BAKIN; BURASI ÇOK ÖNEMLİ!..
Önümüzde seçimler var.
Aslına bakarsanız vatanım ve milletim için artık siyasetten zerre beklentisi olmayan biriyim (Şahsım için zaten hiç olmadı). Ve bir de bu seçimin 'yerel seçim' olmasına bakarak zaten bir yorum yapmak istemiyordum.
Çünkü bence özellikle yerel seçimlerde siyasi partilerden önce adaya göre vicdanını dinlemeli insan.
Tabii bunu söylerken hain PKK'ya 'terörist' diyemeyenleri 'siyasi parti' sınıfına koymadığımı belirtmem gerekiyor.
Her ne kadar birileri beni aşan bir insancıl tavırla vatanıma göz dikmiş şerefsizlerin bile hasta hasta hapisanelerde kalmasına katlanamayacak kadar yumuşak, yürekli ve hümanist olsalar da, ben o konularda çok daha katıyım.
Neyse,...
Olay 'yerel seçim' olsa da bu sefer durumun farklı olduğuna hepimiz şahidiz.
Çünkü yarışanların o il veya bu ilçede yönetime talip olan adaylar değil, siyasi partilerimizin genel başkanları ve hatta zamanında bağımsız olacağına yemin etmiş ama şimdi artık partili olan Reis-i Cumhurumuz olduğunu görüyoruz.
Hemen lafım ters anlaşılmasın, sitem etmiyorum.
Bu sefer bu yerel seçimlerde böyle olmasının çok doğal ve önemli bir nedeni var!
Çünkü bu sefer olay yerel seçimden de öte.....
Evet, bildiniz efendim;
Bu sefer olay BEKA MESELESİ!
Aynen öyle!
Ortada çok ciddi bir beka meselesi var!
4000 yıllık yazılı Türk tarihi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hatta dünya Türklüğünün geleceği hangi mahalleye, hangi muhtarı seçeceğinize bağlı efendim!
Eeee, durum böyle olunca doğal olarak sadece dünya Türklüğünün değil, ümmetin geleceği yani İslamiyet'in geleceği seçeceğiniz muhtar adaylarına ve belediye başkanlarına bağlı.
Eyyyy ümmetin liderine sürekli muhtarları topluyor diye sitem edenler. şimdi anladınız mı durumun önemini?
Şimdi anladınız mı taaa ne zamandan bugünleri görüp hazırlık yaptığını?
Hadi, bunu da açıklayın ateistler!...
Neyse, konuyu dağıtmayayım.
Şimdi o kadar öngörülü olmayanlar, 'nereden çıktı bu beka meselesi?' diyecek biliyorum.
Onların kalp gözlerinin kapalı olması bir şeyi değiştirmez bu ne de olsa 'gönül işi."
Ortada bir BEKA MESELESİ var!
Bu kadar!
Efendim zamanında ikiz yasaların altı imzalanırken ve böylece 'açılımın hukuki meşruiyet alt yapısı hazırlanırken yoktu mesela.
Oslo'da görüşülürken,
Büyük Millet Meclisi ve Dolmabahçe'de bebek katilinin mektupları okunurken,
Birilerinin bizim toprağımıza göz dikme, polisimizi, askerimizi, öğretmenimizi, öğrencimizi öldürme hakkına nasıl ve nereden sahip oldukları anlatmaları için akiller görevlendirirken de yoktu.
Gerçi açılımdan sonra Tunceli'yi, Şırnak'ı, Nusaybin'i yani 'ORALARI YENİDEN VATAN YAPMAK İÇİN...' (hatırlarsanız bu benim sözüm değil!) yine bizim çocuklarımız şehit oldu, bizim analarımız ağladı ama asla beka meselesi yoktu!
Hem siz bunlara neden takılasınız ki, ne de olsa geçmişe mazi derler, değil mi?
Tam da geçmiş demişken yine aklıma geldi: Mesela Türk Ordusuna kumpas kurulurken ve 'davanın savcısı' ilan edilirken beka, meka söz konusu değildi.
Efendim devletin kozmik odasına girilmiş, şanlı Türk Ordusunun subayları, paşaları, bir haham bozuntusunun iftiralarıyla, bizzat tutukladıkları PKK'lı teröristlerin 'gizli şahitliğiyle' suçsuz yargılanmış, kendilerine, ailelerine ağza alınmayacak hakaretler edilmiş...
