İKTİDARI GÖNDEREMEDİK YA MUHALEFET
İktidarı gönderemedik ya muhalefet
Meral Hanım'ın masadan kalkma gerekçesini Kılıçdaroğlu'nun aday olacağının ilk defa o gün masaya getirilmesine ve dayatılmasına bağlaması ile Recep Tayyip Erdoğan'nın 15 Temmuz darbe girişimini eniştesinden öğrendiğini söylemesi arasındaki ortak benzerlik; her iki siyasetçinin de; Türk milletinin düşünmeyen, sorgulamayan, muhakeme etmeyen; dolayısıyla da mantıklı olsa da olmasa da gerçek dışılıklara pekala kolayca inandırılabilecek saf bir yığından ibaret olduğu kanaatine sahip olmalarıdır.
İstanbul trafiğinin en yoğun olduğu saatlerde, gün ortasında, E5 üzerinde Boğaziçi köprüsüne doğru yürüyen tankları sadece enişte görmüş; MİT görmemiş, polis görmemiş, zabıta görmemiş(!)6'lı masa 244 sayfalık ortak mutabakat metni hazırlıyor; içinde sistem değişikliğinden tutun da devletin işleyişinden, partilerin ayrı ayrı görev paylaşımına kadar her şey düşünülüp yazılmış amma velakin bütün bunların gerçekleşmesi için Cumhurbaşkanlığını kazanmak gerekiyor ama masayı terk etme eylemine kadar adayın belirlenmesi hiç ama hiç düşünülüp tartışılmamış(!)
Bu durum karşısında Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına "kontrollü muhalefet" çıkarılarak gene kazanması sağlandı diyecek olsam; yukarıda isimlerini andığım iki siyasi liderin açıklamalarında geçen gerekçelerden daha mı az tutarlı makul ve mantıklı bir düşüncemi paylaşmış olacağım. Yanarım yanarım da umutlarımın sürekli birilerinin projelerine aparat yapılmasına yanarım. BOP projesini olabildiğince çok geniş kapsamlı; uzun vadeli, kesintisiz devam etmekte olan girift ve kompleks bir yapı olduğunu hiç unutmamamız lazım. Mevcut muhalefet yapısının mahalli seçimlerde sandığa gömülüp bir sonraki genel seçimlere güncellenmiş muhalefet ile gidilmesi biz muhalif seçmen için en münasip strateji olacaktır. Hep AKP ve Erdoğan'dan kurtulmayı düşündük ancak bir ara da mevcut muhalefetten kurtulmayı düşünseydik Erdoğan iktidarına belki daha kolay son verebilecektik. Şimdi diyeceksiniz ki; bu strateji ile tüm belediyeleri cumhur ittifakı kazanmaz mı. Doğru, ancak umurunda değil; zira AKP'leşmiş devlette tüm mahalli idareler muhalefetin olsa ne yazar; hepsinin gücünü toplasak Erdoğan'ın bir kanun hükmünde kararname çıkarma gücüne sahip olabilecekkler mi; bir gecede ve tek imza ile İstanbul Sözleşmesi veya bir başka uluslararası sözleşmeden çıkma veya girme yetkisine sahip olacaklar mı. Mevzu belediye rantlarının paylaşımı ise o da umurunda değil, benim derdim BOP projesini boşa çıkarmak, ülkemin ve milletimin istikbaline sahip çıkmaktır. Mahalli seçim sonuçları ile bu sözde muhalif liderler gönderilir, genel seçimlere kadar daha genç ve dinamik olanlar için fırsat doğar, önleri açılır.
Erdoğan niçin hep kazanıyor
Türkiye ortalama algı düzeyi ve sosyolojisinden bihaber siyaset yapan muhalefet Erdoğan karşında ne yaparsa yapsınlar, tekrar tekrar yenilgiyi yaşamaktan öte bir sonuç elde edemeyecektir. Muhalefet yirmi bir yıldır hala Erdoğan'nın ülkeyi kötü yönettiği üzerinden bahisle eleştirisini yaparak öne geçebileceği umudunda. Oysa ki meselenin aslı, Erdoğan'nın inanç temelinde seçmenini konsolide etmiş olmasıdır. Nasıl ki fakir olan dinini değiştirmeyi düşünmüyorsa ekonomik sıkıntı yaşayan Erdoğan seçmeni de Erdoğan'ı terk edip, partisini değiştirmeyi düşünmüyor. AKP seçmeni şuna inanmış veya inandırılmış; Erdoğan kendisi ve seçmeni arasında öyle bir rabıta kurmuş ki; hangi şart altında olunursa olunsun abdest almadan namaz kılınmayacağı gibi her seçmeni de hangi şart altında seçim yapılırsa yapılsın oyunu vereceği parti AKP dir. Böyle bir şartlı reflekse bağlı seçmen profili ile hangi seçim kazanılmaz ki. Muhalefet, nasıl kazanabileceğinin yolunu yöntemini bulamıyorsa hiç olmazsa rakibinin nasıl kazandığını incelesin belki faydasını görecektir. Erdoğan en ağır ithamlarla muhalefeti suçladı, hatta zaman zaman hakaretlerde bile bulundu ancak hiç bir zaman kendisini yirmi bir yıldır en tepeye taşıyıp oralarda tutanlara "Kahrolun, kahrolun, kahrolun" dememiştir...Bilmem anlatabildim mi.
