Tarihten bu yana varlar... Kim bunlar?
TÜRK MİLLETİ İLE UĞRAŞANLAR
Tarihten bu yana varlar...
Hep Türk Milleti ile uğraştılar...
Türk Milleti yükselmesin diye ellerinden ne gelirse yaptılar.
Yapmak zorundaydılar çünkü; Türk güçlenirse, birbiriyle kenetlenirse bu masum kan emicilerinin kendi istekleri doğrultusunda kurdukları sisteme karşı gelecekler ve zalim oldukları için Türk'ün kırbacını yiyeceklerdi.
İşte bu yazımızda Türk Milleti ile uğraşanlardan bahsedeceğim...
Belki de aslında böyle kimseler yoktur, yazdıklarım kendi kendime düşündüklerimdir, belki de kuruntu ediyorumdur hatta belki de hikâyedir değil mi?
Gelin beraber bakalım, hikâye mi değil mi?
Hikâye(!) bu ya...
Günlerden bir gün siyonist, emperyalist, kapitalist ve makyevelist otururlar ve konuşmaya başlarlar, bu arada komunistte kenardan onları dinlemektedir...
Siyonist;
-"Arkadaşlar; tarih bize Türkler'in ölebildiğini ama asla yenilmediğini göstermektedir...
Bizler defalarca dünya sahnesinde söz hakkı olmamaları ve elimizde oyuncak olmaları için uğraştık her defasında dirildiler ve bizden hesaplarını sordular...
Bu mâkus talihimizi bozmak ve Türkler'in tekrardan dünya sahnesinde söz hakkı olmasını engellemek için ne yapmamız, ne türlü hilelere başvurmamız gerektiği hakkında uzun süredir kafa yormaktayım, sizin de bu konu hakkında görüşlerinizi merak ediyorum" der...
Kapitalist;
-"Aslında benim aklımda bir şey var ama aldanırlar mı bilmem." diye cevap verir...
-"Nedir o aklındaki"...diye sorar Siyonist.
Kapitalist cevaplar;
- Türkler birbirine bağlı olduğu gibi hükmettiği kimselere de merhametli olduğunu biliyoruz.
Bunların birbirleri ile sımsıkı bağlanmış bağlarını koparmak için; "Hepiniz kardeşisiniz amma sizin "alt kimlikleriniz" var, siz birbirinizi sevin amma severken de bilin ki "kökeniniz ayrı" diye bir fitne atalım ortaya, Türk'ün içerisindeki aslında Türkleşmişler'i de baş kaldıracak duruma getirelim.
Bunu yaparken de bu "azınlıkların" haklarını savunuyormuş gibi yapıp verelim gazı verelim ayrılığı...
İşin aslı bunlara siz "millet" değilsiniz "halklar topluluğusunuz" diye bizim medyamızı kullanarak propaganda yapalım...
Ayrıca Atatürk'ü sever Türk Milleti, 1938'dan sonra yapılan bazı yanlışları Atatürk yapmış gibi gösterip , Atatürk yerine komunist yoldaşlardan Marks, Lenin, Mao, Guera gibi kendinden olmayan alternatifleri sunarak aslında Atatürk'ü ve Atatürk'ün fikriyatı Türk Milliyetçisi olduğunu unutturalım...
Unutturalım yoksa bunlar gerçek Atatürk'ü ve fikriyatı Türk Milliyetçiliği'ni bilirlerse işimiz çok zor..."
-"Dediğin mantıklı" der...Emperyalist.
"Ama senin dediklerinde yetmez yanına bir şeyler daha yapmak lâzım zirâ bunlar kolay kolay aldanacak bir millet değil, tarih öyle söylüyor."
Siyonist, makyevelist ve kapitalist sorarlar emperyalist'e;
-"Peki sen ne yapmayı öneriyorsun? " diye,
-"Aslında bunları yapmak için çook önceden çalışmaya başlamak lâzım"... der emperyalist,
Türk Milleti bildiğiniz gibi çalışkandır. Öncelikle onları tembelleştirmeliyiz.
Üreten yerine tüketen toplum hâline getirmeliyiz. Bunun içinde yeni teknolojik aletler çıkarıp, bu aletleri gerektiği için kullanmaktan çok, o aleti kullanınca sanki toplumdaki yeri artacakmış gibi bir hissiyat enjekte etmeliyiz Türk Milleti'ne.
