23 Nisan'da, 29 Ekim'de veya diğer bayramlarda iki şey çok canımızı yakıyor.
Biri, bu bayramları ve Cumhuriyet'i yok saymaya çalışan, sevmeyen bir kesimin tutumu.
Diğeri, biz Cumhuriyet'i Osmanlı'ya karşı kazandık diyen bir kesimin durumu.
Bu iki tutumun ikisi de derin cehalet eseri ve maalesef bize has bir aptallıktır.
Birincilerin durumu malum, her gün yaşıyoruz.
İkinci gruba giren ve kendisini Cumhuriyetçi ve Atatürkçü olarak tanımlayan kesimden kişilerin bu bayramdaki paylaşımlarına da aynı görüş yansıdı.
Diyorlar ki "Tek bir Padişah'ın, bir Halife'nin buyruğundan çıktık ve Cumhuriyet'e geçtik. 23 Nisan bunun başlangıcıdır."
Bugün Prof. Dr Vahdettin Engin'in değerlendirmesini verdim.
Gerçek oradadır.
TBMM İstanbul'daki Meclis-i Mebusan'ın devamıdır.
Türkiye Cumhuriyeti de Osmanlı Devleti'nin devamıdır.
Değişen sadece rejimdir.
Bir başka tarih gerçeği daha vardır: Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İmparatorluklar bir bir yıkılmıştır.
Avusturya- Macaristan, Rusya İmparatorlukları da bizimkiyle beraber gitmiştir.
İngiltere dünyanın birinci gücüydü ve onlar hala kraliyet sistemini (Onlarda Kraliçe önde ) devam ettiriyor.
Yalnız İngiltere'nin, Fransa'nın, Hollanda'nın sömürge imparatorlukları ve rejimleri de, kısa zamanda ortadan kalktı.
Birinci harbin böyle muazzam bir sonucu vardır.
Bununla beraber başka bir şeye de dikkat etmek gerekir: İleri Avrupa'nın yarısı şimdi krallıkla yönetiliyor.
Yani bizim 1876'dan 1922'ye kadar yaşadığımız Meşrutiyet rejimini devam ettiriyorlar.
Biz, Meşrûti idareden Cumhuriyet'e geçmişizdir.
Bu tarz idarede Kral, Padişah gibi bir üst makam yoktur.
Onun yerine Cumhurbaşkanlığını koymuşuzdur.
Olan bundan ibarettir.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında yeni rejimi anlatmak ve savunmak için eski rejim hakkında aşırı ifadeler kullanılmıştır.
İdare değişikliğinde normaldir.
Yoksa niye değiştirdin diye sorarlar
Bunu bugüne kadar taşımak anlaşılır bir ahmaklık olmadığı gibi Cumhuriyet'i Osmanlı'ya karşı kazandık gibi cehalet ötesi cahillik sözü olacak şey değildir.
Osmanlı olmasa Cumhuriyet olmazdı.
Selçuklu olmasa Osmanlı olmazdı.
Bunu geriye doğru bir zincirin halkaları halinde devam ettirebiliriz.
Hepsi biziz ve hepsi bizimdir.
Hataları tabii konuşacağız.
Ama böyle bir keskin ayırım ve cehaletle değil.
Düşünün Almanlar, daha dün kendilerini perişan eden Hitler hakkında bile bizim gibi ulu orta, ölçüsüz konuşmuyorlar.
Örnek odur.
Bir başka hususu da belirteyim:
Bugün bazı Cumhuriyet'le yönetilen ülkelerin başkanlarındaki yetkiler, bazı uygulamaları için Taçlı demokrasi denen Meşrutiyet İdaresi'ndeki Krallarda yoktur.
Hatta daha çarpıcı bir örnek vereyim:
Bizim Tayyip Bey'in bugünkü yetkilerinin çoğu Sultan Reşad'da, Vahdeddin'de yoktur.
Sultan Vahdeddin'in gücü, yeni Cumhurbaşkanı sistemindeki Cumhurbaşkanı'nın gücünün beşte biri bile değildir.
İsteyen araştırır ve bu gerçekleri görür.
Yani, demem o ki, Padişah, Osmanlı düşmanlığı düşman işidir.
Bilsek de bilmesek de böyledir.
Bu akmaklığı bırakmak zorundayız.
Elbette hataları konuşacağız.
Doğruları ve yanlışlarıyla olanları bileceğiz.
Sabah sabah televizyon kanallarında görüyorum:
23 Nisan'la, devamı Cumhuriyet'le egemenlik tek kişiden alınıp halka verilmiş.
Her yerde bu tür herzeler duyuyorum.
Bu lafları edenler hiç düşünmezler mi?
İngiltere Kraliçesi, tek yetkili mi?
Avrupa'nın yarısındaki kralların adını duyuyor musunuz?
Yetki onlarda mı?
Onlar Cumhuriyet'e geçseler, böyle aptalca laflar mı edecekler?
Bunlar da gerçekle ilgisi olmayan yanlış ezberlerdir ve akıl işi değildir.
Tarih bilenler için 23 Nisan önemli gündür.
Bizim için büyük bayramdır.
Aziz Atatürk'ü ve o şartlarda vatan müdafaasına girişen aslanlarımızı rahmetle, minnetle, şükranla anıyoruz.