GEÇEN HAFTA NE OLDU
Bazı eski dostlarım bir zamanlar da bir başkası için "Aman gitme" diyerek, ağladığımızı hatırlatıyorlar.
...
Sadakata bağlı ağlamak çok insani bir hal olup, asıl bunu beceremeyenlerin insanlığından şüphe etmek lazım.
...
Evet, o zamanlar da yine o kasdetilen insana inanıyor güveniyor; doğal olarak "Bırakıyorum" dediğinde ağlamıştık. O zaman da inanmışlık ve adanmışlık şiarımızdı. Amma velakin; kendisine tanıdığımız bu sonsuz sadakat kredisini hoyratça harcaması karşında gün geldi "Artık yeter, çek git" demek zorunda kaldık.
...
Bir başkası için de aynı süreçler söz konusu olabilir; burada önemli olan benim prensiplerim; inanmış ve adanmışlığım; kendime verdiğim değer, duyduğum saygıdır. Gerisi umurumda bile değil.
Meral Hanım'ın evinin önünde sadakat nöbeti
İki gündür gece gündüz Meral Hanım'ın evi önünde kesintisiz sürdürdüğümüz sevgi ve sadakat nöbetimizi; Meral Hanım'ın genel başkan yardımcısı Lütfü Türkkan aracılığıyla, kendisine 72 saatlik düşünme şansı vermemizi talep etmesi üzerine şimdilik nöbetimizi sona erdirdik.
...
Partiyi kurarken, bir hasta ziyaretinde bir araya geldiğimizde, parti kurup, kurmayacağını sorduğumuzda "Hayır kampanyası dahil olamak üzere hep beraber çok güzel çalışmalar yaptık, sizler istediğiniz sürece, hiç bir zaman benden bu kadar demiyeceğim" demiş, bizler de kesinlikle kendisi ile sonuna kadar beraber olacağımızı söylemiştik.
...
Şimdi gene aynı duygu ve düşüncelerle kendisine diyoruz ki; "Öyleyse, biz de seninle beraber olmak istemiyoruz" demediğimiz sürece genel başkanlığımızı bırakamazsınız.
...
Meral Hanım Genel Başkanlığını güçlü kılmak için böyle bir strateji yürütmeyi tercih ettiğini düşünüyorum.
...
"Partisinden az oy aldı" fitnesine hodri meydan demiştir. Yürekli ve öz güven dolu çıkışı ile güven tazelemeyi tercih etmiştir. Bu tiplerin sesini kısmak, fitne ve fesatçıları da yalnızlığa itmek için delegelerin belki de tamamına yakınının imzası ile aday gösterilecek ve yine genel başkanımız olarak görevine devam edecektir.
Anıtkabir'de Atatürk'e hakaret edem ''Türbanlı'' meczup.
Anıtkabir'deki malum kızın Atatürk'e hakareti; bilerek ve istenerek hazırlanmış çok kötü bir senaryodur.
...
Amaç; sistem, hatta rejim değişikliği ile katedilen yolda, cumhuriyet değer ve kazanımlarına sahip çıkma mukavemetimizi test etmeye yönelik provakatif bir eylemdir.
...
Bizlere düşen, çok ucuz bir senaryonun figüranı olma tuzağına düşmeden; edep ve adap ölçüleri içinde tepkimizi ortaya koymaktır.
...
Hep şunu söylerim; sandığa giren ve çıkan oyların niteliğinin değil, niceliğinin hesabı yapılır. Dolayısıyla, çişini tutabilen herkesin sadık başına gidip, oyunu kullandıklarında; belkide en son kullanılan tek oyun kaderimizi tayin ettiğini aklımızdan çıkamamamız gerekir.
...
Muhalefet olarak, ülkemiz insanının %70'inin muhafazakar olduğunu; ve aynı zamanda iktidarı da bu kesimin tayin ettiğini bilmemiz; dolaysıyla da; ne yapıp edip bu kesimin teveccühüne talip olup, netice almanın yolunu, formülünü bulmamız lazım. Bunun da en kestirme yolunun empati yaparak, diyalog kurmaktan geçtiğini düşünüyorum.
...
Lütfen malum kızın giyim tarzı sizi yanıltıp, yönlendirmesin. İngiliz istihbaratçısı "İmam Lawrence"in Suudi Arabistan'da yaptıklarını hatırlayalım. Şunu fark ettim ki; malum kız sembolize edilerek; dini bütün, muhafazakar kesime atıf yapılarak, çok kırıcı ve gayri ahlaki yorumlar yapılıyor.