Doyumsuzluk duygusunu ve hırsı Türk Milleti'nin her ferdine aşılamalıyız.
Tarım politikalarını ab'ye alacağız diye kökten değiştirmeliyiz.
Her tarafı bereketli topraklar ile çevrili Türkiye'yi; Türk Milleti'nin çoğunluğu tarımdan geçinirken tarımda çalışmaması için türlü oyunlar yapıp, maliyetlerini bilerek yükseltip, birçok tarım ürününü yurtdışına ihraç eden bir milletken işbirlikçilerimiz ile anlaşarak tarım ürünü ithâl eden bir ülke hâline getirmeliyiz.
Böylece bize bağımlı hâle gelirler ve istediklerimizi yaptırabiliriz...
Bununla beraber televizyonlarda yayınlattırdığımız magazin programlarındaki, ahlâkı çökmüş ve para için her şeyi yapabilecek tipteki "ünlüleri" ve hayat tarzlarını gösterip gerçek üretici çiftçileri ve millî tarımlarının devam edebilmesi için gereken çiftçi çocuklarını yalancı hayallerle kandırıp, köylerini terkedip şehre göç etmelerini sağlayalım.
Böylece hem Türk çocuğunun ahlâkını bozmuş oluruz hem de salaş bir yaşam biçimini Türk Evlatlarına entegre etmiş oluruz...."
Makyevelist gülümseyerek dinlediği Emperyalist'in sözünü keser ve kafasını onaylama anlamında sallayarak, söz alır;
"Haklısın...Haklısın ama sadece bunlar da yetmez.
Kafalarını karıştırmak ve özlerini unutturmak için biraz da onlar için kutsal olan önemli saydıklarını istismar etmemiz gerekir.
İslâm dini deyince akan sular duruyor bu Türkler'de. " ...deyip Siyoniste döner ve ona hitâben anlatır...
-"Senin atalarından Müslüman Peygamberi zamanında ortalığı karıştırmak için birileri vardı Medine'de...
Hatta İslâm dini münâfık diyordu bunlara...
Şimdi Müslüman Türkler'in içerisine güyâ Müslümanmış, Müslümanlar için canını verirmiş gibi yapan, hitabeti güçlü, bizler tarafından maddi ve manevi olarak desteklenecek birilerini sokalım.
Bunları milletin içerisine sokalım, sonra başındakine kutsaliyet atfedelim, kitaplar yazdıralım, ondan sonra dinlerini sömürüp, bunlara inanan milletin desteği ile istediğimizi yaptıralım.
Sonra Türk Milliyetçileri var, yurtseverler, vatanseverler var...
Bunları bir şekilde pusturmalıyız, avutmalı ve susturmalıyız.
Eğer bir şekilde bu grupları kontrol altına alamazsak, sonumuzu getirebilirler.
Bunun için bu tip kimseleri fikriyatçılıktan çok particiliğe alıştırmalıyız, siyaseti araç değil amaç görmeliler... İcraati değil solganı tercih etmeliler.
Bir şekilde sözlerini dinledikleri kimselerin eksiklerini veya hatalarını bulup, kaset, dosya v.s kullanarak, o başlarındaki kimselere istediğimizi yaptırmalı ve fikir sahibi kimselerin aslında doğru yolda gittiklerini zannettirecek şekilde, bizim istediğimiz gibi hareket ettirmeliyiz.
Eğer bu Türk Milliyetçileri, vatanseverler, yurtseverler...v.s uyanırlarsa, ne yaparsak boş perişan oluruz.
Siyonist'in hoşuna gider bu teklifler ve ekler gülümseyerek;
-"Üçünüz de çok güzel şeyler söylüyorsunuz.
Amma yine de atalarını hatırlayıp üzerimize çullanırlar diye korkuyorum bu Türkler.
Bu yüzden onlara oyalamalı, sınıflara bölmeli bazı şeyleri araç ederek birbirlerine kırdırmalıyız..."
