Turnam! Yol nereye, yoksa yare mi?
Halimi sorarsa "eksikmiş" dersin.
Anlatma! Bilmesin sakın yaremi,
Sol yanı birazcık çizikmiş dersin.
Tezden beklemesin beni yar emi!
Zaptiyeden yolu kesikmiş dersin.
daha ne diyeyim oy nazlım
Fırat yamacında dere boyu ölüler
gönül gözünü yum da öyle bak zulme
gözyaşın bu çıkmaz sokakta vurulur
düşersin dayanamam
Milletim Robin Hood'u bilir ama nedense Çakırcalı'yı bilmez
Osmanlı'da düzen bozulmuştu. Zabitler görevini kötüye kullanıyor ağayla, beyle bir olup yoksul halkın ezilmesine göz yumuyordu.
Çakırcalı namert düzene isyan etti. Vuruştu ağa ile, bey ile. Onlardan aldı, yoksul halka dağıttı ve bizlere şu hakikati öğretti.
EŞKİYALIK BAZEN KUTSAL BİR MESLEKTİR!
Şiirim ise çaresiz bir ünleyiştir.
Tahtaların üstünde yavaş yavaş adım atarak pencerenin yanına gitti. Gördüğü tek şey bir meşalenin ışığıydı. Ve ışık yavaş yavaş eve yaklaşıyordu. Titreyen lambanın ışığı sadece masanın ortasındaki patates tabağına ışık verebiliyordu. İkindi vaktinden bari devam eden rüzgar yüzünden kapanan camlar odayı daha da havasız hale getiriyordu. Ahmet Sabri tahta çatalını patatese sapladı. ...