Türkiye ortalama algı düzeyi ve sosyolojisinden bihaber siyaset yapan muhalefet Erdoğan karşında ne yaparsa yapsınlar, tekrar tekrar yenilgiyi yaşamaktan öte bir sonuç elde edemeyecektir. Muhalefet yirmi bir yıldır hala Erdoğan'nın ülkeyi kötü yönettiği üzerinden bahisle eleştirisini yaparak öne geçebileceği umudunda. Oysa ki meselenin aslı, Erdoğan'nın inanç temelinde seçmenini konsolide etmiş olmasıdır. Nasıl ki fakir olan dinini değiştirmeyi düşünmüyorsa ekonomik sıkıntı yaşayan Erdoğan seçmeni de Erdoğan'ı terk edip, partisini değiştirmeyi düşünmüyor. AKP seçmeni şuna inanmış veya inandırılmış; Erdoğan kendisi ve seçmeni arasında öyle bir rabıta kurmuş ki; hangi şart altında olunursa olunsun abdest almadan namaz kılınmayacağı gibi her seçmeni de hangi şart altında seçim yapılırsa yapılsın oyunu vereceği parti AKP dir. Böyle bir şartlı reflekse bağlı seçmen profili ile hangi seçim kazanılmaz ki. Muhalefet, nasıl kazanabileceğinin yolunu yöntemini bulamıyorsa hiç olmazsa rakibinin nasıl kazandığını incelesin belki faydasını görecektir. Erdoğan en ağır ithamlarla muhalefeti suçladı, hatta zaman zaman hakaretlerde bile bulundu ancak hiç bir zaman kendisini yirmi bir yıldır en tepeye taşıyıp oralarda tutanlara "Kahrolun, kahrolun, kahrolun" dememiştir...Bilmem anlatabildim mi.
Siyasal İslamcıların çelişkisi
Kadın için saçını göstermenin, yani başı açmanın haram olduğundan hareketle zamanın hükümetlerine karşı başörtüsü mağdurluğu üzerinden savaş açarak, bu savaşın sonuçları üzerinden oluşan zeminde kurgulanan BOP "Büyük Ortadoğu Projesi" dahilinde AKP olarak önce siyasi güç haline gelip sonra da Fetö takviyesi ile muktedir olanlar.... Bugün yine aynı "Başörtüleri ile" faizin karar vericileri olarak haram olduğunu bildikleri halde; geçmişte başörtüsü için okulunu bırakanlar bugün her türlü faizin hesaplandığı yerde görev alabiliyorlar. Geçmişte okulunu bırakanların aynı gerekçeler üzerinden aynı mantıkla hareket ederek niçin "Faiz için karar verici olamam" diyerek verilen görevi ret etmiyorlar. Şahsen benim bu atamalardan herhangi bir rahatsızlığım yoktur. Ben cumhuriyet değer ve kazanımları ile övünç duyup barışık olan Türk milliyetçisi birisiyim. Beni rahatsız eden siyasal İslamcılığı BOP için aparat yapanların(ABD) 15 Temmuz ihaneti başta olmak üzere, içinde samimiyetin ve imanın olmadığı ritüeller bütünlüğü olarak gördüğüm siyasal İslamcılığın Türk milletine büyük bedeller ödetmesi ve halen de ödetmeye devam ediyor olmasıdır.
