Kadınlarımıza Sesleniyorum: “Haklarınıza Sahip Çıkın!”
Onlar, annemiz, eşimiz, sevgilimiz, kız kardeşimiz…
Onlar savaşta arkamızdan ağıt yakan, "mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır" diyerek cepheye mermi taşıyan cesur yürekli kadınlarımız…
Bugün kadınlarımızın günü... Aslında her gün kadınlar günüdür. Çünkü onların olmadığı bir hayat düşünülemez. Kadın olmazsa hayat olmaz.
Bozkırın tezenesi Neşet Ertaş'ın bir sözü vardır: "Kadın insandır. Erkek insanoğludur"
Kadın- erkek ilişkisi ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Büyük ozanımızın dediği gibi kadınlar insandır bizler ise onların oğullarıyız.
Hepimizi dünyaya getiren, besleyip büyüten, yetiştiren bir kadındır. Hayatın yükünü omuzlayan, her türlü cefayı çeken kadınlardır.
Kadın demek, toplumun kilit taşı demektir. Çünkü tarihe geçen tüm erkekleri yetiştirenler kadınlardır.
Zübeyde Hanım olmasaydı Mustafa Kemal olur muydu? Hafsa hatun olmasaydı Kanuni olur muydu? Hüma hatun olmasaydı Fatih olur muydu? Elbette olmazdı.
Kadını eğitmek demek toplumu eğitmek demektir. Kadının eğitimli olması demek yeni Mustafa Kemallerin, Fatihlerin, Yavuzların yetişmesi demektir.
Bu yüzden kadınlar toplumun kilit taşıdır. Kadın olmazsa toplum çöker. Geriye ise cahilliğin yobazlığın karanlığında boğulmuş bir enkaz kalır.
Bugün İslam dünyasının, batının ayakları altında ezilip rezil durumda yaşamasının nedeni de budur.
Onlar savaşta arkamızdan ağıt yakan, "mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır" diyerek cepheye mermi taşıyan cesur yürekli kadınlarımız…
Bugün kadınlarımızın günü... Aslında her gün kadınlar günüdür. Çünkü onların olmadığı bir hayat düşünülemez. Kadın olmazsa hayat olmaz.
Bozkırın tezenesi Neşet Ertaş'ın bir sözü vardır: "Kadın insandır. Erkek insanoğludur"
Kadın- erkek ilişkisi ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Büyük ozanımızın dediği gibi kadınlar insandır bizler ise onların oğullarıyız.
Hepimizi dünyaya getiren, besleyip büyüten, yetiştiren bir kadındır. Hayatın yükünü omuzlayan, her türlü cefayı çeken kadınlardır.
Kadın demek, toplumun kilit taşı demektir. Çünkü tarihe geçen tüm erkekleri yetiştirenler kadınlardır.
Zübeyde Hanım olmasaydı Mustafa Kemal olur muydu? Hafsa hatun olmasaydı Kanuni olur muydu? Hüma hatun olmasaydı Fatih olur muydu? Elbette olmazdı.
Kadını eğitmek demek toplumu eğitmek demektir. Kadının eğitimli olması demek yeni Mustafa Kemallerin, Fatihlerin, Yavuzların yetişmesi demektir.
Bu yüzden kadınlar toplumun kilit taşıdır. Kadın olmazsa toplum çöker. Geriye ise cahilliğin yobazlığın karanlığında boğulmuş bir enkaz kalır.
Bugün İslam dünyasının, batının ayakları altında ezilip rezil durumda yaşamasının nedeni de budur.
Batıda, kadınlar erkeklerle her alanda beraber çalışıyorken, üretiyorken, bilime katkıda bulunuyorken İslam coğrafyasında hala kadının insan olup olmadığı tartışılıyor. Otomobil kullanmasına bile yeni izin veriliyor.
Atatürk'ün dediği gibi, "Toplum kadın ve erkekten meydana gelir". Kadın olmadan toplumun ilerlemesi mümkün değildir.
Kadının toplum hayatından dışlandığı ülkelerde erkeklerin yobazlığı hâkim olur. Kadının eğitilmediği ülkelerde erkekler de eğitimsiz ve yobaz olur.
İslam coğrafyasında bugün bir bilim adamı çıkmıyorsa, erkekler yobaz ve cahilse nedeni kadınların eğitimsiz olmasıdır.
Atatürk bu gerçeği gördüğü için kadınlara erkeklerle eşit haklar verdi. Kadınların okuması, çalışması için mücadele etti. Avrupa'da birçok ülkede kadınların seçilme hakkı yokken 1934 yılında kadınlara Milletvekili olma hakkı verdi.
Atatürk düşmanlarının çoğunluğunun erkek olması tesadüf değildir. Atatürk, kendi egemenliklerine son verdiği için dinsiz diyorlar. Kadınları toplum hayatına soktuğu için ahlakımızı geleneğimizi bozdu diyorlar.
Çünkü onlara göre ahlaklı kadın evinde oturup çocuklarına bakan kadındır. Gelenek dedikleri ise yüzyıllar boyunca devam eden erkek yobazlığından başka bir şey değildir.
