KOMÜNİST BAŞKAN
Senelerdir sosyal medyada ve özellikle sanal alemde sürekli bir 'Komünist Başkan' vakası ile karşılaşıyorum ve aslında çok uzun zamandır bu konu kabak tadı vermeye başladı.
Bu vatandaşa sadece 'Atatürkçü ulusalcıların' veya 'sol' kesimin değil aynı zamanda milliyetçi, ülkücü camiadan ve sadece gençler değil, 12 Eylül'ün çilesini çekmiş ve evvelini görmüş 'reis abilerin' bile methiye düzmesini, ne yalan söyleyeyim, pek ciddiye almadım.
Gerçi Trabzon'dan ve Gümüşhane'den kendini 'Ülkücü' olarak tanımlayan bir grubun kendisini ziyaret ettiğini okumuştum ama ne bileyim, Allah var genel olarak bu övgü ve methiyelerin Türkiye'nin değişik belediyelerinden sürekli gelen 'yolsuzluk ve hırsızlık' haberlerine karşı bir tepki veya tabiri caizse, bir 'sosyal medya geyiği' olduğunu düşünmüştüm.
Ta ki bu vatandaşın hdp'ye güzelleme yaptığı ve belediye başkanı olarak seçildikten sonra güzelim Tuncelimizin sosyal medya hesaplarında 'dersim' saçmalığını kullanmakta ısrarcılığını görenlerin tepkilerini ve hayal kırıklıklarını görünce, evvelinde gösterilen teveccühün gayet ciddi olduğunu anladım.
Yani demek ki komünist ama şöyle dürüst, böyle çalışkan sözleri, yok organik tarım yapıyor, yok öğrencilere burs sağlıyor güzellemeleri gayet ciddi paylaşılıyormuş ama ben anlamamışım.
Beni tanımayanlar için kısaca belirteyim;
Vatanına, milletine, bayrağına ihanet etmeyen 'sol' ve 'solcularla' bir derdim yok ve olmaz. Ama, ne yalan söyleyeyim, günümüzde hala komünizmi savunan veya komünizmden medet umanları ciddiye alabilidğimi söylesem yalan olur, ama neyse…
Bu vatandaş bu kadar övgü ve methiyeyi hak edecek ne yapmış veya uyguladığı sistem gerçekten komünist ideoloji mi sorgulamak gerekiyor bence.
Bilindiği gibi Tunceli belediye başkanı olmadan evvel kendisi Ovacık belediye başkanıydı. Ovacık küçük bir yer, internetten araştırdığıma göre nüfusu 7000 yok, yani memleketimizin herkesin birbirini tanıdığı güzide bir ilçesi diyebiliriz.
Bizim insanımız yardım severdir. Türkiye'nin sahip olduğu teknolojik seviyede özellikle köycülük ve tarımcılıkta karşılıklı dayanışma olmazsa olmaz. Basın ve yayımlananlardan takip edebildiğim kadarıyla bu vatandaş bu dayanışmayı tesadüfe bırakmamış ve verimli bir şekilde teşkilatlandırmış. Ayrıca yaptığı işi de şuurlu yapmış ve organik tarıma yönelmiş.
Bunları küçümseyerek söylemiyorum, aksine. Gördüğüm kadarıyla talebi doğru tespit edip verimli bir sistemle arzı oluşturmuş.
Ayrıyeten kendisi de halk ile bağları koparmamış, samimi bir diyaloğa girmiş ve gereksiz harcamalardan ve lüksten kaçınmış.
Eyvallah.
Ne kadar güzel, değil mi? Evel, bence de güzel…
Lakin aslında olması gereken bu.
Yani o makamda olup da bu özveri, samimiyet ve dürüstlükle çalışmayanların davranışı 'anormal', bu vatandaşın yaptıkları değil.
Dolayısıyla, tamam hakkını teslim edelim ama toplumun bu vatandaşa methiye ve övgüler düzmesi değil işlerini bu vatandaş gibi düzgün yapmayanları kınaması, cezalandırması gerekiyor.
Bu durum da, onun belediye başkanlığının başarısından ziyade toplumun değer yargıları konusunda çıtanın ne kadar alçaldığının göstergesidir maalesef.
Peki 'Komünist Başkan'ın uyguladığı sistem gerçekten komünist bir sistem miydi?
Bence kesinlikle hayır!
Komünist olmasını için evvela Ovacık'da herkese gidip 'Artık sizin tarlanız yok, traktörünüz yok, orağınız yok, tırpanınız yok… Hiç bir şeyiniz yok. Her şey hepimize ait ve kimin neyi ne kadar kullanacağına ben karar veririm.' demesi gerekirdi.
Bunu dediği anda o akıllıca teşkilatlandırma ile elde ettiği verimi hala bulabilir miydi, yoksa özel mülkiyetini kaybetmiş insanlar zorla ve gönülsüz mü çalışırdı veya hatta Ovacık'tan kaçıp başka yere yerleşmeye mi çalışırlardı, Allah bilir.
Ayrıca öyle 'verimli üretelim' gibi bir düşünce de olmazdı. Herkese asgari ne kadar gerektiği hesaplanıp o kadar üretim hedeflenir, çok çalışan da kişi başına düşen asgari pay kadar, çalışmayıp tembellik yapanda aynı miktarı alırdı.
Bu olayın ticari yanı;
Bir de tabii yönetim yanı var.
