Pirimiz Sait Faik vakti zamanında "çay, simit, kaşar peyniri arasında derin bir muhabbet ve kardeşlik bağı vardır." demiş.
Üstüne hemşerimiz Aşık Veysel "çay var içersen, ben var seversen, yol var gidersen." demiş. Bunlar yetmezmiş gibi Haşmet Babaoğlu da çıkmış; "çayın kalabalıkla arası iyidir, muhabbeti kuvvetlidir. Oysa kahve ya yalnızlık ister ya da sevgili." diyerek meseleye farklı bakış açısı getirmiş. Çay meselesinin tıbbi yönü de var. Mesela şekersiz ve demli çay dişleri ve diş etlerini kuvvetlendirir. Bununla birlikte çay yakınlaşmanın ve samimiyetin göstergesidir. Bir yere -ev, ofis, iş yeri- girdiğiniz zaman size çay getirilmesi orada istenildiğinize işaret eder.
Görüyorsun aziz okuyucu, her zaman olduğu gibi şimdi de seni düşünen muharririn çay meselesini bile hem edebi hem tıbbi hem de sosyolojik yönlerden ele alarak senin iyiliğini düşünüyor. Fakat sende takdir edersin ki bunlar bir girizgah meselenin aslı değil.
Tabii sen şimdi içinden "yav arkadaş çay meselesidir tutturdun gidiyorsun, çayın ne gibi bir meselesi olabilir?" diyor olabilirsin. Fakat işin özünde çay insanoğlunun geçmişinde çok eski bir yere sahip. Özellikle biz Türkler için temel besin maddesi düzeyinde bir önemi olduğu muhakkak. Hatta ben çocukken insanların yoksulluğunu ispatlamak için "durumu kötü evinde çay, şeker bile yok" denilirdi...
Milletçe çaya bu kadar düşkün oluşumuzun muhakkak bir nedeni, bir kerameti vardır, bunları da araştırmak lazım esasında. Belki de sentetik kültür ve bu kültürün gıdaları içerisinde, ekmeğe bile katkı maddesi girmişken, doğallığını koruma gayreti sarf eden tek nesne çay olduğu için olabilir... Aziz dostum sen ne düşünüyorsun bilmiyorum ama bana göre çay içmenin bir takım ritüelleri var. Sadede gelecek olursak; ben şahsım adına porselen kupa da -zaruri durumlar hariç- çay içilmesinden haz etmiyorum. Tabi ki bunun sebepleri var; 1. Bardak genişledikçe çayın soğuma süresi kısalır, dolayısıyla bir kaç yudumdan sonrası ılır, lohusa şerbetine döner. 2. Saydam olmayan bardakta çayın rengi görülmez, içindeki dem miktarı tespit edilemez. 3. Kenarları kalın olduğu için dudakların kavuşmuyor, çayı içine çekmekte zorluk çekiyorsun...
Bu sebeptendir ki; porselen kupalara taraf değiliz. Bu arada incikli boncuklu, işlemeli, kaplamalı, kabartmalı, bardaklarda görünüm açısından estetik olsa da çayın görülebilirliği şartımıza ters düşüyor. Bunun yanı sıra herkesin damak tadı farklı olmakla birlikte biz çayın şekerli, hele hele çok şekerli içilmesine karşıyız. Şekerin tadı çayın tadını bastırmamalı. Bunun yanı sıra azizim; biz yemeğin yanında çay içilmesine de taraf değiliz. Tamam pasta, börek, bisküviyle çay içilir eyvallah deriz fakat bizahmet pideyle de çay içmeyin arkadaş! Müsaade ederseniz biraz da çay demlemenin usulünden bahsedelim, zirâ keyifle içilecek bir çayın iyi demlenmiş olması şarttır. Malumunuz çaydanlık -ya da halk tabiriyle demlik- iki parçadan oluşur: Su demliği ve dem demliği. Su demliğine soğuk su konulup ocağa koyulur, dem demliğine ise çay atılır, su demliğinin üzerine oturtulur. Su kaynadıkça demliğin içindeki kuru çayda ısınıp nemlenir ve yumuşar. Çayın üzerine kaynamış su yavaş yavaş dökülür, sonra dem demliği ateşe konur, çay kabarıp taşacak raddeye geldiğinde su demliğine soğuk su doldurulup ocağa konulur ve dem demliği üzerine oturtulur. Su kaynadıktan sonra, kabaran demliğin dibine çökmesi için dem demliği yavaş hareketlerle sallanır ve çay doldurulup afiyetle içilir.
Tabi bu tarif geleneksel malzemeyle çay demlemek için geçerli. Şimdi elektrikli çay makineleri var, demlik poşetleri var, bardak poşetleri var. Kaynamış suya poşet çayı daldırıyorsun oluyor bitiyor... Bir de aziz okuyucu meyve ve bitki çayları var. Patlıcandan reçel kavundan turşu yapan yurdum insanı her malzemeden de çay üretmiş. Tabi biz bu çayların tüketilmesine de karşı değiliz, onlarda ayrı birer tat ve yerine göre şifa kaynağı. onlarında mutfak dolabımızın üstünde yeri var. Meselenin sonuna yaklaştığımızı tahmin ettiğiniz şu satırlarda bir şeyi daha belirtmeliyim ki çay içmek insanı direnişçi yapar.
Haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı direnmenin sembolüdür çay.
Velhasılı kelam aziz okuyucu sana sözüm şudur ki; çay iç!
Çünkü senin yazarın; sen bu satırları okurken bundan daha lüzumsuz bir yazının peşinde değilse çay içiyordur. Haydi! Kalın, sağlıcakla...