Öncelikle dün ve bugün patlayan bombalar nedeniyle başımız sağ olsun. Şehitlerimizin ruhu şad olsun.
Güvenlik zafiyetleri bir yana ben Kürdofil solun algı operasyonları üzerine konuşmak istiyorum. Her bomba patladığında bir "başkanlık" sözü ortaya çıkıyor. Buna göre bombalar ülkede kaos yaratılması ve Erdoğan'ın bu kaosun çözümü olarak başkanlığı sunabilmesi için patlatılıyor. Ayrıca Kürtçü terörün bunda suçu hiç yokmuş gibi davranılıyor.
Erdoğan'dan önce de bu ülkede bombalar patlıyordu. Hilal bıyıklılar susturdu. Sonra hilal bıyıklı abilerin yerini badem bıyıklılar almaya başladı. Solcular da bu tasfiyeye çanak tuttular, devletin altını oyan her işte Erdoğan'dan yana oldular. Kürtçü terörü de hep alkışladılar. Şimdi her bomba patladığında başkanlık laflarıyla kendi suçlarının üstünü örtmeye çalışıyorlar. Zaten merd-i kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler; bu bombalar Erdoğan'ın başkanlığı için patlıyorsa o halde bu bombaları patlatan Kürtçüler apaçık bir şekilde Erdoğan'la işbirliği halindeler.
Buna binaen Öcalan'ın İmralı tutanaklarındaki "Erdoğan'ı Gezi'de ben kurtardım." söylemini hatırlıyorum. Gezi'de ne yaptı da kurtardı Erdoğan'ı? Çok basit; meşru ve Türklerin hareketi olan Gezi'ye Kürtçüleri ve solcuları göndererek. İnsanların Gezi'ye dair ilk üç gün destekledik ancak sonradan bozuldu söyleminin arka planında biz meşru bir şekilde direniyorduk sonra Kürtçüler ve solcular gelip her şeyi mahvettiler düşüncesi var. Nitekim öyle de oldu.
Tekrar terör konusuna dönersek; solcuların bu konuda Erdoğan karşısında tavrı tavşana kaç tazıya tut demek gibi. Bir yandan amansız Erdoğan muhalifiymiş gibi görünürken bir yandan da Kürtçülerin güdümünde Erdoğan'ın isteklerine hizmet ediyorlar. Mesele Türk devletinin altını oymak olduğunda solcuların Erdoğan'la hiçbir derdi kalmıyor. Gerek çözüm sürecinde gerek Ermenilerden özür dileme meselesinde Erdoğan'ı bir demokrasi havarisi konumuna getirdiklerini unutmadık. Hilal bıyıklılar elbet geri dönecekler. Biz o gün için hepsini not ediyoruz. Milletimizin hafızası olmaya devam edeceğiz.
Tabi solun aslında Erdoğan'la öyle büyük bir derdi yok. Onlara dokunmadığı sürece ses etmezler. Kendi zavallı hayal dünyalarında yaşayıp giderler. Ancak bizim için sol da Erdoğan da aynı derecede düşmandır ve mücadele edilmesi gerekmektedir. Zira kadın hakları, çevrenin korunması gibi meşru ve güzel olan her şeye ikisi de düşman, tek fark biri içine girip dezenforme ediyor diğeri ise doğrudan saldırıyor. Sizce Erdoğan'ın kadınlara bu denli hakarette serbest olabilmesinin ardında kadın hakları hareketlerini amacından saptıran solcu ve Kürtçüler etkili olmuş mudur? Yahut ağaca, doğaya saygı gösteren bir kültürün ahfadının doğa katliamları konusunda sessiz kalması yine aynı sebepten değil midir?
Bu konularda milliyetçilerin sessiz kalmalarının da elbette etkisi var. Buna başka bir zaman değineceğim.