Şehrin merkezine kilometrelerce uzakta bir dağ köyüydü orası. Dağlıktı, yeşilliği bereketli, ormanı gür, bulutluluk oranı yüksekti. Seneler sonra -belki bu, bir ilkti- belediye halka verdiği sözü tutmuş; önce yolları betona, sonra da asfalta kavuşturmuştu.Yıllarca çürük kokular yayan çamurun üzerinde dönen araçların tekerlekleri şoförlerin isyanını eksiksiz betimliyordu. Kar yağdığında o...
uzun bir resimdir içim
kara sularına gizlice sinmiş
boyanırım yetmez rengim
sözümü kalbinde tutmaya
çağırma
göğüm kurşunî
yerim hâr
bir redif olurum susarsam kafiyesine küsmüş
beni alın yazımdan vurdular
kara sularına gizlice sinmiş
boyanırım yetmez rengim
sözümü kalbinde tutmaya
çağırma
göğüm kurşunî
yerim hâr
bir redif olurum susarsam kafiyesine küsmüş
beni alın yazımdan vurdular
günaydın yurduma doğmayan güneş
hayli zamandır iyi üşütüyor ateşin...
hey gidi koskoca alev topu
bana mı bilmem kaç yüz bin kilometre uzaktan havalı duruşun?
kaç göz var ışığının aksinde gerçeği gören
topu topu bu mu yani aydınlığın?!
KARANLIĞA DIREN.. Neyzen Tevfik Birinci dünya savaşında iki gözünü kaybeden bir tanıdığıyla söyleşmektedir. Tanıdığı sorar: –“Durumu nasıl görüyorsun Tevfik’ciğim? Neyzen, -“Karanlık” diyecekken vazgeçer, –“Sizin gördüğünüz gibi”, diye yanıt verir. Bizi mi anlatmış usta. Bu günkü duruma bakınca gözlerimizin görmediğini söylemek pek de yanlış olmaz. Ortalık kapkaranlık biz bu...