-"Hep oldum olası en sinsimiz sensindir" deyip gülümserler Kapitalist, Makyevist ile Emperyalist... ve Siyonist devam eder;
-"Bu Türklerin önce gerçek tarihlerini yeni nesile yanlış aktarmak için kademe kademe değiştirmek lâzım. Ama bunu yavaş yavaş yapmalıyız. Bunları da devletin belli kademelerine özellikle Millî Eğitim, Millî Savunma ve Adaleti temsil eden yerlere adamlarımızı sokarak yapmalıyız...
Gerçi 1944 yılındaki yaptığımız zorlama anlaşmayla ekonomilerini, 1949 yılındaki yaptığımız anlaşma ile eğitimlerini bağımlı hâle getirerek bu konuda bir ölçüde başarılı olduk ama yetmez, Türk Genci'ni gerçek tarihinden ve atalarından mutlak surette uzaklaştırmalıyız.
Sonra bu Türkler akıllıdır, cesurdur, bağımsızlığına, dinine, ananesine, örfüne, âdetine ve birbirine bağlıdır.
Türkleri mutlak surette vasıtalarımızla "Benci ve nemelâzımcı" yapmamız lâzım...
Bunları da icâdımız Televizyon vasıtası ile yapacağız...
Diziler çekeceğiz sınıflara bölmek için, spor fanatizmi yapacağız birbirleri ile uğraşsınlar diye, sinema filmleri yapacağız hayal alemlerinde olsunlar gerçek hayata dönmesinler, magazin programları yapacağız gençliğin yönü hep para da, hep ahlâksızlıkta olsun diye"...
Aslında bir zamanlar kimsenin laf edemediği kutsallarına, meselâ bayraklarına, vatanlarına, bağımsızlıklarına, marşlarına, dinlerine...v.s laf edenleri hain sayarken Türk Milleti, bu kutsallara uluorta laf edenleri yine bizim desteklediğimiz, bizim uşaklığımızı yapan medya, entellektüeller ve sanatçıları kullanarak yavaş yavaş normalmiş diye göstereceğiz...
Önce bir oyun ortaya koyacağız, sonrasında hemen medya ile o oyunu destekleyeceğiz ve propagandasını yapıp bekleyeceğiz.
Eğer tepki gelmezse Türk Milleti'nden oyunu büyüteceğiz...
Böyle yapa yapa her türlü bölücülüğü ta içlerine kadar sokacağız ve her türlü bölücülüğü, ahlaksızlığı, ihaneti..v.s normal karşılamaya başlayacaklar...
Bununla beraber Türk Milleti'nin her ferdine "hırs" empoze edeceğiz...
Para, mevkii, mâkam, statü...v.s her şeymiş gibi görmelerini sağlayacağız...
En sonunda miskin, tembel, nemelâzımcı, maneviyatı zayıf, töresini ve tarihini unutmuş, kutsallarına sövülürken ses çıkarmayan, ahlâksızlığı ve serseriliyi normal gören bir millet hâline getireceğiz Türk Milletini"…
Bu sözleri duyunca, hepsinin yüzü güler beraber sesli sesli kahkaha atmaya başlarlar...
Derken bir ses bir nidâ duyulur uzaklardan;
"Ey Türk Milleti uğraşmaktan bıkmayan Türk Düşmanları!
Bütün bu şer planları yaparken;
Türk Milleti'nin her defasında öldü derken dirilme,
Gerektiği zaman içinden lider çıkarabilme,
En kötü durumda iken bile tekrardan birleşebilme yeteneklerini,
"Biz" diyebilen Türk'ün emniyet sûbabı gerçek Türk Milliyetçilerini,
...ve ellerini istiklâl ve istikbâl için çözmüş Türk Evladı olan Kurt Kayalar'ı unuttunuz!..."
...
Elbet devran dönecek ve "unutulmuş" olanlar bir gün ortaya çıkacaktır.
İşte o gün, bu necip milletle uğraşanlar, uğraştıklarına pişman olacaklardır.
Tarih'te bu böyle olmuştur!
Bir kere daha olacağına inancım tamdır...
Bütün bu anlattıklarım belki de sadece hikayedir değil mi?
Eğer bunlar hikaye ise,
Türk Milleti'nin bu hikayeden uyanması dileğim ile...
Türk kalanlara selam olsun...
Murat ÇALIK
23.11.2013