Münbiç Yeni Bir Fetihçi Beklemekte. Suriye tarihinde iki şehir stratejik öneme sahiptir: Merkez Şam (Dımaşk) ve Halep. İkincisine bağlı olan Menbic, kritik konumuyla sadece Halep'in değil, Suriye'nin de tarihine damga vurmuştur. Eski adı Bambyke (Süryanice Mabbug) veya Hierapolis olan şehrin kuruluşu Asurlular devrine uzanır. Fırat Nehri üzerindeki geçitleri kontrol eden bir bö...
Suriye'deki Türk Varlığının Tarihî Temelleri En eski ve devamlı topluluklardan biri olan Türkler aşağı yukarı dört bin yıllık mazileri boyunca Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına yayılmış büyük bir millettir. Orta Asya'daki anayurttan etrafa yaptıkları sürekli göç hareketleri Türklerin dünyanın birçok yerinde bulunmalarının, hâkim millet olmalarının, söz sahibi olmalarının ve Türk kültürünü o bölgelere taşımalarının önünü açmıştır (Kafesoğlu, 2005: 41). Tarih boyunca dünyanın çok çeşitli bölgelerine göç etmiş ve göç ettikleri topraklara yerleşmiş olan Türklerin göç ettikleri tarihler birbirinden farklılık göstermektedir.
Aynı bölgeye çok farklı tarihler içerisinde çeşitli nedenlerle göçlerin gerçekleşmiş olduğunu görmekteyiz. Göç edilen bölgeye göre kimilerinin zaman içerisinde benliklerini kaybetmiş olduğunu, kimilerinin ana dillerini kaybettiğini ama benliklerinin farkında olduğunu, kimilerinin ise hem benliklerinin farkında olduğunu hem de dillerini muhafaza ettiğini görmekteyiz. Tarih içerisinde Suriye'ye gerçekleşen Türk göçlerini incelediğimiz zaman göçlerin çok çeşitli zamanlarda birbirinden farklı sebeplerle gerçekleşmiş olduğunu görmekteyiz. Suriye Türklerinin bugünkü durumlarına bakıldığı zaman Suriye Türkleri dillerini ve benliklerini koruma ve farkındalık yönünden çeşitlilik arz etmektedir.
Suriye'ye yerleşmiş olan Türkler bölgeye farklı zaman ve nedenlerle yerleşmiş olan Kıpçak Türkleri ve Oğuz Türkleridir. Tarihçilerin hemen hepsi Küçük Asya'ya Selçuklular ile birlikte gelen Türklerin Dokuz Oğuz olduklarını dile getirmektedir. Türkmenlik yerleşik hayatta yaşayan Sasanilerin İslamiyet'i kabul eden Oğuzlara taktıkları bir ad olabilir (Güvenç, 1993: 103). 9. 10. Yüzyıllarda Türklerin Orta Asya'dan Avrupa'ya ve Orta Doğu'ya doğru göç ettiklerini görmekteyiz. Oğuzlar bu göçler sırasında bulundukları yerlerden daha güneye doğru göç ederek Orta Doğu'ya gelmişler ve burada Müslüman Devletlerle sınırdaş olmuşlardır.
Oğuzlar bu şekilde İslamiyet'e girmeye başlamışlardır. Oğuzların İslamiyet'e girmelerinden önce de zaten Abbasi Halifeliği döneminde memluk ya da paralı askerlerin batıdaki paralı askerler grubuna alınmış olduklarını bilmekteyiz. Abbasi Halifeliğinin kuruluşundan itibaren özellikle orduda kullanılmak üzere Kıpçak Türkleri satın alınmış ve bir eğitim verilerek Abbasi Devleti'ne hizmet etmeleri sağlanmıştır. Abbasi Devleti'nde önemli bir yeri olan ve etkileri kuvvetlenen Türk birlikleri, önceleri İranlı unsurları dengelemek için getirilmeye başlanmıştır. Kısa zamanda sayıları 30.000'e ulaşan Türk birlikleri için halife Mu'tasım tarafından Bağdat'ın kuzeyinde yer alan Samarra şehri kurularak onlara geniş iktalar tahsis edilmiştir.
