Günümüz Türkçülük kavramını incelediğim zaman doğal olarak farklı tanımlamalar, farklı yöntemler, farklı anlayışlar görüyorum. Peki bu yanlış bir şey midir?Elbette hayır herkes benim düşündüğüm gibi düşünse benim fikrim nasıl gelişebilecek?Geçmişte de böyle olmamış mıdır?Herkes fikrini beyan etmiş, o fikirler üzerinden bir bütünlüğe ulaşılmıştır.Düşünsenize bir meclis var ve herkes birbi...

Boşuna kendimizi kandırmayalım, tarih öncesinde donup kalmış üç-beş Afrikalı kabile hariç kimsenin kıskandığı, imrendiği filan yok. Hatta onlar bile kıskanmıyor. Henüz parayı tanımadıkları halde her gün et yiyen adamlar, iki ayda yarım kilo kıymayı zor gören bizi niye kıskansın ki? Kimse bizi kıskanmıyor, çünkü ekonomimiz alarm zilleri çalıyor… Coronavirüs üstüne tuz-biber oldu, bütçe aç...

"Hâlin ne ise, müşteri sen oldun o hâle,Noksânı meğer Adl-i İlahî'de mi sandın?" Kenan Rifâî Büyükaksoy Güzel bir insanla başımıza gelenler ve insan iradesi üzerinde konuştuk. Söz, insanın nereye kadar hür olduğundan kadere kadar uzandı. Bu beyitte, "kader" ve "mukadderat" kısmı saklı kalmak kaydıyle müthiş bir psikolojik çözümlemenin şifresi var sanki. Tam anlamasam da öyle hissett...

ABD'li stratejist ve meşhur, "Medeniyetler Çatışması"kitabının yazarı Samuel Huntington ölmedi, aramızda yaşıyor… O Huntington ki, "Medeniyetler Çatışması" adlı kitabında Türkiye'nin laikliği ve Atatürkçülük çizgisini terk etmesini önermiştir.Söz konusu kitapta, "Türkiye, Atatürk'ün mirasını bilinçli bir şekilde reddedip kendisini İslam'ın bir lideri olarak yeniden tanımlamalıdır" demişt...

Bu yazıda bahse konu olan it hayal mahsulü masallara konu olan it'tir. Gerçek kişilerle olaylarla uzaktan yakından organik inorganik bir bağlantısı yoktur. Meraklısına duyurulur. Bir aganın iti varmış, o kadar da zeki imiş. Aga kime kızıyor kimi sevmiyorsa onlara havlarmış. Birisi varmış ki aganın baş düşman ilan ettigi sövüp saydığı. Ona bu it her gün havlar hatta o ağanın ak koyunların...

Kadın cinayetleri, kadına şiddet, tecavüz canlı yeryüzümünün, kanlı zulümleri.Haberler, haberler, haberler...Bilgileri alıyoruz, içimiz acıyor.Peki ne yapıyoruz:?Her gün biraz daha fazla üzülmekten başka, lanet okumaktan, küfür etmekten, Tanrı ıslah etsin demekten başka ne yapıyoruz... Haberleri duymak dışında ne yapabiliriz? Ben kendi bakış açımla yazmaya çalışıyorum, sen gider bir port...

Yıkılıştan Kurtuluşa...  Özünde yıkıntı bir Osmanlı coğrafyasının yeniden paylaşımı olarak planlanmış olduğunu rahatlıkla düşünebileceğimiz 1. Dünya Savaşının hemen ardından, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros silah bırakışmaması imzalanır basit tarih bilgimize göre. Zaten asıl paylaşım da burada başlar bilindiği üzere... Türkler için Mütareke değil müstemleke anlamına gelen imzaların h...