Yakın zamanda benden bir yazı isteyen bir yayın kurumu ile aramızda, Osman Karatay'ın büyük Türkçülüğü ile ilgili bir konu, daha doğrusu bir tartışma geçti. Oraya bilgi için hazırladığım yazının yayımlanmayı hak ettiğini düşündüğüm için sizlerle paylaşıyorum. Günaydın. Bilgi ve belgesiz konuşmayayım. Eldeki bilgiler: https://www.iz.com.tr/osman-karatay Bu 2006da kalmış ama memleketi...
Giriş kısmı için birkaç açıklama: -Bu yazının konusu ve amacı kimsenin inancını eleştirmek değildir. İnanç konuları bu yazının dışındadır.-Bu yazının konusu insanların bilgilerini alaya almak değildir.-Bu yazının konusu bireylerin politik düşüncelerini sorgulamak değildir.-Ele alınan konu doğrudan doğruya ve yalnızca bir toplumun dili ve o dilin edebiyatı ile ilgilidir. Ekteki resme bakı...
Çin'in şimdiki lideri Xi Jinping başa geldiğinden beri, Çin bütün azınlıklara, bunlar içinde de özellikle Doğu Türkistan'daki Türk nüfusa aşırı baskı uygulamaya başlayıp, birçoğunu "Yeniden Eğitim" adı altında GULAG benzeri kamplara atıp işkencelerle Çinlileştirme çabasına girişti. Başta bu konuyla ilgili pek bilgi sızmıyordu. Ama hiçbir gerçek uzun süre gizli kalamadığı gibi, bu uygulamalar da çeşitli kaynaklardan dünya kamuoyuna taşındı. Aşağıdaki yazıda, bu coğrafyanın kısa bir tarihi sürecini verip günümüzdeki yasal düzenek ile bu uygulamaların neden yasa dışı, hepsinin ötesinde insanlık dışı olduğunu anlatmaya çalışacağım.
Bugün bizim Doğu Türkistan, Çin'in ise Xinjiang diye adlandırdığı yer Taklamakan Çölünü çevreleyen topraklardır. Bu alanın bilinen ilk sakinleri çeşitli şehir devletleri kurmuş olan Hint-Aryan ve Tibet halklarıdır. Söz konusu şehir devletleri, haritada hâkim oldukları bölgeleri belirleyen renk kodlarıyla gösterilen 6 şehir devletidir. Bu nedenle Uygurlar bu bölgeden "altı şehr" diye söz ederler. Bu şehir yönetimleri, eski dönemlerden başlayarak Bozkır merkezli Türk ve Moğol kökenli devletlerin, kimi zaman da Çin kaynaklı hanedanların etkisi altında kalmış, vergi vermiştir.
Telif Hakkı
© Mehmet Levent Kaya
İnsanlar bilgi, duygu ve düşüncelerini söz ile aktarırlar ve evreni bildikleri söz ölçüsünce algılayıp anlayabilirler. Yazı da "sözün" bir yere tutturularak saklanması yöntemlerinden biridir.
Dünya tarihinde yazı dediğimiz araç birkaç tasnife ayrılır. Türkiye'de genel olarak hepsine alfabe denmekle birlikte, aslında bütün yazı dizgeleri alfabe değildir.
Bu yazı, yazı dizgeleriyle ilgili tam bir bilimsel yazı değil. Ancak doğru bir anlayışın oluşması için yazı sistemleri ile ilgili iyi bir bilgi sağlamasını amaçlıyor.
Yazı dizgelerini önce ikiye ayırmak gerekiyor.
Son zamanlarda bir moda var, herkes benzetme, ayrıştırma, akıllıca açıklanamayacak diğer bazı yöntemlerle sözcük çözümleyerek dil bilimiyle ilgili yargılar çıkarmaya çalışıyor. Doğrusu bu modayı yayanlar arasında dünya çapında tanınmış dil bilimciler de yok değildi ama şimdi onları çekiştirmeye gerek yok. Dil bilimi yalnızca sözcük çözümleme üzerinden işlemez. Dil bilimi dilde önem...
Telif Hakkı
© Mehmet Levent Kaya