Bunların Arap ve Acemlerle evlenip karışarak bozulmamaları için özellikle Türk kızları getirtilip onlarla evlilikleri desteklenmiştir. Bu Türk birliklerinin komutası da sadece Türk Beylerine bırakılmıştır (Kopraman, 1989: 56). Böyle bir dönemin hemen sonrasında 960 yılında Oğuzlardan Selçuk Bey ve maiyetinin İslam'a girişi tamamlanmış ve tedrici olarak yaklaşık 200 bin kişi Müslüman olmuştur. Maveraünnehr bölgesindeki Müslümanlarca, Oğuz kavimlerinden İslam'ı kabul etmiş olan bu kesimlere onları eski dinlerinde devam eden etnik kardeşlerinden ayırmak için "Türkmen" adı verildi.
Bu isimlendirme, Bir süre Oğuz ismi ile birlikte kullanılmış olsa da, XIII. Yüzyıl başlarına gelindiğinde artık tüm bölgelerde Oğuz isminin yerini almıştır (Dağ, 2010). Suriye'de ilk Türkmen yerleşmesinin daha çok Halep ve Lazkiye şehirleri ile bunların kuzeyindeki bölgede olmuş olduğunu görmekteyiz (Sevim, 1969: 563- 569). Ayrıca Şam, Humus, Tartus, Rakka'da; güney Suriye'de Suveyda, Kuneytra'da Daraa ve Nava bölgesi de dâhil olmak üzere diğer bölgelerde de çok sayıda bir Türk nüfusu vardır. 1063 yılında Türkmenler'in Suriye'yi fethinden itibaren, 1918 yılında Osmanlı-Türk kuvvetlerinin Halep'in kuzeyine çekilişlerine kadar; 900 yıla yakın bir müddet Suriye, Türk hâkimiyetinde kalmıştır. (Kafalı, 1973: 32-33). Kuneytra'da 11.yüzyılda Atsız zamanında gelip yerleştirilen ve bugün Kuneytra Safad ve Taberiye Gölü arasındaki bölgede yerleşik olan 40.000 civarında Colan(Golan) Türkmenleri de bulunmaktadır.
Ayrıca, 93 Harbi (1877-1878) esnasında Kafkasya'nın Dağıstan ve Karaçay bölgelerinden getirilen Türkler de bu bölgeye yerleştirilmişlerdir. Sayıları 100.000 kadardır. Fakat 1967 Arap-İsrail savaşından Suriye ordusu İsrail önünde dayanamayıp geri çekilince burada yaşayan Türkler yurtlarını modern İsrail ordularına karşı savunmaya çalışmışlardır. Neticede bir kısmı yurtlarını terk ederek Halep ve Şam'a gelerek yerleşmişlerdir. Bu bölge Suriye'nin Hama-Humus ve Tartus şehirleri ve Lübnan sınırı arasında bulunan kısmıdır. Suriye'nin orta-batısı sayılabilecek bir bölgedir. Türkmenler genellikle Humus şehrinde yaşamaktadır. Fakat Hama şehrinde de önemli bir Türk-men topluluğu yaşamaktadır.
