Böğürtlen topladığımız, sonra dağ çileklerini fındık yapraklarına sarıp yediğimiz günler gelir aklıma sayın Sürmene'den başlayıp Of'un kıyı kesiminden devam edip Hayrat'ın(Trabzon'un güneyde kalan ilçesi) dağ doruklarına uzandığımız günler. Artık her şeye "sayın" der oldum bugünlerde. Sayın orman, ağaç; il, ilçe, köy, belde falan. Sayın diyerek isimleri, yerleri anar oldum. Sayın gökyüzü...
Tanıtımını Instagram'da gördüğüm bir film izledim dün gece. Önce adı ve tanıtım için kullanılan film karesi dikkatimi çekti. Yazımın görselinde kullandığım kare… Yanında siyahi bir bebek, dünyanın kahrı sırtına yüklenmiş bir çocuktu gördüğüm. O kadar gerçek bakıyordu ki ikisi de… Birisi bebek, bulunduğu ortama uyum sağlama bakışı, ama diğer çocuğun bakışı hiç rol bakışı değildi. Asıl dik...
Çocuk öldü, çünkü sen telefonla konuşmalıydın... Çocuk öldü, çünkü sinyal vermek sana yakışmazdı...Çocuk öldü, çünkü onun kaportası vücuduydu, kaskosu çaresizdi...Çocuk öldü, çünkü sen kız arkadaşının yanına 5 dakika önce varmalıydın...Çocuk öldü, çünkü cinsel yetersizliklerini veya boş geçen gençliğini tolare etmek için tek çaren yolları piste çevirmekti...Çocuk öldü, çünkü sen evde eş...
Telif Hakkı
© Anıl Kunt @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.