TOGG Meselesi
Belki inanmayacaksınız ama, iktidarı desteklemeden de Türkiye'nin her alanda ilerlemesini isteyen insanlar var.
Bunlardan biri benim.
Dolayısıyla, evet…
Ben de Türkiye'nin yerli ve milli araba markası olmasını istiyorum.
Buna çok ama çok geç kalındığını düşünüyorum.
Mesele sadece bir araba markası, itibar meselesi değil.
Olay keşke sadece itibar meselesi olsa.
1500 odalık sarayı olanın itibar için araba markasına ihtiyacı yok der geçerim.
Ama itibardan da ziyade ekonomiye çok büyük katkısı var.
Örneğin Almanya'da otomotiv sektörünün sadece yan sanayisinde 1 milyon kişiden fazla insan çalışıyor.
Dediğim gibi.
Bu sadece yan sanayi ve elbette bu sadece tek bir marka ile ulaşılabilecek rakam değil ama sadece bir marka da olsa ekonomiye olumlu katkısı tartışılmaz.
Yerli araba söz konusu olunca öyle "aman efendim şarjı şuradan geliyormuş, kaportası buradan geliyormuş" diye mızıkçılık yapmak da istemiyorum.
Teferruatları bilecek kadar olaya müdahil değilim.
Ve bu konuda günümüzün küreselleşmiş ekonomisinde hiçbir ülkenin sadece kendi kaynakları kullanarak verimli bir üretim yapamayacağını bilecek kadar ekonomi bilgim var. Araba sanayisinin devi Almanya için bile bu geçerli.
Örneğin ilk çıkan BMW X5 modellerinin birçoğunun şanzımanı General Motors üretimiydi.
Dolayısıyla beni bu TOGG meselesinde rahatsız eden kendi arabamızın olması değil.
Aksine, Süleyman Şah türbesi gibi her tarafa taşınıp millete sergilenen araçlara rağmen kendi arabamızın olduğuna inanmıyor, inanamıyor olmam.
Neden inanamıyorum onu da hemen açıklayayım.
Eğer bir devlet gerçekten bir araba geliştirip onu üretmeyi planlıyorsa bunu A'dan Z'ye planlamalı.
Sadece elektrikli motorla çalışan bir araba üretmeyi ve bunu 2023'te en geç halka sunmayı planlıyorsanız, bu arabaların şarj altyapısının, yani şarj ağının bundan evvel belli bir seviyede ülke geneline yayılmış olması gerekir.
Oysa yakın zamana kadar böyle bir alt yapı çalışmasının olduğunu görmedim. Ancak yeni yeni bir yerlerde şarj istasyonları ortaya çıkıyor.
Evet TOGG gecikti vesaire ama ya gecikeceği biliniyordu, ya da bir plansızlık söz konusu.
Bakın ben gerçekten önemli ve değerli iş insanlarının ve mühendislerin bu projede yer aldıklarını duydum.
Aksini de iddia etmiyorum.
Ama onların işini düzgün yapmaları, birilerinin yapılan işe öncelik tanıyıp verilen emeği değerlendireceği manasına gelmez.
Ve kimse kusura bakmasın;
iktidara yakın anlayışın inşaat dışında başka bir sektöre de ciddi önem verdiğini görmedim.
Tek bildikleri müteahhitlik onu da ne kadar doğru düzgün yaptıklarını maalesef şubat ayında gördük.
Ben inanmıyordum ama Türkiye olarak dronlarda ciddi bir söz sahibiymişiz. Fakat bu konudaki asıl başarı birilerinin beğenmediği Cumhuriyet'in Aselsan gibi kurumlarında çalışanlarına ait olduğu söyleniyor.
Bunun haricinde yok uçak gemisiymiş (ki Türkiye'nin coğrafi konumuna bakarak buna şu anda ve yakın gelecekte ne kadar ihtiyacımız var cidden tartışılmalı), yok MMU'muş… Kendimizi kandırmayalım.
Bu işler Lockhead Martin'in internet sitesinden resim indirip üstüne "Gururumuz KAAN'IN üretim bandı, Kim maaşallah der" diye yazıp sosyal medyada paylaşmakla olmuyor.
Özellikle şu 'kendi uçağımızı kendimiz üretiyoruz' geyiği çok eski.
Parçaları yurtdışından gelip montesi Türkiye'de yapılan F-16'ları da Özal 'Kendi savaş uçağımızı üretiyoruz' diye yutturuyordu. Artık karnımız tok.
Merak ettiğim için soruyorum.
TOGG'un fabrikası hangi ilimizde ve kaç kişi çalışıyor?
Dolayısıyla bu TOGG gerçekten kalıcı ve uzun vadeli bugün olmasa da yarınımıza katkı sağlayacak bir yatırım mı, yoksa alel acele seçim öncesi göz boyamak için ortaya atılan bir iddia mı?
Lütfen kimse kızıp, bozulmasın.
Her seçimde yok kendi uçağımızı yaptık, yok uçtu, yok uçacak gibi palavralarla kampanya yapmasını seven bir iktidar olunca, ben de sıradan bir vatandaş olarak elbette kuşkulanırım.
Öyle cami önlerinde sergilenen veya birkaç kişinin elinde olan araçla değil, insanların en fazla 1-2 ay bekleme süresi ile alabileceği, galerisi, fabrikası, personel sayısı belli, tamircisi, servis ağı belli, bir marka ortada olmadığı sürece kimsenin kuşkulandığım için bana sitem etme hakkı yok.
Kaldı ki,
aslında bu araba olayının hiç de bu kadar yokuşa sürülmesine gerek yoktu.
2010 yılında Volvo Çinli Geely Grubuna 1.8 milyar USD'ye satıldı.
Bizim bu markayı almamızı engelleyen ne idi?
Ne kadar doğru, ne kadar yanlış bilemem tabii ama bakın birileri YouTube'da Antalya Havalimanında, Tarım Bakanlığında hangi paraların döndüğünü iddia ediyor…
Yani Volvo'yu almamamızın sebebi her halde para değildir diye düşünüyorum.
Volvo Çin'e satılan terk marka değildi.
MG, Lotus ve Saab gibi başka markalarda tüm patentleriyle beraber satıldılar.
Biz o dönem nelerle meşguldük?
İnşallah ben yanılıyorumdur.
İnşallah TOGG gerçekten vatanımıza, milletimize hayırlı olur.
Sadece zenginlerin değil, normal gelirli vatandaşlarımızın kullanabileceği seviyelerde piyasaya girer ve hatta gerçekten yurtdışına, özellikle Almanya'ya ihraç edilir ve bizler de göğsümüzü gere gere arabamıza bineriz.
Ama bu konuda, her ne kadar yüzeysel de olsa, biraz piyasa gerçeklerinden, üretimden, pazar payından vesaire haberdarsanız, o kadar birilerinin goygoyuna, palavralarına kanmakta zorlanıyorsunuz.
Bu da vatanımızı sevmediğimizden değil.
Sadece palavraya karnımız tok.
Çok görmeyin.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.