Uzun zamandır düşünüyorum da, artık kesin bir sonuca vardım sanırım: Biz acı çekmeyi seven bir toplumuz. Bunun sebebini, ne zaman bu hale geldiğimizi bilmiyorum. Belki tarihte çok çile çektiğimiz için, belli bir noktadan sonra kendimizi çile çekmenin güzel bir şey olduğuna inandırarak avutmaya başlamış olabiliriz. Ama, bu açıklama her ne kadar makul görünse de, objektif olar...
Ayşe'nin hayatını nasıl anlatsam size
Yüzündeki acının yarığına ağladım.
Ayakları morardı, kavuşmadı gündüze
İzindeki yokluğun çarığına ağladım.
Değdi gözlerime bakışı koyu
Kalın kaşlarını çattı neyleyim.
Hediye ettiğim yeşil mantoyu
Çıkarıp üstünden attı neyleyim.
Bu gece yeniden yaramı deştim
Sızlayan damarda düşündüm seni.
Lambalar üşürken sokağa düştüm
Köşede, kenarda düşündüm seni.
Son zamanlarda tuhaflaştım yine,
Ağzımın hiç mi hiç tadı yok...
Sonbahardan olsa gerek; bütün huysuzluğum, bütün hırçınlığım üzerimde…
Ota, çöpe her şeye kızıyorum.
Kızdığım şeylere bile kızıyorum, dönüp dönüp bir daha.
Öfke nöbetlerim arttı…
Köşelerim daha sert ve belirgin.
Ve bir o kadar da kırılgan…
Sokaktaki arabaların sileceklerini de kaldırıyorum sebepsiz…
Kendi kendimle konuştuğum ayniyle vaki…
Telif Hakkı
© Yahya Hoçur @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.
Yine kan. Yine barut kokusu. Yine şerefsizce pusu. Yine şehitler…Bu acının tarifi yok.Aman oyuna gelmeyin. Aman sükuneti bozmayın. Aman itidalli davranın. Aman moral bozmayın. Yıllardır aynı sözler.Terörün belini kırdık. Terör örgütüne ağır darbe indirildi. Terörün kökü kazındı. Bir hafta içinde iki katliam. Fidanlar toprakta. Yarın yine çıkıp "biz de şehit olmak istiyoruz" demesin...
Servet aşkı arttıkça ömür taptı devrana
Altın, yüzük takıda; malda vefa kalmadı.
Tuz karıştı şekere, şeker girdi kovana
Şifa diye sevdiğin balda vefa kalmadı.
Fani acun ağlasın,
Yaram derin Başbuğum.
Varsın yürek dağlasın,
Aram serin Başbuğum