Bu bölgedeki Türklerin büyük bir çoğunluğu Türkçeyi unutmuşlardır. Türkmenler bu bölgede orta sınırı teşkil ederler, sayılarının 2012'de 80 bin civarı olduğu tahmin edilebilir. (Kirişçioğlu, 2013: 17-18) Arap Baharı ve etkileriyle beraber uluslararası bir soruna dönüşen Suriye hakkında hem dünyada hem de Türkiye'de farklı açılardan araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu araştırmalarda etnik ve mezhepsel yapı öne çıkarken neredeyse 1000 yıldan bugüne bölgede yaşayan Türkler ile ilgili literatürde yeterli çalışma mevcut değildir. Amerikan Dış İşleri Bakanlığı'nın %1 olarak belirlediği Türkmen nüfusu, Şam Büyükelçiliğimiz de aynı oranla 1983'te desteklemiştir. Mustafa Kafalı (1973) tarafından bu konuyla ilgili yapılan ilk çalışmada Suriye'deki Türklerin nüfusu 500.000'den fazla ve Türkçe konuşanların sayısı da 300.000 civarında tespit edilmişken 1995 yılında Suriye'nin nüfusu 14.171.000 iken Türkçe konuşan ve tespit edilebilen Türk nüfusu 1.000.000 civarındadır ve çalışmada Türkçe konuşmayan Türkmenler dikkate alınmamıştır.
Bayır-Bucak Türkmen Bölgesi
Suriye'nin Lazkiye şehrinde yer almakta ve Hatay ili Yayladağı ilçesi sınırına güney-batı uzantılı bir alanda bulunmaktadır. Bayır-Bucak Türkmen Bölgesi; Bayır, Bucak ve Kesep olmak üzere üç bölgeden oluşmaktadır. Bu bölgelerde yer alan köyler bölgedeki diğer köylerden daha büyük ve gelişmiş olan nahiye olarak adlandırılan yerleşim merkezlerine bağlıdırlar. Bayır Bölgesi'ndeki nahiye Rabi'a, Bucak bölgesindeki nahiye Kestel Mua'f ve Kesep Bölgesi'ndeki nahiye bölgeyle aynı isimdeki Kesep nahiyesidir. Bölgelerdeki tüm resmî işlemler adı geçen nahiyelerden yapılmaktadır.
Bucak Bölgesi
Bucak Bölgesi Lazkiye şehrinin Akdeniz civarında yer alan bölgesidir. Bölgenin Türkiye ile bir sınırı bulunmamaktadır. Bölgede yer alan yerleşim yerleri Türkmenlerden ve rejim taraftarı Alevilerden oluşmaktadır. Bölge 2011 öncesinde çok sakin bir yer olup Suriyelilerin tatil için geldikleri bir turizm şehri konumunda yer almaktadır. Maddi durumu iyi olan Suriyelilerin birçoğunun bölgede yazlık evleri bulunmaktadır. Bölgede yer alan Türkmen ve Alevi köyleri karışık bir şekilde yer almaktadır. Türkmen köyleri ayrı bir yerde Alevi köyleri ayrı bir yerde değildir.Bölgede yer alan Alevi köylerinin sayısı Türkmen köylerinden daha azdır. Bu köylerin isimleri şunlardır: Basit, Beyt Beddur, Sürekli, Karatat, Beyt Kaddar, Kulup, İmen, Kara Fellah, Beyt Kasir, Zeytincik, Belluran, Vadi Kandil, Sirisikiyye, Çapılıyye, Dağmat, Harıciyye, Mezra'a, Zığrin, Savanik.
Bucak Bölgesinde genel olarak şiddetli çatışmaların yaşanmadığı görülmektedir. Çatışmalar Bayır Bölgesine yakın köylerde gerçekleşmiştir. O köylerde de çatışmalar çok şiddetli boyutlara ulaşmamış ve Türkmenler ile askerler arasında birçatışma gerçekleşmemiştir. Gerçekleşen çatışmalar Türkmenler ile rejim yanlısı halk grupları arasında olmuştur. Rejim askerleri ile Türkmenler arasında bir çatışma yaşanmamasının sebebi daha önce bölgede bir askeri üssün bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Çatışmalar Kastal Muaf, Zinzif, Saray, Avanlı ve Mılıklı köylerinde gerçekleşmiştir. Yaşanan çatışmalardan birkaç gün sonra Bayır Bölgesine yakın olan Türkmen köylerinin hemen hemen tamamı boşaltılmıştır.
