yalınayak bir gerçekle
ağlayan çalgı sesleri, noktalar...
Kiralık yaşamda yakmayı bilen
Köz senin hakkını nasıl öderim?
Dillerden dökülüp kalpleri delen
Söz senin hakkını nasıl öderim?
Vakitsiz göveren çiçek misali
Yazık körpecikken soldu gençlerim
Delişmen çağında bitmiş mecali
Orta yerde yorgun kaldı gençlerim
An gelir saniye çağı devirir
Kavgaya girmeden bilinmez Asya
Yine toprağında güller göverir
Kıyama ermeden solunmaz Asya
Şarkılara sor beni, türkülerden bir dinle.
Güzelliğim ebedidir aşka meftûn gözlere.
Öykülere temâyım, besteye ilham,
şiir şiir yazılırım da sığmam sözlere.
Yarayım, yaralıyım, merhemler bende.
Giz bende düğüm düğüm... Kadınım!
Aydın olur gecenin sabahı,
Sızlasa da geçer, geçmez değil...
Bir yetimin yerde kalmış ahı,
Yoklasa da geçer, geçmez değil...
© Nazmi Sancar Yıldırım
Bu toprağın mırıltısı
Bu aşkın çığlıkları
Bu, onların sevgiyi silah gibi kullanışları
Küçükken duydum, bunun gibi gömüldüğüm başka bir gece gibi
sokaklar
sesinizi biraz kısmak isterim
dillendiği zaman kırkikindi
kaldırımlar daha güzel kokar bilirim
biraz da
demlikte olgunlaşan çayın neşesiyle
camlara sırnaşan serinliğe uymak niyetim
uyumak
kösnül dağların tenine ıslak ıslak
yamasın saçlarımı rüzgar
bir varlıktan bir anlığa açılır pencereler
öyküler barındıran evlerin
eskimek bilmeyen o derin
bekleyişi
sessizliğin ayağında vurgulu cümleler gibi durur
ahşap kokusundan