SOKAKLAR...
Alman Köylü Savaşı, 1524-1525
Muhteşem Devrim, 1688
Amerikan Devrimi, 1775-1783
Fransız Devrimi, 1789-1799
Ekim Devrimi, 1917
Alman Devrimi, 1918-1919
Prag Baharı, 1968
Barış Devrimi, 1989-1990
Polonya Devrimi (Solidarność), 1980-1990
Yukarda sıraladığım bu tarihi hadiseleri ve doğurdukları sonuçları tartışmaya açmak niyetinde değilim. Her ne kadar bazıları Türk tarihini yakından ilgilendirse de, bunların Türk tarihi olmadığını da biliyorum.
Dolaysıyla kendi tarihimizle bir kıyaslama içinde değilim.
Bu ve benzeri olayların hepsinin ortak yönü tarihin akışını değiştirmiş ve halk tarafından başlatılmış olmalarıdır. Yönetimden memnun olmayan halk buluşmuş, kitleleşmiş ve kitlesel tepki göstermiştir. Ve bu tepki sokakta gerçekleşmiştir!
Halk haksızlığa ceylan derisi ile kaplı koltuklarda oturarak baş kaldırmaz.
Halk bağımsızlığı için lüks otellerde verilen kokteyl partilerinde mücadele etmez.
Halk dışarıya çıkar, rahatsızlığını haykırır.
Halk mücadelesini sokakta verir, sokağa döker!
Buna inanan biri olarak bu ‚Ülkücüleri Sokaklardan Çekme' söylemini ta başından beri eleştirenlerdenim.
Bu camianın 80'lerin sonu, 90'lı yılların başında özellikle bazı isimlerin öne çıkması ile mafya ile alakalandırılma problemi var mıydı?
Evet vardı.
Bu görüntünün tüm camiaya mal edilmesi özellikle dönemin Anap / Özal siyaseti ve her zaman ne şartlarda olursa olsun Atatürkçülük kılıfı altında Türk ve Ülkücü düşmanlığı yapan aşırı solun propagandası sayesinde olduğu ve bu mafya ile alaka gerçekten olduğundan çok fazla abartıldığı kanaatindeyim.
Özellikle hala bu çerçevede anılan bir çok kişi ve hatta kısmen o zamanın isimlerinin mevcut olduklarına bakılırsa, bu isimler üzerine ve bu isimler üzerinden koparılan yaygaranın gündemi eskisi kadar işgal etmemesi hariç pek başka bir şey değişmediğini ve o zaman ki olayın sunumunun ne kadar abartı olduğunu görmek mümkün.
Dolaysıyla Başbuğ'umuzun vefaatine yakın bu problemin zaten iyice azaldığını düşünüyorum.
Bence 'Ülkücüleri Sokaktan Çekti' algısı ile yürütülen operasyon bu camianın dinamiğini ve kitlesel tepki vermesini yok etmeye yönelik bir algı operasyonuydu.
Mafya vari yapılanmaların içimizden arınmasını bu camianın kitlesel tepkisini yok etmeden de başarabilecek teşkilatçılığa, bilgi ve tecrübeye sahiptik biz.
Biz demokratik hukuk çerçevesinde kendimizi sokakta göstermemeye başladıktan sonra da bu boşluğun kimler tarafından doldurulduğunu gördük.
12 Eylül öncesi de ülkücüler 'Sokaktaydı'.
Hemi de çok daha zor, çok daha çetin şartlar altında sokaktaydı.
Milliyetçi Hareket Tandoğan'da yürürken sokaktaydı!
Ülkücüler sanki ipi kopmuş sağa sola saldıran kuduz köpekmiş de Dr. Bahçeli hazretleri toplumu ülkücülerden koruyormuş imajı verildi.
Bu ve buna benzer 'Ülkücünün başı çekmediği...' bahanesi ile kendisi ve yönetiminin asla başaramayacağı toplumsal tepki olan Gezi'nin de içine edildi. İlk 3-5 günde yakalanmış olan toplumsal dayanışma ve ivme resmen sarayı kurtarmaları için aşırı sol ve PKK guruplarına peşkeş çekildi.
Bugün üniversitelerde PKK'nın bu kadar rahat cirit atabilmesi, rahmetli Fırat'ın sahipsizce şehit olması, öldükten sonra bile sahip çıkılmaması, Cengiz abinin kanının yerde kalması,....
bütün bunlar bu ‚Ülkücüleri Sokaktan Alma' nın sonuçlarıdır!
Kaldı ki sokakları PKK'ya, veya Cumhuriyet karşıtı ‚Hilafet yürüyüşü' düzenleyenlere teslim eden zihniyet, işine geldiğinde kendine muhalif olarak gördüklerine karşı güç kullanırken, ‚sokaktan çektiği' bu gençleri öne sürmekte hiç bir zaman çekinmedi.
Bunu eskiden muhalif genel başkan adaylarının tartaklanmasında da gördük,
konserlerin basılmasında da gördük,
kendi camiamızdan olan insanları tehdit ederken de gördük
ve en son geçen Ramazan bayramında gördük!
Bu algı operasyonunu yürütenlerin iyi niyetli olduğuna inanmıyorum.
Elinde 9 Işık olan, elinde ki 9 Işık'a inanan kimse sokağın karanlığından korkmaz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin üniter yapısına, Türk Milleti'nin bölünmez bütünlüğüne, Türk Bayrağı'nın kutsallığına inan ve saygı duyan, yani kısacası Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasına gerçek manada sahip çıkan ve bu ortak değerlerimiz hariç kişisel değer yargılarını topluma dayatmaya çalışmayan kimse ile paylaşamayacağımız kadar dar sokak yoktur.
‚Ülkücüleri Sokaklardan Çektim' söylemi camiamızın bugünü ve tarihine hakarettir!
Artık her zaman ve her yerde ‚Kitle' olduğumuzu, ‚Hareket' olduğumuzu gösterme zamanıdır.
Milliyetçi Hareket bu milletin bağrından kopan, özünden gelen bir hareket olarak hukuk çerçevesi içinde her zaman her yerde olduğu gibi sokaklarda da tepkisini gösterecektir ve kimse daha fazla bunu engelleyemeyecektir!
15 Mayıs'ta 'Tarlada' buluşurken de kimseye sormadık.
Erciyes'e çıkarken kimseye sormuyoruz.
Ülkücü sokakta da ülkücülüğünü bilir, sarayda da ülkücülüğünü bilir!
Ülkücü saraya sığınıp sokaktaki ülküdaşını satmaz!
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.