Bu köylerin boşaltılmasında çatışmaların dışında etkili olan bir sebep daha bulunmaktadır. Suriye'de rejimin yanında etkin olarak hareket eden Acilciler grubunun Türkmenlere yapmış olduğu baskılar da bölgedeki Türkmenlerin köylerini boşaltmasında etken olmuştur. 2012 yılının Ağustos ayında Bucak Bölgesi Kastal Mu'af Nahiyesi Belediye Başkanı Molla Ramazan ve yardımcıları ile bazı söz sahibi Türkmenler Acilciler grubunun lideri Mihraç Ural ve ekibi tarafından üç gün alıkonulmuştur. Arkasından bu grup Zinzif köyündeki tüm evlerde arama gerçekleştirmiş, Türkmenlere kötü muamelede bulunmuşlardır. Gerçekleşen bu olayın ardından Bayır Bölgesine yakın olan Türkmen köylerindeki kadınlar ve çocuklar Bayır Bölgesi'ne gitmişlerdir. İki hafta sonra bölgede çatışmalar başlamış çatışmalar Türkmenler tarafından bir günde kaybedilmiş ve Bayır Bölgesi'ne yakın olan köyler tamamıyla boşaltılmıştır. Bayır Bölgesi'ne uzak konumda olan İsabeyli, Büdürsü, Keyyiş, Sulayıp, Turunç, Burc İslam gibi köylerde hiç çatışma yaşanmamıştır.
Çatışmaların bu köylerde yaşanmamasının sebebi köylerin diğer Türkmen köyleriyle aralarında Alevi köyleriyle çevrili olmasından kaynaklanmaktadır. Köylerde yaşayan genç erkekler rejim tarafından askere alınmak istenmektedir. Bu sebeple bu köylerde genç erkekler bulunmamaktadır. Kadınlar, yaşlılar ve çocuklar için çok büyük problemler görülmemektedir. Köylerde çiftçilikle uğraşanlar kendi yiyeceklerini ekip biçerek temin etmektedir. Şehir merkezinde yaşayanlar ise genelde devlet memurudurlar ve devletten maaşlarını almaktadırlar. Suriye Devleti'nin bu köylerde yaşayan Türkmenlerin bölgeyi terk etmeleri için girişimde bulunmamasının sebebi bölgenin zaten Baas Rejiminin Suriye'deki en güçlü yeri olarak kabul edilmesindendir. Bölgede Türkmenlerin etkin oldukları köyler Bayır bölgesine yakın olan köylerdir ve bu köyler de zaten rejim yanlıların girişimiyle boşaltılmıştır.
Kesep Bölgesi
Kesep, Bayır-Bucak Bölgesi içerisindeki en küçük bölgedir. Akdeniz'e ve Türkiye'ye sınırı olan bir yerdir. Tamamıyla bir turizm bölgesi olup Ermenilerin yaşadığı yerleşim yerlerinden oluşmaktadır. Bölgede Acısu (Nıbeal Mır), Nebain, Samra, Vadi Ezhar ve Kesep köyleri yer almaktadır. Kesep bir turizm bölgesi olduğu için diğer şehirlerde yaşayan Suriyelilerin yazlık evlerinin bulunduğu bir yerdir. Kesep Bayır-Bucak'ta çatışmaların en az olduğu bölgedir. 2012 yılında Acısu'da bulunan bir karakol askeri üsse dönüştürülmüştür. Bölgedeki üç hâkim zirveden birisi olan Cebelin Nısr'da da bir askeri üs kurulmuştur. 2014 yılının Mart ayında ağırlığı Türkmenlerden oluşan muhalif gruplar Kesep Bölgesi'ni ele geçirmişlerdir. AncakHaziran ayında herhangi bir çatışma olmamasına rağmen baskılar yüzünden bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlardır.
