Son yıllarda, "Bu şartlarda Demirel'in çeyreği kıymetinde bir siyasetçi başta olsa, Türkiye iki misli büyürdü.." demekten kendimi alamadığımı yakın arkadaşlarım çok duymuşlardır.
Çünkü, bu ülkeyi zerrelerine kadar bildiği gibi, dünyayı da derinden tanıyan bir isimdi.
Önemli roller oynayacağı kesindi.
Onu, bize tam mânâsıyle merhum Yılmaz Öztuna sevdirmişti.
Türkeş'i tanıdıktan sonra, başka türlü bir milliyetçi olduğunu söylerdi.
Cumhurbaşkanlığında tam bir tarafsızlık gösterdiğini de Ecevit söylerdi.
Her görüşten danışmanları alması da herkesi kucaklamak gayreti ve görev şuurunun sonucuydu.
Dış politikaya daha yakın durduğu Cumhurbaşkanlığı döneminde, Türk Dünyası'yla içi yanarak ilgilendiğinin, TRT'nin o konudaki görevlisi sıfatıyle yakın şâhidiyim.
Bilinen tarafları yanında târihe bu dikkatiyle de geçeceğini zannederim.
Barajlar Kralı'ydı.
Memleket yollarında, silinmez imzası vardı.
Yol, su, elektrik derdinin dertlisiydi.
Sanâyileşmenin ve kalkınmanın sevdâlısıydı.
"Büyük Türkiye" hayâliyle yanıp tutuşurdu.
Bu, içerde-dışarda dosta güven veren, düşmanı geri durmaya zorlayan, yüzü gülen,zengin ve îtibarlı bir Türkiye'ydi.
Zaman zaman ona çok kızdık.
Ama çok zaman güldük.
Orijinal bir karakterdi.
Ağır ve yorucu günlerin siyasetçisiydi.
Şüphesiz büyük bir seviyeydi.
Bunu, şimdi daha bir kuvvetle anlıyoruz.
2015 yılında bugün vefat etmişti.
Aziz rûhu şâd olsun!