çaydan bir yudum, sigaradan bir nefes.
saat gecenin bilmem kaçı.. uyuyamadım yine..
bu sıralar müptela olduğum eski bir türkü dolanıyor dilimde..
çaydan bir yudum, sigaradan bir nefes..
üzerinde o çok sevdiğin İstanbul'un resmedildiği bir defter duruyor masamda..
mıh gibi aklımda tutuyorum defterde yazdıklarını..
cümlesinden hecesine, noktasından virgülüne..
çaydan bir yudum, sigaradan bir nefes..
bilirim, kendisini sevmesende hikayesini sevmiştin çayın..
çay sabır hikayesidir..
bekleyenin asilliğini, gelmeyenin cahilliğini anlatır..
geç gelenin ise pişmanlığını..
erken gelenin ise aceleciliğini..
çay bildiğin gibi hemen olmaz..
demini almalı, yani bekleyen olmalı..
hemen içersen su tadı gelir..
demi aldıktan sonra içmezsen, yani gelmezsen..
çay acır, bekleyen yanmaya başlar..
sonra gelsen bile,
ne çay o eski tadında
ne de bekleyen aynı halinde..
dedim ya mıh gibi aklımda tutuyorum yazdıklarını..
cümlesinden hecesine, noktasından virgülüne.. sahi, halâ sevmez misin çay..
çaydan bir yudum, sigaradan bir nefes..
bırakmam dediğin, tutmadığın ellerim üşüyor, sana çiçek veren ellerim..
üşüdükçe ellerim, yere düşüyor kalemim.. biliyorum sen yoksun diye düğümleniyor boğazımda nefesim..
biliyorum sen yoksun diye bu şehir geliyor üstüme..
biliyorum, sen gittikten sonra oldu.. şuramda bir şeyler var.. kağıt kesiği gibi sızlıyor.. ne kanıyor ne de geçiyor.. şuramda bir şey var.. yoksa tükenirim diye mi bu ezber bozan aymazlığın..
çaydan bir yudum, sigaradan bir nefes..
yağmur var yine.. birde yağmura eşlik eden gözyaşlarım..
gün doğmaya yakın sanırım.. dudaklarımda gözyaşlarımın kekremsi tadı..
sigara söndü, çay acıdı.. elbet bir gün duyarsın bu feryadı..