Bayır Bölgesi
Bayır Bölgesi tamamı Türkmen köylerinden oluşan bir bölgedir. Bölge Türkiye sınırında yer almakta olup çatışmaların en yoğun olarak yaşandığı bölgedir. Bayır Bölgesi 2011 olayları başladığı dönemden 15 Ocak 2016'ya kadar tamamen Türkmenlerin hâkimiyetinde yer almaktaydı. Rejim güçleri havadan ve karadan sürekli olarak 2011 yılından itibaren saldırılarını sürdürmüş olsa da belirtilen tarihe kadar herhangi bir ilerleme kaydedememişlerdir .
Suriye Savaşı'nda Suriye Türkmenleri:
Suriye'de 2011 yılında başlayan süreçte Suriye Türkmenleri hâlihazırda Rejime karşı hareket eden muhalif kanadın içinde yer almaktadır. Rejimin direk hedefi hâline gelen Suriye Türkmenleri savaşta ciddi anlamda kayıplar vermiştir. Bu kanlı süreçte Türkmenler ya öldürülmüş ya rejim tarafından tutuklanmış ya da topraklarını terk etmeye zorlanmışlardır. Karşılıklı çatışmalar haricinde masum, sivil halk üzerinde de ciddi baskılar söz konusudur. Türkmen köyleri basılmakta, varil bombaları ile ayırım yapmaksızın halk hedef alınmaktadır. Böylesine bir trajedi içerisinde sıkışan Türkmenler tam anlamı ile bir var oluş mücadelesi vermektedir. 2012 yılında kurulan Suriye Muhalifler ve Devrimci Güçler Koalisyonu (SMDK) çatısı altında hareket eden Türkmenler, Suriye'de oluşacak yeni devlet sisteminde Türkmen kimliğinin ve haklarının yeni anayasa çerçevesinde korunmasını temel almaktadır. Ancak siyasetten uzak geçen yıllar Türkmenlerin örgütlenme ve aktif siyaset yeteneklerini önemli ölçüde zayıflatmıştır. Türkmen toplumu sosyal, siyasal ve askeri örgütlenme açısından henüz olgunlaşmamıştır. Her ne kadar savaş sonrasında kurulmuş yapılar mevcutsa da söz konusu yapıların örgütlenme aşamasında karşılaştıkları "kurumsal sancılar" bir takım sorunları da beraberinde getirdi. Savaş sonrasında kurulan dernek ve siyasi partiler sözü edilen "kurumsal sancılar" nedeniyle manevra alanlarını genişletemediler.
Ancak 2012 yılında "Suriye Türkmen Platformu" olarak temeli atılan ve 2013 yılında şemsiye yapı olarak kurulan Suriye Türkmen Meclisi kısa zamanda da olsa Suriye Türkmenleri için önemli faaliyetlere/başarılara imza attı. Öncelikle kurulan siyasi partileri içine alarak, bağımsızlarla birlikte bir çatı örgüt oluşturuldu. Suriye muhalefeti içerisinde "demokratik seçim" yöntemini kullanan tek yapı olan Suriye Türkmen Meclisi tüm zorluklara, eksikliklere ve yoksunluklara rağmen "onur ve özgürlük mücadelesi" olarak adlandırdıkları Suriye Türkmen Davası için var gücü ile çalışmalar yürütmektedir. Suriye Türkmen Meclisi bu çerçevede elindeki sınırlı imkânlara ve konjonktürün aleyhine işlemesine rağmen adeta akıntıya karşı kürek çekmekte ve geliştirdiği projeler ile Türkmen Davası'nın lokomotifi konumundadır.
