By Emel Uysal on Perşembe, 23 Nisan 2020
Category: Yaşam

'ÜLKÜ' Tek Kişiliktir

Street fighter'da ustaca level atlayan bir çocuk değildi.
Ya da ne bileyim, Hollywood filmlerinde emperyal işgallerini meşrulaştıran Amerikan yönetmeni de değildi.
İyi yetişmiş ve başarılı bir askerin, savaşarak mevzi kazanması hiç değildi.
Adına ve varlığına daha önce hiç rastlanmamış, binlerce yıllık dünya tarihinde örneği denk gelmemiş bir 'topyekün savaş'tı göze aldığı.
O yüzden
'Düşman çoktu, asker boldu
Atatürk geldi, düşmanı yendi' sığlığı ile anlatamazsınız 1919-1922-1938 arasında yaşananları.
Zira asker de yoktu.
Para yoktu.
Silah yoktu
Güç yoktu.
Destek yoktu.
Ne vardı?
Boyunlarında idam fermanı asılı birkaç inanmış adam.
O adamların da 1'i haricinde hiçbiri inanmıyordu 'topyekün bağımsızlığa'.
Düşmanı gönderelim,
Padişah efendimize sunalım ülkeyi;
Ki tekrar peşkeş çeksin güzelim yurdu İngiliz'e
Çil çil altınlarla saray yapımları karşılığında...
Ötesini akılları almıyordu çoğunun çünkü.
Yurdu kalkındıracak 'tam bağımsızlığı'
Almıyor, alamıyordu hafsalaları...
Belli ki 'ülkü' denilen nazlı gelin tek kişilikti.
O yüzdendi 'Nasıl yapacaksın Paşam allasen bu dediklerini' tepkileri, her 'sofra'da...
Yani aslında
İnanç yoktu.
Oysa O vardı
O'nun inancı vardı.
İnanmışlığı ve tarihi okumuşluğu,
Geleceğe yön verenin, geçmişten aldığı gücü okumuşluğu, değerlendirmişliği vardı.
Kendi inandı,
Herkesi inandırdı.
Önce vatan kurtarılmayacaktı düşmandan...
Düsmandan, işgalden, gavur postalından,
Cehaletten, bilgisizlikten, körü körüne inanmışlıktan,
Cehaletin o yılışık, hadsiz pervasızlığından
Yokluktan, üretimsizlikten ve parasızlıktan,
Eğitimsizlikten, öğretimsizlikten ve cühelalıktan,
Ordusuzluktan, köhnemiş saray laçkalığından
Ve o sarayın örümcekleşmiş kafalarından,
Halkın boşvermişliğinden ve umutsuzluğundan,
Yüzyıllardır cephede olan askerin bıkmışlığından,
Adamsendecilikten, işgüzarlıktan.
Savaşta ölmenin kutsallığıyla uyuşmuşlardan,
Hepsinden aynı anda kurtulunacaktı.
Evet kendisi iyi eğitimli ve donanımlı bir subaydı.
Kendisi, Osmanlı'nın tedrisatındandı.
Ama o Kemal-i Mustafaydı.
Kendine kattıkları kendi harcıydı.
Zaten tedrisat dediğin Istanbuldaydı
Ve Anadolu kırılmaktaydı...
Yokluktan, sefaletten ve bilimum cendereden sağ çıkacaktı ki kurtulacaktı.
Anadolu kurtarılmalıydı.
Işte böyle başladı Türk'ün ateşle imtihani ve
Topyekûn Savaşı...
Siz onu Kurtuluş Savaşı diye bilirsiniz.
Siz ona Kurtuluş Savaşı diyebilirsiniz.
Oysa her cephede savaşıyordu Mustafa Kemal..
Bunu idrak için bile bir miktar izan şarttı...
Salacak açıklarından bindiği gemi Bandırma'ydı.
Bandırma yorgun ve yalnız ve bahtsızdı.
Ve değişen yalnız Bandırma'nın bahtı olmayacaktı.
Küstürülmüş, uyutulmuş, unutulmuş bir halk,
Dirilecek ve ayağa kalkacaktı.
Bandırma Salacak'tan Samsun'a yol aldı.
Ondokuzunda mayısın, O limanın altından Anadolu'ya o gün cansuyu salındı...
Dağ uyandı, deniz uyandı, yayla, ova uyandı.
Toprak, umut, yürek uyandı.
Samsun'dan Havza'ya,
Amasya'dan Erzurum'a,
Sivas'tan Ankara'ya;
Dişine kan değen kurt uyandı.
Açtı Meclisi Ulus'ta,
Anadolu'nun yanık bağrında,
Bozkırın ayazında,
Dedi bu istiklal,
Bu medeniyet,
Bu millet...
Alın bunu, alın saklayın imanınızda.
Milletin istiklalini kurtaracak olan medeniyet, milletin azminde ve kararındaydı...
Daha gidecek çok yol vardı,
Salınacaktı ordular Afyon Ovasından Akdeniz'e.
Alınacaktı düşmandan akıllar,
Dökülecekti serin denize...
Kuracaktı tekrar kadim medeniyetin çocukları
Hür ve bağımsız Türkiye'yi gözlerinde mavi bir ışıkla.
Kararlıydı, kalpaklı sarı kurt...
Olacaktı, hepsi olacaktı.
Takvimler 23 Nisandı.
Ankara'daydı...
Yattığı yer nur olsun...
Mustafa'm, Sarı Paşam...

Emel Uysal Köse
Ulusal Egemenliğimizin 100. yılına,
Varlığımı armağan ettiğim
Kadim Türk varlığının
kutlu ruhuna
Armağanımdır...
23 Nisan 2020

Related Posts

Leave Comments