Hemen söyleyeyim: Kim kazanırsa kazansın bizim için köklü bir politika değişikliği olmaz.
Bu gerçeği bir kenara yazalım.
Benim üzerinde duracağım iki mesele var.
Birincisi Trump'ın Türkiye taraftarı olduğu, Biden'ın bizi sevmediği.
Aylardır böyle konuşulunca insanlar da inanıyor.
Bizde böyle bir hava yerleşti.
Düşünüyorum, böyle bir şey görünmüyor.
Trump'ın başkalarına taktiği ne ise bize karşı da o.
Kendine benzediği için Erdoğan'la bu taktiği daha rahat yürütüyor.
Çünkü tek kişinin karar verdiği memleketler tam Trump'a göre.
Benzetmek olmasın, Suudiler'e, Katar'a, benzer ülkelere yaptığını bize yapıyor.
Mektup yazıyor, yazdıkları yenilir yutulur şeyler değil.
Basına veriyor, aşağıladıkça aşağılıyor, bizimki de bunu yutmak zorunda kalıyor.
"Ekonomini vururum" diyor ve istediğini alıyor.
"Bu kardeşiniz buradayken rahibi kimse alamaz." diyen bizim devlet başkanımıza "Hadi verme de göreyim!" diyor ve dediğini yaptırıyor.
Sonra da dönüp seçim kampanyası dahil bu olayı kullanıyor.
Bir de üstüne üstlük, " Erdoğan beni dinler, iyi dostuz!" deyip sırıtıyor.
Dostluk bu mu?
Sormak isterim:
Etrafımızı çeviren problemlerin hemen tamamında bu adam yok mu?
Pkk'ya devlet kurdurmak için binlerce tır malzeme taşıyan, para ve imkân veren bu adam değil mi?
Doğu Akdeniz'de , Trakya hududumuzda üsler kuran bu değil mi?
Burada sayması uzun sürecek en çetrefil düşmanlıkları planlayan bu değil mi?
Bizim yanlışlarımızla yaptı, o a ayrı bir konu.
Herkesle kavga ederseniz, değil Türkiye, dünyanın birinci gücü olsanız, zayıflarsınız.
Bizim etimiz budumuz belliyken bir de yalnızlık geldi.
Kavga diliyle seçim kazanmak için ülkeyi zora soktuk.
Bir şey kazanmadık, çok şey kaybettik.
Dönülecek yol budur.
Ve esas problemimiz de bu.
Trump iyiymiş.
İyilik gerekçesi de Erdoğan'a bakış üzerinden değerlendiriliyor.
Biden'ın malum cümlesine dayandırılıyor.
Kısadan söyleyelim: Trump kazansın, çünkü Erdoğan'la arası iyi diyorlar.
Konuştuğumuz, kişi işi değil devlet işi.
Devlet işleri kişilerle değil kurumlarla yürür.
At binicisine göre kişner ama at yani halk ve kurumlar yoksa orada sanal bir koşu vardır.
Ayrıca, Trump'ın Erdoğan'la arası böyle iyiyse biz yandık, demez misiniz?
Amerika'da Trump her şey değil.
Dediğini, istediğini yapamıyor, yapamaz, çünkü kurumlar ve kurallar var.
Tekrar edeyim: Devletler arası ilişkilerde kişiler önemlidir fakat işler kurumlar üzerinden yürür.
Bizimkilerin bakışında kurumlar yok, kişiler var.
Ama Amerikan kurumları işliyor ve bize düşmanca işler yapmaya devam ediyorlar.
Hatta Dışişleri Bakanı bile durup durup bizi aşağılıyor.
Tarihte görülmemiş bir iş ederek Yunanistan'a gidiyor, İsrail'e gidiyor ve bize uğramıyor.
Bu büyük hakaret daha yeni yaşandı.
Kim demiş Trump bizi seviyor diye?
Seçilirse daha çok görürsünüz.
Diğer mesele, devlet adamı tavrı ve diliyle ilgili.
Biden, bize karşı kırdığı potlara rağmen iyi bir dil kullanıyor.
Trump gibi bizi sevmediği de muhakkak.
Niye sevsinler?
Adamlar işine geleni, seveceğini sever.
Biz, eskiden ihmal edilemez bir ülkeydik.
Hala öyleyiz ama bu pozisyonumuz yaralı bereli.
Bu ciddi devlet tutumunu çok zedeledik.
Buna rağmen Biden gelirse bizim için daha kötü olacağı tamamen yanlıştır.
Trump kaybederse, kabalık ve paçozluk kaybedecek.
Dünyada bu bayağılık kaybetmeye başlayacak.
Ben bunu isterim.
Onun dışında ikisi de bir.
Hangisi kazansa şartlar değişmezse, bir şey değişmeyeceğini biliyorum.
Trump kazanırsa bizim için daha iyi olacağı safsatadan ibarettir.
Esas politika değişmez.
Biden kazanırsa, belki de daha düzenleyici bir dönemi başlatacak.
Dünya, bıktığı sokak dilinden medeniyet diline dönüşe fırsat yakalayacak.
Bizim için de belki iyi bir ilişki düzenine adım atılacak.
Bana kimi veya neyi istersin derseniz, kim kazanırsa kazansın, ben içimize bakarım.
Problem içerdedir.
Dış güçler ringde boksör gibidir, zayıf noktaya vurur.
Haklıdırlar.
Benim tercihim açık: Bizde devlet aklı geri dönsün!
Devlet aklının dönüşü de içine düştüğümüz bu ucube sistemden çıkmaya bağlı görünüyor.