...
Tepkimiz şu olmalı "Malum kız giyim tarzı olarak her ne kadar İslami görünse de; sarf ettiği sözler itibariyle gerçekte imani hiç bir tarafı olamayan meczubun tekidir" deyip geçelim. Ama kesinlikle hukuk karşında ifadesi alınıp, en ağır şekilde cezası verilmelidir ki; bundan sonra yeltenecek olanlara ibret olabilsin diye.
İkidar tarikatları, tarikatlar da iktidarı besliyor.
İktidar, tarikat ve cemaatler sayesinde önce iktidar, sonra muktedir olmuştur. Artık bunlara ihtiyacı kalmadı; zira elde etmeyi düşünüp de edemediği bir şey kalmadı. Devletin yapısında sistem dahil, istediği dönüşümü sağlamıştır.
...
Dolayısıyla, muktedirliğin devamı için artık tarikat ve cemaatleri ayak bağı görüp, teker teker tasfiyeleri veya etkinliklerinin azaltılması yoluna gidilebilir. Bunun için de; toplumda yaygınlığı az olan, sadece lokal olarak etkin olan; öte yandan yapılan operasyona gerekçe olabilecek malum pornografik görüntülerin de toplum nezdinde iğrençlikle karşılanmasıyla; tarikat ve cemaatler üzerine operasyona; en pasif direnişi gösterecek olan Adnan'dan başlandı, diğerleri ile devam edebilir.
...
Artık bundan sonra İstenilen her an yine istedikleri tarikat veya cemaatler "Şeytanlaştırılarak" üzerlerine gidilebilir. Çünkü hepsinin sermaye hareketlerinde yeri ve payları var. Yapılabilecek operasyonlar için devlet eğer isterse, operasyonlarına gerekçe oluşturabileceği oldukça malzemeler bulabilir.
...
Bu olup biteceklere itiraz edebilecekler karşında hükmettin yaptıklarını meşru görebilecek; kendisine yüksek sadakatla bağlı, bir seçmen kitlesi varken; muhalefetin de hiç de itiraz etmeyeceği bir sürece girilmesi ile LAİKLİK kavramına sadakatın gerekliliği bizatihi hükümet edenlerce keşfedile bilirse; yarına dair güzel şeyler olabilir.
İnşallah.
Ülkemizin %30'nun sol %70'nin de muhafazakar olduğu gerçeği
Yıllarca çırpındık durduk ancak sosyal demokrat arkadaşlarımıza; Kemalistlere, "kendilerine özgü" Atatürkçülere anlatamadık. Liberalleri saymıyorum bile çünkü her düzen onlara uyar. Bunlar, özelikle her yerde ve her zaman sistem değişikliklerinde katalizör görevi gören en kaypak kesimdirler. Bunlar için inanç, ilke; inanmışlık ve adanmışlık yok; menfaat vardır.
...
"Başörtülü kadının, genç kızın; okula, kamu iş yerlerine girmelerine veya istihdam edilmelerine engel olsanız bile bu insanları yetiştiren eş, ağabey, babalara mani olmak mümkün mü; değil, öyleyse önemli olan zihniyetle mücadele etmektir." dedik, fayda etmedi.
...
Ne oldu şimdi; birincilik kürsüsüne çıkmış başörtülü genç kızın başındaki kepi; saçlarını yolarcasına çekip alma despotluğu, oğlunu askeri kışlaya başörtüsü ile teslim eden aynı ananın, ziyarete gittiğinde nizamiyeye alınmaması, ya da; orduda, kendisine vatan teslim edilen aynı askerin, düğününü ordu gazinosunda yapamaması gibi aptalca tahrik dolu müdahaleler, üniversitelerde ikna odaları, kilometrelerce başörtülü şekilde yolculuktan sonra ancak başını açarak üniversiteye girebilme müsaadesi gibi laiklik adına yapılan abuk, sabık müdahaleler siyasal İslamın güçlenmesine, hatta meşruiyet kazanmasına alt zemin oluşturmuştur.
...
Sen kendini bir çok şeyin en iyi bileni olarak görebilirsin ama sandıkta oy kullanırken bunun ölçülebilir hiç bir etkisi, yansıması olmuyor; İnsanın çişini tutabilecek kadar sandık başına gidebilmesi yeterli oluyor.
...
