredi çeken veya kredi kartı kullanan vatandaşla açıklanamaz. Sanayi yatırımları küçülür, bankaların kârı artarsa, bu, aynı zamanda sanayinin sermaye yapısının borçlanmaya dayalı olduğunu gösterir. Borçlanmaya dayalı üretim sürecini yürütemediğini gören sanayici ise gözünü perakendeye diker. (Adım başı AVM ve süpermarket gören ve bunu üretimin, komşusu esnafın iflası değil gelişmişlik zanneden vatandaşlar da var).
2. Tarımın beşiği ülkemizde şeker pancarı kotası her yıl biraz daha düşürülürken, ithal mısır nişastasından üretilen kimyasal şekerin kotası yükseltilmektedir… Fındık üretimi devletin aymazlığı neticesinde canhıraş haldedir. Dünya fındık üretiminin %85'ini karşılayan Türkiye, bunu katma değere dönüştüremediği için ithal fındıklı Nutella tüketmektedir (ayıbın daniskası)… Çukurova deyince akla ilk gelenlerden pamuk artık Yunanistan'dan ithal edilmektedir. (Belki imamlar tıkamadan önce pamuklara gusül abdesti aldırmalıdır. Ne de olsa gâvur malı). Zeytin ve zeytinyağı derseniz, millî bir politika olmaktan çıkmış, ailelerin bireysel zevkine dönüşmüştür…
3. Tarım ölüyorken hayvancılık nasıl nefes alsın? Uruguay ve Şili'den hayvan ve kesilmiş et, Gürcistan'dan saman ithal ediyoruz. Ricardo'nun "Mukayeseli Üstünlük" teorisini kıçından anlayanlar sürüsüne gel de anlat…
4. Birçok ürüne kota uygulanmaktadır. Şeker pancarı ve çay bunların başında gelmektedir. Tarım ve hayvancılığı teşvik edip köylüyü toprağına bağlayacağına onları büyükşehirlere amelelik yapmaya iten politikalar "elhamdülillah, buna da şükür" diyerek kabulleniliyor ki sonumuzu asıl bu getirecek.
5. Tarımın beşiği ülkemiz resmî beyanla dünyanın en büyük 7'nci tarım ülkesi (aslında 11'inci). Biz tarımı tu-kaka görürken özellikle tahıl ve sebze üretiminde dünyanın 4 büyüğü ABD, Çin, Hindistan, Rusya'dır. "Tarımı küçülürken büyüyen ülke" iktisadî bir masaldır.
6. Satmışım sanayiyi, tükürmüşüm tarım ve hayvancılığın içine, basmışım sıcak parayı, kurmuşum AVM'leri yiyin yiyebildiğiniz kadar. Bankalar kâr etmesin de benim gibi işsizler veya açlık sınırının altında asgari ücretliler mi etsin?
7. Türkiye, en gelişmiş ülkeler sıralamasında 18'inci sırada. Üstündeki 17 ülkenin 10'u aynı zamanda dünyanın en büyük tarım ülkeleri. Türkiye, en büyük tarım ülkesi sıralamasında resmî rakamla 7'nci iken nasıl oluyor da en gelişmişlikte 18'inci olmuştur?
Daha zoru: Dünyanın en gelişmiş 18'inci ülkesi nasıl oluyor da bireysel refah seviyesinde 87'nci oluyor? En gelişmişlik endeksi bireysel refah endeksine yansımıyorsa aradaki fark nereye gidiyor acaba?