Atatürk, İslam öncesi devleti erkekle beraber yöneten Türk kadınına hakkı olanı 1300 sene sonra geri vermiştir. Ortada bir ahlaksızlık yoktur. Tam tersine adaletin yerini bulması vardır. Asıl ahlaksızlık Peygamberimizin cennetin ayakları altında olduğunu söylediği kadınları eve hapsetmektir.
Günümüzde kadınlarımız, Atatürk'ün hayal ettiği Türk kadınından uzaktır.
Kadınlar, eziliyor, dayak yiyor, tecavüze uğruyor, erkekleriz zulmüne uğruyor, çocuk yaşta evlendiriliyor. Kadın hakları konusunda 1930 lardan daha ileride olmamız gerekirken daha gerideyiz.
1930 larda savaş pilotu olan Türk kadınının bugün namusu bile korunmuyor. Erkeklerle eşit olmadığı söyleniyor ve hükümet bu yobazlıklara karşı ya sessiz kalıyor ya da göstermelik tepki veriyor. Çünkü zihniyetlerinde Atatürk ilke ve inkılâpları olmadığı için kadın erkek eşitliği de yok. Atatürk'ü sevmek demek kadın erkek eşitliğini savunmak demektir. Atatürk'e düşman olmak kadınlara düşman olmaktır.
Tüm ezilen, zulüm gören kadınlarımıza sesleniyorum…
Atatürk'ün sizlere verdiği haklara sonuna kadar sahip çıkın. Laikliğin şeriattan en önemli farkı kadın erkek eşitliğidir. Demokratik bir rejimin temelinde kadın erkek eşitliği vardır. Laikliğe ve demokrasiye ihtiyacı olan erkekler değil sizlersiniz. Haklarınızı savunun… Eğer bir kez kaybederseniz bir daha bir Mustafa Kemal'in daha çıkacağı belli değildir. Kurtarıcı beklemeyin. Kendiniz kurtarıcı olun…
Atatürk'ün dediği gibi, "Toplum kadın ve erkekten meydana gelir". Kadın olmadan toplumun ilerlemesi mümkün değildir.
Kadının toplum hayatından dışlandığı ülkelerde erkeklerin yobazlığı hâkim olur. Kadının eğitilmediği ülkelerde erkekler de eğitimsiz ve yobaz olur.
İslam coğrafyasında bugün bir bilim adamı çıkmıyorsa, erkekler yobaz ve cahilse nedeni kadınların eğitimsiz olmasıdır.
Atatürk bu gerçeği gördüğü için kadınlara erkeklerle eşit haklar verdi. Kadınların okuması, çalışması için mücadele etti. Avrupa'da birçok ülkede kadınların seçilme hakkı yokken 1934 yılında kadınlara Milletvekili olma hakkı verdi.
Atatürk düşmanlarının çoğunluğunun erkek olması tesadüf değildir. Atatürk, kendi egemenliklerine son verdiği için dinsiz diyorlar. Kadınları toplum hayatına soktuğu için ahlakımızı geleneğimizi bozdu diyorlar.
Çünkü onlara göre ahlaklı kadın evinde oturup çocuklarına bakan kadındır. Gelenek dedikleri ise yüzyıllar boyunca devam eden erkek yobazlığından başka bir şey değildir.
Atatürk, İslam öncesi devleti erkekle beraber yöneten Türk kadınına hakkı olanı 1300 sene sonra geri vermiştir. Ortada bir ahlaksızlık yoktur. Tam tersine adaletin yerini bulması vardır. Asıl ahlaksızlık Peygamberimizin cennetin ayakları altında olduğunu söylediği kadınları eve hapsetmektir.
Günümüzde kadınlarımız, Atatürk'ün hayal ettiği Türk kadınından uzaktır.
Kadınlar, eziliyor, dayak yiyor, tecavüze uğruyor, erkekleriz zulmüne uğruyor, çocuk yaşta evlendiriliyor. Kadın hakları konusunda 1930 lardan daha ileride olmamız gerekirken daha gerideyiz.
1930 larda savaş pilotu olan Türk kadınının bugün namusu bile korunmuyor. Erkeklerle eşit olmadığı söyleniyor ve hükümet bu yobazlıklara karşı ya sessiz kalıyor ya da göstermelik tepki veriyor. Çünkü zihniyetlerinde Atatürk ilke ve inkılâpları olmadığı için kadın erkek eşitliği de yok. Atatürk'ü sevmek demek kadın erkek eşitliğini savunmak demektir. Atatürk'e düşman olmak kadınlara düşman olmaktır.
Tüm ezilen, zulüm gören kadınlarımıza sesleniyorum…
Atatürk'ün sizlere verdiği haklara sonuna kadar sahip çıkın. Laikliğin şeriattan en önemli farkı kadın erkek eşitliğidir. Demokratik bir rejimin temelinde kadın erkek eşitliği vardır. Laikliğe ve demokrasiye ihtiyacı olan erkekler değil sizlersiniz. Haklarınızı savunun… Eğer bir kez kaybederseniz bir daha bir Mustafa Kemal'in daha çıkacağı belli değildir. Kurtarıcı beklemeyin. Kendiniz kurtarıcı olun…
Yayınımıza abone olun
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.