Diyeceksiniz ki "Türk milliyetçilerinin hiç mi kabahati yok" olmaz olur mu; siyasi İslamcılara "Buyurunuz geçiniz, ne istiyorsanız yapınız" dedik.
...
"Siyasal İslam"ın yeterince tahrikini sosyal demokratlar; iktidara gelip, muktedir olmalarını da Türk milliyetçileri sağlamışlardır.
...
Türk milliyetçileri nihayetinde içine düşürüldükleri hatayı anlayarak kendilerince önlem almak adına yeni bir mücadele başlatmış olsalar da; karşı taraf çok yol aldığından işimiz de hayli zorlaşmıştır.
...
CHP'nin yürüttüğü süreç neydi öyle; anlamak mümkün değil. Solun maksimum oyu %30 ve inat ettiler Cumhurbaşkanını biz kazanacağız diye. Oysa, neredeyse Abdullah Gül'ün çatı adaylığına razı olan CHP, "Meral Akşener lehine aday çıkarmıyoruz" diyemezmiydi. Diyemedi, çünkü AKP ve trollerinin "CHP niçin kendi adayını çıkarmıyor" bombardımanından korktular. Ve maalesef Erdoğan sürekli olarak rakibinin Muharrem İnce olmasını istedi; CHP de "Buyurun efendim, neden olmasın" dedi ve aday gösterdiler.
...
Dolaysıyla işin özü; zamanında kışlaya başörtüsü ile giremeyenler, bundan böyle askeri şuralarda ordu komuta kademesini belirleyeceklerdir. Bu başarı çok bilmiş, ukala sosyal demokrat, Kemalist, kendine özgü Atatürkçü zihniyet ile zemini kaymış, kontrolü kendi iradesinden çıkmış, öz güveni ığdış edilmiş biz Türk milliyetçilerine aittir.
Paralı askerlik
"Ordu millet"in geldiği son nokta; paralı askerlik. Yıllar önce geni ile oynanan domatesin bugün tadı ne ise " Türk askeri"nin ruh halini; ödediği veya ödeyemediği para belirlerse; "Ben size ölmeyi emrediyorum" komutuna riayet edecek asker bulamazsınız.
...
Beceriksiz ve kifayetsiz siyasi iktidarların ülkeyi içine soktukları her çıkmazda; "Fakirse askere alırız, zenginse parasını alırız" çözümünün ilk akla gelmesi bu ülke için inanmışlık ve adanmışlığı zayıflatır, gün gelir Allah korusun fedakarlık için yaprak bile kımıldamaz.
...
Ya tamamen profesyonel askerliğe geçilsin ya da; eskiden olduğu gibi kadim Türk geleneği olarak; sağlık şartları uygun olan her Türk erkeğinin yapmaya inandığı, hatta istediği; bedeli ölçülemeyen, kutsal bir görev olarak devam etsin.
İYİ PARTİ üzerinden durumu idare etme
MHP mevcut oylarını korumak ve konsolide etmek için sürekli olarak İYİ PARTİ ve Meral Hanım üzerinden kin ve öfke göndermesi yapıyor. Dahası da var; kuruluş gerekçesini Türk milliyetçiliği ideolojisine dayandırıp, göndere ise "Siyasal İslam sancağını" çekmek; küçümsenecek bir başarı değildir(!) Bu dönüşüm ve öncüleri üzerine tez hazırlamak; bilim yapmak isteyen öğrenciler için iyi bir fırsattır.
...
Bu yöntem sağlıklı bir yöntem değil ki; bir şey talep edin ve onu elde etmenin mücadelesini verin, daha tutarlı bir iş yapmış olursunuz.
...
Mesela iç işleri, kültür veya milli eğitim bakanlığını, ya da; TOKİ başkanlığını talep edebilirsiniz. İYİ PARTİ'nin bütün oyları MHP'ye gitse; bir şey olmaya veya yapmaya talip olmadıktan sonra neye yarar ki. Hiç olmazsa oyun gücünü; değerlendirebileceklere kullandırın.
İYİ Parti'nin kimliği
Türk milliyetçisi olarak sağın ihanetine şahit olmaktan bıktım usandım. İYİ PARTİ'nin kimliğini tanımlamak için "Sağ"ın neresi olursa olsun; atıf yapılmasına gönlüm razı değil.
...
"Vatanseverlik ortak paydasında bütünleşen herkesin aidiyet duyabileceği bir partiyiz" demedik mi. Kararımızda bir değişiklik yok, aynen devam.
Mehmet Soral
soralmehmet{a}hotmail.com
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.