Bütün bu adaletsizliği yapan şerefsizler ve o dönemin iktidarda olan siyasileri aynı yağmurda beraber ıslanırlarken ve aynı yollarda beraber yürürken de beka meselesi yoktu.
Yoktu, aynı o şerefsizlerin şükürler olsun başarısızca geçen cumhuriyetimizi yıkma teşebbüslerinden sonra gariban Mehmetcik dünya medyası önünde kayışlarla dövülüp linç edilirken veya kışlaların önüne greyderler, çöp kamyonları çekilerek, 10 Kasım'da Mustafa Kemal Atatürk'ün ziyaretine gitmek isteyen Türk paşalarının üstleri aranarak Türk Silahli Kuvvetleri itibarsızlaştırılırken olmadığı gibi.
Ne alakası var bunların beka ile, değil mi?
Devletin bekası böyle basit güncel meselelerle tehlikeye girmez.
Bakın mesela, koskoca bir anayasayı değiştirdik.
Öyle basit bir değişim değildi bu, resmen sistem değişikliğine gittik.
'Parlamenter sistemden, başkanlık sistemine' geçeceğiz dediler.
Gerçi, dünyanın diğer ülkelerinde kuvvetler ayrımı olmayan, tüm yetki ve sorumluluğun tek bir makamda odaklandığı bir anayasaya 'başkanlık demokrasisi' yani 'presidential democracy' demiyorlar ama önemli değil.
Elin gavurundan bize ne, bu da işte TEK MİLLET Tipi Başkanlık Sistemi!
Eeee, n'oldu?
Beka hiç tehlikeye girdi mi?
Neden girsin efendim zaten? Hm? Neden girsin bakayım?
Ne ayrımı efendi? Ne ayrımıııı???? BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR diye boşuna mı demiş atalarımız?
Bir ülkenin Cumhurbaşkanı 'Anayasa Mahkemesinin verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum.' derken tehlikeye girmeyen beka, halkın kuvvetler ayrımının kaldırılmasını meşrulaştırmasıyla tehlikeye mi girer?
Hem de ayran, döner içerken demokrasi nöbeti tutacak kadar şuurlu bir halkın?
Hiç!...
Kolay mı bizim manevi değerlerimiz etrafında buluşmuş TEK MİLLETİMİZİN kurduğu devletin bekasını tehlikeye sokmak?
Bu milletin manevi ve ahlaki yapısı o kadar kuvvetlidir ki, örneğin vakıflarda 40 çocuğun ırzına geçilmesinden bile sarsılmaz.
Öyle 'bir kere ile' hiç bir şey olmaz. Başka bir olay duydunuz mu hiç?
Gerçi çocuk istismarı ve kadın cinayetlerinde aşırı bir artış olduğunu iddia edenler var ama inanmayın onlara!
Bunlar birliğimizi ve dirliğimizi bozmak isteyen dış güçler.
Aynı şeyler gibi işte, hani şu... Hah, hatırladım!
Lobiler, lobiler!
Faiz lobisi, döviz lobisi...
Efendim bizden öncekiler Türkiye'nin tarihinde görülmemiş bir ekonomik krize sebep olmuştular.
Eski Türkiye'de bankaların içini boşaltmışlardı.
Biz iktidara geldiğimizde toplam dış borç 130 milyar USD (IMF'den alınan da buna dahil!), USD ise 1,6 TL civarındaydı.
Millet yerli tarım ürünleri, yerli gıda yeme mecburiyetindeydi ve bir sürü gereksiz işletme, fabrika, liman, miman vardı.
Eski Türkiye böyle ilkeldi işte!
BİZZZZ ne yaptık?
Toplam 450 milyar USD borç alarak IMF'de dahil kime borç varsa geri ödedik, hatta zaten IMF üyesi olarak orada bulundurmamız gereken parayı IMF'ye borç verdik ve sonunda masaya vurup USD/TL'yi 5'e düşürdük.
Gerçi son günlerde yine 6'lara doğru yürümeye başladı ama bir 15-20 milyar USD'lik rezervimiz kaldı.
