Sensiz bir kış gecesi daha bitmek üzere,
Odam kapkaranlık ve üşüyorum.
Sanki bitmez bir uçurumdan,
Sonsuzluğa düşüyorum…
kara sularına gizlice sinmiş
boyanırım yetmez rengim
sözümü kalbinde tutmaya
çağırma
göğüm kurşunî
yerim hâr
bir redif olurum susarsam kafiyesine küsmüş
beni alın yazımdan vurdular
sensizliğin gözlerime ağır geldiği zamandı
son sigarayı yaktım yüreğimde
kulaklarım adımlarının sesine hasret
uykuyu haram ettim yorgunluğa
Selim amca uyandı. Bahçeden porselenin kırılma sesi geldi. Saniyesinde mutfaktan "aptal kedi" diye bağırdı kadın. Gıcırdadı bahçe kapısı. Merdivenden indi terlikler. Porselen tabak parçaları toplandı. Bahçe kapısı açık kaldı. Televizyonun sesi, sokak satıcıları… Selim amca kalktı yataktan. Yıkadı elini yüzünü. Giydi her zamanki kahverengi takımını. Arabanın kapı koluna...
Sanki dört nala geçiyor günler, mevsimler.Bir savaşçının altında nefes nefese koşan kısrak gibi…Gözünü açıyorsun, bahar gelmiş; kapıyorsun yaz bitmiş…Sonbahar bile son günlerini yaşıyor artık,Pastırma yazı bitti bitecek…Uzunca bir uykuya hazırlanıyor doğanın kucağında; nebatat, hayvanat ve bilumum haşerat…Yani kışa giriyoruz usul usul…Kış da bize… Kayak mevsimi yaklaşıyor.Yok yok!O bildi...
Telif Hakkı
© Yahya Hoçur @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.