Kadın için saçını göstermenin, yani başı açmanın haram olduğundan hareketle zamanın hükümetlerine karşı başörtüsü mağdurluğu üzerinden savaş açarak, bu savaşın sonuçları üzerinden oluşan zeminde kurgulanan BOP "Büyük Ortadoğu Projesi" dahilinde AKP olarak önce siyasi güç haline gelip sonra da Fetö takviyesi ile muktedir olanlar.... Bugün yine aynı "Başörtüleri ile" faizin karar vericileri olarak haram olduğunu bildikleri halde; geçmişte başörtüsü için okulunu bırakanlar bugün her türlü faizin hesaplandığı yerde görev alabiliyorlar. Geçmişte okulunu bırakanların aynı gerekçeler üzerinden aynı mantıkla hareket ederek niçin "Faiz için karar verici olamam" diyerek verilen görevi ret etmiyorlar. Şahsen benim bu atamalardan herhangi bir rahatsızlığım yoktur. Ben cumhuriyet değer ve kazanımları ile övünç duyup barışık olan Türk milliyetçisi birisiyim. Beni rahatsız eden siyasal İslamcılığı BOP için aparat yapanların(ABD) 15 Temmuz ihaneti başta olmak üzere, içinde samimiyetin ve imanın olmadığı ritüeller bütünlüğü olarak gördüğüm siyasal İslamcılığın Türk milletine büyük bedeller ödetmesi ve halen de ödetmeye devam ediyor olmasıdır.
Müslümanlar Hristiyanların yanında daha mı mutlular
Müslümanların en mutlu ve huzurlu oldukları yerler Hristiyanların yoğun oldukları yerler. En acı çekip, zulüm gördükleri yerler ise maalesef Müslümanların yoğun olduğu yerler. Bunların alayı yvşk; laiklik karşıtlığından ceza alırlar sonra da ilk fırsatta kaçıp Hristiyanların koynunda saklanırlar. İslam ülkelerine sığınmış hiç bir fetöcü duyduk mu, gördük mü; hayır. Bu çelişkinin utancını yaşaması gerekenler aslında müsebbibi olanlardır. Gücü ele geçirmek için her daim "Dini telkinde" bulunup pazarlama yaparlar ( İslami-imanı değil, siyasi rant için ). İslam'ın düşmanı haçlılar falan değil bizatihi "Müslümanlar"ın ta kendisidir. Uzun uzun kesilmiş iplere onlarca müridi tesbih taneleri gibi tutturup her ipin ucunu da Şeyh'in iki parmağı arasına sıkıştırarak, bu iletişim modeli ile Şeyh'den güç devşirerek elde edileceği sanılan kerametine sığınma gericiliği ve yobazlığının akıl dini İslam ve onun tek kudret sahibi Allah inancı ile ilişkilendirmeyi kanıksama hali İsveç'de Kuran'ın yakılması kadar saygısızlık ve saptırma değil de nedir. İslam inancı; beton, demir, çimento birleşmesi ile vücuda getirilip ışıklandırma ile tamamlanmış camiler ile içinde bilinçli imandan taklidi imana geçmiş şuursuz yığınların hem halinden oluşmuş ritüeller bütünlüğü hiç değildir. Halihazırdaki imanımı korumak için bu yığınlardan ve bulundukları yerlerden uzak durmaya çalışıyorum.
Müslümanların en mutlu ve huzurlu oldukları yerler Hristiyanların yoğun oldukları yerler. En acı çekip, zulüm gördükleri yerler ise maalesef Müslümanların yoğun olduğu yerler. Bunların alayı yvşk; laiklik karşıtlığından ceza alırlar sonra da ilk fırsatta kaçıp Hristiyanların koynunda saklanırlar. İslam ülkelerine sığınmış hiç bir fetöcü duyduk mu, gördük mü; hayır. Bu çelişkinin utancını yaşaması gerekenler aslında müsebbibi olanlardır. Gücü ele geçirmek için her daim "Dini telkinde" bulunup pazarlama yaparlar ( İslami-imanı değil, siyasi rant için ). İslam'ın düşmanı haçlılar falan değil bizatihi "Müslümanlar"ın ta kendisidir. Uzun uzun kesilmiş iplere onlarca müridi tesbih taneleri gibi tutturup her ipin ucunu da Şeyh'in iki parmağı arasına sıkıştırarak, bu iletişim modeli ile Şeyh'den güç devşirerek elde edileceği sanılan kerametine sığınma gericiliği ve yobazlığının akıl dini İslam ve onun tek kudret sahibi Allah inancı ile ilişkilendirmeyi kanıksama hali İsveç'de Kuran'ın yakılması kadar saygısızlık ve saptırma değil de nedir. İslam inancı; beton, demir, çimento birleşmesi ile vücuda getirilip ışıklandırma ile tamamlanmış camiler ile içinde bilinçli imandan taklidi imana geçmiş şuursuz yığınların hem halinden oluşmuş ritüeller bütünlüğü hiç değildir. Halihazırdaki imanımı korumak için bu yığınlardan ve bulundukları yerlerden uzak durmaya çalışıyorum.
Yayınımıza abone olun
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.