Evel Allah, 31 Mart'a kadar kuru bastırırız. Sonrası Allah kerim...
Onların doları varsa, bizim de Allahımız var, değil mi?
Hem, dolarsa n'oluuuur, dolmazsa n'olur...
Her türlü işletme ve fabrikayı babalar gibi sattık, yerlerine gerekli mi gereksiz mi demeden havaalanı ve yollar yaptık. Son kalan bir kaç bir şeyi de varlık fonuna paketleyip toptan satacağız, az kaldı.
Milletimiz artık ithal gıda tüketiyor.
Sırp'ın en kaliteli eti... Bırakın milletimizi hayvanlarımız için bile Ukrayna ve Bulgaristan'dan saman ithal ettik.
Gerçi her şey ithal olunca samanları yedirebilecek hayvancılık kalmadı, ama her şey milletimiz için işte, millete hizmette sınır tanımayız!
Artık neden bankalar iflas etmiyor da şirketler mecburen konkordato ilan ediyor?
Çünkü kimse artık banka içi boşaltamıyor, yaaaaa!
Peki, beka bozuldu mu?
Bakın; Burası çok önemli:
Yok efendim yaprak oynamıyormuş, esnaf soluk alamıyormuş...
İnanmayın bu palavraya kardeşim.
Kimse yazar kasa atıyor mu?
Yok!
Eeeee?
Herkes nefes alıyor efendim.
Herkes, nefes, soluk alıyor!
Ağzından alamıyormuş, burnundan alamıyormuş, sana ne?
Alıyor ya işte... Ona bakın, ona!
Efendim böyle basit, güncel şeylere takılmayın,
Kolay mı bu devleti tehlikeye atmak?
Bakın, 'Sıfır sorun' dedik, ona göre dış politika yaptık ve ülkeye resmi rakamlara göre üç küsür milyon Suriyeli mülteci aldık.
Ne oldu? Beka sorunu mu oldu?
Güzel vatanımızın her türlü nimetinden yararlanıyorlar, hepsiyle her ilimizde ne güzel komşu olduk.
Sakın 20 sene sonra Türkiye'nin demografik yapısının değişeceğini, bunun Anadolu'da Türk kimliğinin yok edilmek için yapıldığını söyleyen, bunu beka sorunu olarak gören art niyetlilere inanmayın.
Bu millet TEK MİLLET! Hiç bir şey olmaz!
Zamanında alınan peşmerge sayesinde nasıl ülkemizi bilimde, teknolojide, kültürel alanda birden ivme kazandıysa bu kardeşlerimiz sayesinde de biz uzaya gideceğiz.
Kıskanıyorlar efendim, kıskanıyorlar;
Onlara vereceğimiz tek cevap:
Gocunan gocuk giysin!
Neyse saymakla bitmez, biz en iyisi konuya geri dönelim.
Sakın bir hata yapıp da yanlış muhtar, yanlış belediye başkanı seçmeyin!
Dediğim gibi, bu beka meselesi ciddi bir iş...
Bakın onca verdiğim örnekte beka sorunu yoktu.
Hatta şu anda bile milletin 'bizden (!)' olanları ile olmayanlarını ikiye bölmek, bizim gibi düşünmeyenlere 'ZİLLET' diyerek o TEK MİLLETİ ikiye ayırmak asla beka meselesi olmaz.
Ama ZİLLET'E uyarsanız (mazallah) işte o zaman beka sorunu olur!
Sormayın efendim 'neden?' diye.
Devletin bekasını tehlikeye sokmayan onca örnek verdik.
Artık neyin sokacağını da siz anlayın.
Lafın tamamı söyleyerek size hakaret mi edeyim? Olur mu hiç?
Hem ben demiyorum, bakın kimler diyor!
O bilmeyecek de ben mi bileceğim?
Görün artık büyük resmi.
Ayrıca, bir askerle bir genelkurmay başkanının bildiği bir olabilir mi?
Vardır bir bildiği.
Sakın bu ülkeyi cilasız taş devrinden teslim alıp uzay çağına getirenlere yanlış yaparak BEKA'YI tehlikeye sokmayın!
Onun için iyi düşünün;
Yeter mi, devam mı?
Mehmet Alp
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.