Türkler, eleştiriye olduğu kadar da hicve yatkındır.
Bizdeki kadar fıkra sanırım başka milletlerde yoktur.
Edebiyatta hicviye söylemekte de önde olduğumuzu zannederim.
Tiyatromuz yenileşme-batılılaşma dönemine kadar zaten komediden ibarettir.
Hal böyle olunca hayatımız da çok zaman komediye benziyor.
Dün de böyle manzaralar vardı, bugün de.
İşte bu söze bayılıyorum.
"Dün de vardı, bugün de.."
iyi de kardeşim iyisine kötüsüne bak sen,,
Doğrusuna yanlışına bak..
Dünü bırak araştıranlardan okuyalım.
Sen iyiyi öv, kötüye karşı çık.
Mesela, her zaman rüşvet, iltimas vardır.
Her zaman vardır, her yerde vardır.
Bunun da bir kabul edilebilir oranı vardır.
Çünkü bütün bütün önlenemez.
Bugün öyle mi?
Senin bakacağın önce budur.
Deveyi hamuduyla yutanlar varsa, dün de vardı diyemezsin.
Yılmaz Öztuna merhum, % 10 'açeken devlet sağlam sayılır derdi.
Çünkü her tedbiri aldığınız halde ancak o kadar önlenebilir.
O kabul edilebilir eşiği aşmışsa kontrolden çıkmış demektir.
Bu noktada bir çok şey devreye girer.
Hiciv de onlardandır.
Heccav, memleketin soyulduğunu söyler.
Din iman hak getire demek ister.
Bakmayın bunlara, aslında şeytanla çalışırlar der.
Şeytana pabucunu ters giydirirler der.
Rüşvetçiye büyükelçilik yetmez, başınızda yer kalmadı, koltuğunuzu verin der.
Der de der.
Buna tahammül gerekir.
O fırsatı vermeyeceksiniz.
Bu toplumun böyle eleştirilenleri öteden beri buna tahammül eder.
Üç asır önce baştakiler Nef'î'yi tahammülünün yettiği yere kadar çekmiştir.
Halk zaten onlara bayılır.
Baştakiler, hicvedilenler hariç
Aklıma geldi.
Şair Eşref bugün yaşasa başına neler neler gelirdi dedim.
Her kademedeki yöneticiler için ağza alınmaz sözleri kenarda dursun.
Mesela şu fıkrasına hâkimlerimiz ne derdi?
"Eşref bir gece rüyâsında cenneti gezerken bir ayı görür.
'Hani ya buraya hayvanlar girmeyecekti?' der.
Ayı cevap verir: " Evet, öyleydi fakat benim hayatımda bir dönem kadılık yapmışlığım var.''der."
Zamane hakimleri, hukukçuları, hatta yöneticileri duysunlar da düşünsünler.
Biz de acı acı gülelim.