Suriye Türkmen Meclisi, meşruiyetini ve gücünü köklü bir kültür ve gelenekten gelen "Türkmenlik" vasfından almaktadır.Suriye Türkmenlerinin bugünkü hedefleri, yeni oluşumda haklarının anayasa çerçevesinde korunmasının sağlanmasıdır. Değinildiği üzere mevcut yönetimde Suriye Türkmenlerine örgütlenme hakkı tanınmamaktadır. Ancak yeni durum Suriye Türkmenleri açısından fırsatlar sunmaktadır. Suriye'de devrimin başarıya ulaşması durumunda sivil demokratik bir siyasal sistem ortaya çıkabilir. Bu ortam içinde Suriye Türkmenlerinin en büyük beklentisi, yeni anayasada Suriye halkını oluşturan unsurlardan biri olarak yer almaktır.Bunun yanı sıra anadilde eğitim ve diğer sosyal, kültürel hakların verilmesini talep etmektedirler.
Sonuçta Suriye'de 10 yıla yakın bir süredir yaşanan iç savaştan en büyük zararı yerel halkın gördüğü yadsınamaz bir gerçektir. Bu iç savaşın diğer mağdurları da Türkiye başta olmak üzere Suriye'nin sınır komşuları ve Avrupa devletleridir. Çalışmanın hazırlandığı günlerde küresel sermayeyi elinde tutmaya çalışan büyük güçlerin ateşkes çağrısı yapması, olayların sona ermesi açısından kayda değer bir gelişme sayılabilir. Kalıcı bir barış ortamının sağlanabilmesi Suriye'de oluşturulacak tam demokratik bir yönetim sistemi ile mümkün olacaktır. İşte bu noktada Suriye'nin hemen her bölgesinde yaşayan Türkmen grupların bu demokratik yapı içerisindeki rolü Türkiye açısından çok önemlidir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir cihan devletinin bakiyesi ve mirasçısı olması sıfatıyla sınırlarının ötesinde bir müktesebata sahiptir. Meydana gelen gelişmeler Türkiye'nin özellikle sınırındaki ülkeler ile bir komşuluktan ziyâde her anlamda bir kader ortaklığı olduğunu bir kere daha bütün nesnelliğiyle ortaya koymaktadır. Yani Türkiye'nin etrafını sınırları dışında çepeçevre kuşatan Türkler iyiyse, Türkiye de iyidir. Bahsi geçen Türkler ister sınırları içinde olsun isterse olmasın Türkiye'nin bir parçasıdır. Yapılan bu çalışmada Suriye'deki Türkmen grupların hem rejim güçleri hem de diğer terörist gruplarla olan mücadelesindeki teşkilatlı yapıları ortaya koyması açısından önemli olarak görülmektedir. Ayrıca çalışmada adı geçen grupların mücadelesi, Türkiye'nin güney sınırının güvenliği açısından ayrıca stratejik bir öneme sahiptir. Çalışmanın diğer bir önemi ise gerek dünya gerekse Türkiye gündeminde sıkça yer alan "Bayır-Bucak Türkmenleri" ifadesinin içini dolduran Batı Türkmeneli gerçekliğine bir farkındalık yaratmasıdır. Bu sebeplerden dolayı çalışmanın hem Türkoloji hem uluslararası ilişkiler hem de güvenlik politikaları çalışan bilim insanlarına faydalı olacağı düşünülmektedir Suriye'nin geleceği sadece Suriye Türkmenlerini değil başta Türkiye olmak üzere tüm dünya Türklüğünü ilgilendirmektedir. Suriye Türkmenlerinin topraklarında güvende tutulması Türkiye'nin güney sınırlarının güvenliği için elzemdir. Türkmenlerin yoğun olarak yaşadıkları ve Türkiye'nin sınır boylarında bulunan Halep ve Bayır-Bucak (Lazkiye) Türkmenlerinin güvende tutulması, köylerini terk etmemeleri son derece stratejiktir. Bunun içinse Türkiye'nin garantörlüğünde "güvenli bölgeler" oluşturulması şarttır. Suriye Türkmenlerinin her alanda eğitimi ve ekonomik, kültürel durumlarının geliştirilmesi hayati derecede önemlidir. Unutmayalım ki Halep Türkmenlerinin güvenliği Halep'in güvenliği demektir. Halep'in güvenliği ise Türkiye'nin Güneydoğusunun güvenliği demektir; Bayır-Bucak'ın güvenliği, Hatay'ın güvenliği demektir...
