Bizim bir bostanımız vardı, bir de arkımız. Şükür eder geçinirdik kırkımız. Un ederdik de dönerdi çarkımız. Dostumuz, neşemiz bir de şarkımız. Ne mi oldu derseniz? Arkımıza yaban otları doluştu. İş var ya rüstai dört bir yana kaçıştı. Ekmek edecekken sövüldü de çarka. Tutuştuk bir dövüşe ki unlar havada saçıştı. Varsa bir kavga, lazım gelsin ayıra birisi İşte öyle hemen bir fikirle çıktı...
Eski zamanların birinde bir otlakta öküz sürüsü yaşarmış. Yaşarmış yaşamalarına ama civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazlarmış onları. Hemen her gün saldırırlarmış bu sürüye. Öküz dediğin öyle yabana atılır bir hayvan değil ki, bir araya toplandılar mı kolayca defetmesini bilirlermiş o koca aslanları. Gün geçtikçe aslanları almış bir kaygı. "Herhalde bize bu otlağı terk etme...