Komünist bir sistemde belediye meclisine sadece en güvendiği ve sadakatlarından emin olduğu bir kaç kişiyi alır, başkanlık seçimini iptal eder, sadece kendi seçtiği bu adamların onu seçebileceği bir sistem kurar ve sonra sağ, sol demeden kendisine sıkıntı yaratabilecek olan herkesi bir şekilde etkisiz hale getirirdi. Aynı Lenin ve bolşeviklerin menşevikleri bir şekilde yok ettiği gibi.
Uygulanan bu sistemi eleştirmeye cüret edebilecek her vatandaş toplum ve halk düşmanı ilan edilir, sorgusuz, yargısız ve adil bir mahkeme olmadan infaz edilirdi.
Bütün Ovacık halkı muhtemel sistem düşmanı olarak zan altına alınır, iki kişinin bir arada sohbet etmesinden bile şüphelenir, vatandaşın birbirini ispiyonlaması teşvik edilirdi.
Ayrıca vatandaşın Ovacık dışına çıkması veya dışarıdan Ovacık'a yabancının gelmesi yasaklanırdı. Hatta Ovacık halkının bir mahalleden diğer mahalleye gitmek için özel izin belgesine baş vurması bile gerekebilirdi. Bu zorluklara rağmen Ovacık'tan kaçmaya teşebbüs edenler ya il sınırında vurulur, ya da tutuklanır ve Ovacık'ın en ücra köşesinde herkesin gözlerinden uzak kurulmuş gulaglarda köle gibi zorla çalıştırılır, işkence görürlerdi.
Ovacık'a gelmeleri zaruri olanlar ise asla yalnız bırakılmaz, Ovacık'ta bulundukları esnada sıkı takibe alınırlardı.
Ovacık'ta sadece tek bir basın, yayın organı olur, belediye ne derse o yayımlanır, Ovacık dışında yaşayanların nasıl bir adaletsiz ve sömürgeci düzen altında ezildikleri Ovacık belediyesi ve belediye başkanının ne kadar iyi ve harikulade olduğu ve Ovacık'lıların böyle bir belediye ve böyle bir başkana sahip oldukları için ne kadar mutlu olsalar az olacağı anlatılırdı.
Bütün bunlar da yetmez, diğer ilçelerin de aynı Ovacık'ta olduğu gibi refah ve adaleti hak ettikleri iddiası ile muhtemelen Hozat, Çamişgezen, Pertek'le başlayarak ilçeler işgal edilir, belediyelerine Ovacık belediyelerin yönetimlerine biat eden tipler yerleştirilirdi. Eğer bu ilçelerin vatandaşları 'halk düşmanı oldukları için(!)' böyle bir şey istemiyorlarsa Ovacık'tan zabıtalar gönderilir ve bu refah ve adelet sistemi gerekirse zorla uygulanırdı.
Yazdıklarım çok abes mi geliyor size?
O zaman bir araştırın bakalım reel komünizm uygulayan toplumlarda böyle olaylar yaşanmış mı yoksa gerçekten abes miymiş?!
Toplumculuk sadece sol veya solcuların tekelinde olan bir uygulama da değildir.
Hatta bir toplumun refah seviyesini artırmak için toplumcu ağırlıklı bir ordo liberal sistemin tamemen sınırsız kapitalist sistemden çok daha faydalı olduğu kanaatindeyim. Lakin toplumculuk ve toplumsal dayanışma ile 'komünizm' arasında dünyalar kadar fark vardır.
Mülkiyet ve ifade özgürlüğü gibi temel kişisel hakların devlet tarafından koruma altında olduğu yönetimlerde 'komünist' cakası satmak kolaydır. Bakın Türkiye'de bile, vatandaş 'Komünist Partiden' aday olarak belediye başkanı seçilebildi. Zaten kolay olduğu için tatlı su komünistleri senelerdir ülkemizde 'kahrolsun düzen', 'biz şöyle halkcıyız', 'yaşasın proleterya', 'kahrolsun zenginler' diye slogan atıp, böyle küçük kitlelerde uygulanan toplumsal dayanışmayı 'komünizm' diye pazarlayabildiler.
Sıkıysa gidin ve komünist bir ülkede 'Liberal demokrasi' propagandası yapın, bakalım ne oluyor...
Özellikle baskıcı sağ zihniyetin yönetime hakim olduğu ve sosyal adaletsizliğin artığı toplumlarda bu şekilde 'komünizm' çok cazibeli gibi gösterilse de, açık ara dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olan Venezuela'nın içler acısı durumu bu sistemin büyük kitleler ve toplumsal boyutta uygulanamazlığının kanıtıdır.
Kimse de bana 'Yok gerçek komünizm bu değil ama...' demesin. Bunu diyene Marx'ın özellikle iktisadi teorisinde yaptığı tüm yanlışları sayarım. (Merak edenler 'MARX YANILDI MI?...' yazıma bakarak genel bir fikir edinebilirler.)
Yani diyorum ki, bu vatandaşı kahramanlaştırıp ciddi ciddi komünist uygulamanın pek matah bir şey olduğu imajı yaratmak ve çoktan iflas etmiş bir sistemin propagandasına alet olup bunun komünistliğinin de ne olduğunu anlamak için Tunceli'yi 'dersim' diye anmasını veya hdp'ye gel gel yapmasını beklemek gerekmiyordu.
Onun için başta geçmişte neye karşı ve neden mücadele verdiklerini anlamayıp şimdi pişman olduklarını itiraf edememenin ızdırabını çekerek tatlı su komünistlerine imrenenler veya genel olarak zerre kadar tarihten ders almayıp hala komünzmi Che Guevara romantiizminden ibaret sananlar lütfen Karakas'a veya Pyongyang'a buyursunlar.
Dikkat ederseniz Moskova diyemiyorum, zira orada bile komünist kalmadı.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.