Zafer Bayramı törenlerini kırpa kırpa kuşa çevirdik.
"İnşallah bu sene böyle olmaz"dedik, daha beteri oldu.
Söylenen komik gerekçeye inanın inanmayın ama korona bahanesiyle yine düşük yoğunluklu geçireceğiz.
İstediğimizde korona hiç engel değil!
Şu kadarını söyleyeyim: Bilinsin ki Zafer Bayramı ve Ordu günü ancak savaş halinde kutlanmaz.
Kutlayacağız ama yasak savar gibi.
Bu psikoloji yerli ve milli sonuç doğurmaz.
Niyeti başka yerlere gitmek olanlara da yaramaz.
Şu da kesindir:
Bu topraklarda o maya tutmaz.
Bu zafer bayramıdır ve ordu günüdür.
Orduyu öne çıkaracaksınız.
Dosta düşmana ordunuzun gücünü gösterecek törenler düzenleyeceksiniz.
Millete, "işte senin gücün bu!"diyecek ve güven vereceksiniz.
Ve "ordu millet"i diri tutacaksınız.
Bana kalırsa doğru yapmadık, yapmıyoruz.
Çünkü, bu törenler millî heyecan yüklemesidir.
Asker için de büyük moral kaynağıdır.
Dolayısıyle bu yıllarda özellikle gösterişli yapılmalıydı.
30 Ağustos millî gündür.
O Yunan'la harp değildir.
30 Ağustos'ta en çaresiz hâlimizde dünyanın büyük güçlerini yendik.
Ve Cumhuriyetimizi kurduk.
Böyle günlerin şu veya bu sebeple törensiz geçilmesi hâfıza zayıflamasına ve direnç kaybına yol açar.
Toplumu lehimleme işlevi vardır ve en kuvvetli enstrümandır.
En ağır günlerde bile bir türlü tören yapılır ve o ruh ayakta tutulur.
Bunun dışında bir devlet refleksi düşünülmez.
Aziz Atatürk ve silah arkadaşları, her şeyini bu zafer için feda etme irade ve inancını gösteren Türk Milleti büyüktür.
Türk'ün Zafer Bayramı'nı ve Ordu Günü'nü şanla şerefle kutlayacağız!