Suriye Türkmenleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve halkı tarafından uzun yıllar ihmâl edilmiş bir konudur. Türk halkının Suriye Türkmenlerinin varlığından haberdar olması 2011'de Suriye'de Arap baharı kıvılcımlarının ortaya çıkması ile gerçekleşmiştir. Suriye'de 2011 yılında başlayan olaylarda halkın bir kısmı Beşar Esad'ın ülke yönetiminden çekilmesini istemektedir. Bu olaylarda Esad yö...
Türkiye ile Fransa arasında 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşması'nın 7. maddesi ile Suriye Türkmenleri konusunda Türkiye'ye garantörlük verildi. 20 Kasım 1922 tarihinde başlayan Lozan Konferansı'nda Suriye sınırı neredeyse hiç konu edilmeden kabul edildi. 31 Ocak 1923 tarihinde Suriye ile sınırlar belirlenirken, Ekim 1921 tarihindeki Türk Fransız anlaşması temel esas ol...
Suriye TÜRKMENLERİN Millî Mücadelesi, milletimizin tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Onur ve özgürlük Mücadelesine katıldığım için pişman değilim. Şimdi rejime karşı başka bir devrim olsa yine katılırım. Evimi, okulumu, hey şeyimi kaybetmeme, sınıra yakın bir yerde mülteci olarak yaşamama rağmen pişman değilim. Suriye'de Esed rejiminin, milyonlarca sivili yerinden ettiğin...
Savaşlar, çatışmalar ve uluslararası krizler . Dünya tarihi boyunca yeni bir çağa geçerken bu sancılı süreçleri yaşadı. Her yeni düzen milyonlarca insanı öldürdü, sınırları değiştirdi, liderleri koltuğundan etti.Dünya son 20 yılda yine sancılı sürecin en zor aşamasını yaşıyor. İnsanoğlu acımasızca doğayı ve kendini yok etmeye devam ediyor. Yeni dünya düzeni, Orta Doğu'da kendini Arap Bah...
Enkaz Altındaki Tarih Kuzey Suriye'nin en önemli şehri ve kendi adını taşıyan ilin merkezi olup Anadolu'dan Mezopotamya'ya ve Akdeniz'den İran'a giden ana yolların kavşak noktasında kurulmuştur. Bu dikkat çekici coğrafî konumu dolayısıyla kervanların uğrak yeri olmuş, bunun sonucunda ticaretle zenginleşip medeniyette yükselirken sık sık aynı yollardan sefere çıkan orduların tahribatına v...
Karanlık günlerden ve tünellerden geçiyoruz.. Işığa kavuşabilmek uğruna geçmeliyiz, gün geldiğinde de toprağa düşmeliyiz.. Otuz yıldan beri sineklerle savaşımızın bataklığıdır Suriye, Irak'ın kuzeyi.. Bu bataklık artık kurutulmalıdır.. Kerkük'ü, Musul'u silahların gölgesinde tahliye etmeye çalışan uzaktan kumandalı terörist gruplar, Halep, Şam ve diğer yerleşim kentlerini yangın yerine ç...
Hep baştan beri söylediğim bor şey var benim bu Suriye'deki savaşla ilgili;Bu savaş kirli bir savaştır, Suriye bizim için bataklıktır. Bu batağa giren helak olur, yalnız kalır, dost bildikleri insanı yarı yolda bırakır. Demez miyiz, „Türk'ün Türk'ten başka dostu yok" diye?.. Bu veciz söz haklılığını gösterdi. Bize gazı verip, bu batağa sokanların hepsi kayıp. Üstelik bir kısmı harbiden t...