Derdi Türkiye'ydi, derdi Türkiye
Gönülden muhabbet verdi her köye
Sözünü geçirdi, paşa'ya, bey'e
Bir yiğit, kahraman, bir yaman Türkeş
Yeniden doğ, Başbuğ Alparslan Türkeş.
"Kimse karşımıza Türklükle de çıkmasın... Biz, her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına almış bir iktidarız" demişti Baş-ayrıştırıcı ve yandaşları… "Irkıma yok izmihlâl" dediği için Mehmet Âkif'i de sevmezdi bu tayfa. Hatta iktidarlarının başı ve Diyanetlerinin Başkanının hasta ziyaretinde bulunduğu tarih hocaları "pezevenk" demişti Âkif için. Türk'ün İstiklâl mücadelesine katılmış ve Marşı'nı yazmış birine böyle küfürler eden iktidarı hangi Türk milliyetçileri bağrına bastı? Biliyoruz ama gene de söylemekten haya ediyoruz…
Madem ki bu yerel secimler beka secimi; oyle diyor ya buyuklerimiz! Yarin sabah oy kullanmak icin perdenin arkasina gectigimde oy pusulasinda evvela 3 hilali arayacagim; cunku benim icin Turk Devleti'nin bekasi mevzubahisse buna en once TURK MILLIYETCILERI itiraz eder ve siyasi organizasyonu olan MHP'yi tercih eder; yoksa her Turk Milliyetcisi gibi duruma vaziyet edip; aklim ve suurumla hareket etmekle beraber kendime su sorulari soracagim:
"Bir Demet Tiyatro"daki Zabıta İrfan gibiler. Kimi zaman da Saldıray Abi. Üstelik ne İrfan gibi sevimli yalancılar ne de Saldıray Abi gibi açık sözlü... Yalan söyleme bilincinin doruklarında yaşıyorlar. Millet? Millet, tıpkı İrfan'ın yalan dolan peşinde olduğunu bilen mahalle sakinleri gibi iktidar gücüne boyun eğme zorunda hissediyor kendisini. Tıpkı Saldıray Abinin tatminini maksimize etme peşinde olduğunu bilen mahalle gibi bireysel kariyer yapacak kapasitede hissediyor kendisini. Oysa özgürlük tam da bu eşiğe eyvallah etmeden, o eşiği geçme iradesinde. Türk tarihi tam da hep bu kırılma noktalarında yeniden şekillenmiştir…
Ne kadar "tutunamayan" olsa da Mükremin, ne kadar "cahil" olsa da Tirbuşon delikanlılığı uçtu gitti toplumun hayatından. Artık herkes "pipo" entelliğinin zirvesinde, Suriyelilerin nargile hergeleliği sarmış olsa da her tarafımızı…