İşler arap saçına döndü.
Kolay bir hal çaresi söylemek zor.
Tek çare konuşmak, konuşabilmek.
Konuşmak, ülkeler arasında çok zaman müzakere gerektirebilir.
Şimdi, çok yönlü müzakereler gerektiren bir zamandayız.
Dünyada yüzyıllar içinde uygulanan usuller bellidir.
İnsanlık, her mesele karşısında deneye deneye, inceden inceye süzerek bir usul ve dil oluşturmuştur.
Müzakereyi siyasetçilerden çok diplomatlar-bürokratlar yürütür.
Biz siyasetçilerden sonuçları duyarız.
Nereye geleceğim belli:
Dış İşlerimiz iyi durumda değil.
Bakanımız da yeterli değil.
O halde bu zayıf yapıyı güçlendirmek lazım.
Şartlar bize bunu hatırlatıyor.
İnat ederek, kurduğumuz zayıf yapıyı korumaya çalışarak ülkeye iyilik etmeyiz.
Dış İşleri güçlendirilecek, başka çare varsa da ilki budur.
Bugün için olmazsa olmaz şart gibi duruyor.
Bu şartlarda yetişmiş insanlar evlerinde oturursa olmaz.
Bunu yapamazsınız.
Dünyada eski diplomatların işi bitmez.
Her zaman sahadadırlar.
Ülkeler onlardan sonuna kadar faydalanır.
Bizim Mon Şer diyerek sistem dışında bıraktığımız dünya çapında diplomatlarımız var.
Onlara müracaat edeceğiz.
Gerçi, ilk düğme yine yanlış iliklendi.
Murat Mercan'ı Amerika gibi bir süper devlete büyükelçi atamak olacak iş değildi.
Kâmuran Gürün'ün, Şükrü Elekdağ'ın, Faruk Loğoğlu'nun, Namık Tan'ın koltuğuna Murat Mercan'ı oturtmakla elimizi bir kere daha zayıflattık.
Bunu bileceğiz.
Eski diplomatlarımızdan faydalanmak zorundayız.
Bunu da bileceğiz.
Akıl bunu gerektirir.
Devlet aklı daha fazlasını da gerektirir.
Bu satrancı oynamak için her seviyede elemanlarınızın yüksek ehliyet ve liyakatine ihtiyacınız var.
Şunu içimiz yanarak hatırlatmaya hakkımız var:
Kişiler ve gruplar için hareket edilecek zaman değildir.
Devlet hayatında hiçbir zaman kişi ve grup menfaati gözeterek hareket doğru değildir de şimdi hiç mi hiç değildir.
Lütfen!