Söylediklerimiz düzene, sisteme, devlete, dünyaya uymuyor.
Başımıza binbir bela açıyor.
En son Kavala işi de böyle bir şaşkınlık ve düşüncesizlikle başımıza çorap ören ahmakça girdiğimiz bir dert.
En basitinden, dilimizi tutabilsek bunlar başımıza gelmezdi.
Benim "Kof ve içi boş efelenmeler" dediğim görmemişlikler yüzünden ne faturalar yüklendik.
Bu dağ efesi tavrındaki atıp tutmalar bugüne kadar halkın hoşuna gitti.
Zannedildi ki bizim yol başçıları, dünyaya nizam veriyorlar.
Çok geçmeden herkese herşeyi gösteren bir bıçak sırtı olay olur.
Her zaman olur.
Ve "Takke düşer kel görünür".
Bu tür sahtelikler uzun ömürlü olamaz.
Yalancının mumu gibidir.
Bunu gördük ve anladıksa mesele yok.
Biz artık bunları konuşmayı değil de bunlar yetsin demeyi seçeceğiz.
Siyasiler ve devlet mekanizması varsa hesabı kendi usulleriyle görür.
Bizim hatırlatacağımız, tek yol ve tek çare, öncelikle boş efelenmelerden vazgeçmektir.
Dilini tutmaktır.
Dilini tutmaktır.
Dilini tutmaktır.
Bizim yöneticilere en sık hatırlatılacak atasözleri arasına bunu da koyalım:
"Dilim, başıma giydirir kilim!"
Türk Atasözüdür.