By A. Yağmur Tunalı on Pazartesi, 20 Temmuz 2020
Category: Siyaset

DİN SİMSARLIĞI YAKAMIZDAN DÜŞMÜYOR

"Bugün, cemaatlerin hayatımızı idare ettiğini büyük ölçüde gördük. Onlar devlet düşmanı nesiller yetiştirdiler. Devlet fikrinin zayıflaması, bu anlayışların otoritesini güçlendirdi." 

Dinin ve dindar görünmenin en büyük problemimiz haline geldiğini görüyor muyuz?
Nereden baksanız öyle.
Tekrar tekrar düşünerek, konuşarak anlayacağımız bir meseledir.
Başka türlü çıkış yolumuz tıkalıdır.
Çünkü kim dinden bahsettiyse bizi aldatıyor.

Bunun neredeyse bir kaaide haline gelmesi ne dehşet verici bir gelişme!
Hiç şüpheniz olmasın, Ayasofya da böyle bir algıyla gündemdedir.
Zavallı dinin yakasını bırakmayan bu yaygın sahtelik bizi boğuyor.
Hayatımızda dinin özü kayboldu, din adıyla sahtekârlık kaldı.

Onun için diyorum ki:
Lütfen güzel kardeşim, bana dinden bahsederek bir şey anlatmaya kalkma.
Anlatacağın şeyi anlat.
Din de iman da onun içinde.

Din işi karışık, çok karışık.
En büyük sıkıntıyı oradan yaşıyoruz.
Bu durumdan tez zamanda çıkamazsak felaketler peşpeşe gelecek.
Bu yeni bir durum gibi görünüyor, köksüz, geleneksiz bir anlayış.
Bir bakışla da eski bir derdimiz.
Osmanlı'nın son iki yüz yılında bu anlayıştan kurtulmayı başaramadık.
Bir taraftan dünya ile uğraşırken, bir taraftan da içerde enerjimizi bu din sahtelikleri aldı.
Tarihi bir de bu düşünceyle okuyunuz.
Dâhî bestekâr, yenilikçi devlet adamı Üçüncü Selim'i bu darlıkla kaybettik.
2. Mahmud'u, Abdülmecid'i, 2. Abdülhamid'i ve sonrakileri zorlayan bu sahte din anlayışlarıydı.
2. Abdülhamid yenilikçi, batıcı bir padişahtı.. bugün kendisine hayran görünenlerden haberdar olsa, en hafifinden "Nereden çıktı bu dünya ve devlet bilmezler?" derdi.
2. Abdülhamid, onun için hızla yeni mektepler açarak onların tesirlerini düşürmeye çalıştı.
Yetmedi ve düştük.

Cumhuriyet Türkiyesi o devlet tecrübesinin tam devamıdır.
Mustafa Kemal'le bu saydıklarım arasında fark yoktur.
Azıcık tarih okuyan bunu apaçık anlar.
İlber Ortaylı'nın şaheseri "İmparatorluğun En uzun Yüzyılı"nı anlayan bunu da rahatlıkla görür.
Anlaşılıyor ki Osmanlı'nın son yüzyıllarındakiler gibi Cumhuriyet tecrübesi de yetmedi.
Bazı yanlışlar ve yanlışlıklar büyütüldü, kullanıldı ve yine din görünüşlü sahteliklere alan açıldı.
Bu coğrafyada Türk devleti herşeye rağmen bu tuzağa tam düşmedi.
Bunu da görür.

Bugüne bakınca, neden bu gruplar öne çıktılar?
Neden ve nasıl?
Devlet yaşadığı ağır tecrübelerden dolayı dine mesafe koymaya ve laik davranmayı seçmeye başladı.
Bu bir boşluk yarattı.
Merdiven altı diyebileceğimiz dine gün doğdu.
Gizli, küçük büyük gruplar oluştu.
Her biri kendince bir din anladı.
Standard kayboldu.
Bizde standardı devlet gücü koyar.
Baştan beri böyledir.
Selçuklu tecrübesi çok önemlidir.
Cemaat ve tarikat görünüşlü grupların isyanı galiba herşeyi değiştirmiştir.
Babailer İsyanı ve benzeri hareketler olmasaydı, Osmanlı anlayışı da farklı olavaktı.
Osmanlı, tarikatleri kesinlikle siyasete karışmamak üzere bir anlayışa mecbur etti.
Serbesttiler, ama gönül alanında ve insan yetiştirmede.
Başarıları bundan dolayı idi.
Yılmaz Öztuna, "Osmanlı ancak tasavvufla anlaşılır" derken bu köklü düşünme, anlama ve yaşama geleneğini söylüyordu.

Osmanlı'nın son iki yüzyılında bu anlayışlar da zayıfladı.
Medrese zihniyeti daha baskın hale geldi.
Devlet kontrolü zayıfladı.
Ve olan oldu, bugüne geldik.

Bugün, cemaatlerin hayatımızı idare ettiğini büyük ölçüde gördük.
Onlar devlet düşmanı nesiller yetiştirdiler.
Devlet fikrinin zayıflaması, bu anlayışların otoritesini güçlendirdi.
Kendilerine yakın bir iktidar geldiğini düşünseler de kafaları değişmedi.
Çünkü onların da kendi iktidarlarını kaybetmesi tehlikesi doğdu.
Akp iktidarının en büyük sıkıntısı onlardan birinden geldi.
Öyle görünüyor ki daha da gelecek.
Türkiye bir cemaat ve din anlayışları çeşitliliği içindedir.
Patlamaya hazır bir bomba gibi bu anlayışlar arasında bir iktidar mücadelesi içten içe yaşanıyorsa, hiç şaşılmaz..

Related Posts

Leave Comments